Enfâl Sûresi 44. Ayet

وَاِذْ يُر۪يكُمُوهُمْ اِذِ الْتَقَيْتُمْ ف۪ٓي اَعْيُنِكُمْ قَل۪يلاً وَيُقَلِّلُكُمْ ف۪ٓي اَعْيُنِهِمْ لِيَقْضِيَ اللّٰهُ اَمْراً كَانَ مَفْعُولاًۜ وَاِلَى اللّٰهِ تُرْجَعُ الْاُمُورُ۟  ...

Hani karşılaştığınız zaman onları gözlerinize az gösteriyor, sizi de onların gözlerinde azaltıyordu ki Allah, olacak bir işi gerçekleştirsin. Bütün işler Allah’a döndürülür.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَإِذْ ta ki
2 يُرِيكُمُوهُمْ onları gösteriyor ر ا ي
3 إِذِ zaman
4 الْتَقَيْتُمْ karşılaştığınız ل ق ي
5 فِي
6 أَعْيُنِكُمْ sizin gözlerinize ع ي ن
7 قَلِيلًا az ق ل ل
8 وَيُقَلِّلُكُمْ ve sizi de azaltıyordu ق ل ل
9 فِي
10 أَعْيُنِهِمْ onların gözlerinde ع ي ن
11 لِيَقْضِيَ yerine getirmesi için ق ض ي
12 اللَّهُ Allah’ın
13 أَمْرًا bir işi ا م ر
14 كَانَ ك و ن
15 مَفْعُولًا yapılması gereken ف ع ل
16 وَإِلَى ve
17 اللَّهِ Allah’a
18 تُرْجَعُ döndürülecektir ر ج ع
19 الْأُمُورُ (bütün) işler ا م ر
 

Allah hem bu savaşın olmasını hem de müslümanların yenmelerini istediği için bunun maddî, stratejik ve psikolojik sebeplerini de hazırlamış ve yaratmıştır. Savaştan önce Resûlullah rüyasında düşman askerlerinin sayısının az olduğunu müşahede etmişti. Rüyasını müslümanlara anlattı, fakat yorumlamadı. Dinleyenler anlatılanı olduğu gibi, açık bir bilgi olarak değerlendirdiler ve düşmanın sayısının az olduğunu anlayarak cesaret kazandılar. Halbuki rüya sembolik idi, yorumlanması gerekiyordu. Rüyadaki azlık, sayıca azlığa değil, zayıflık ve moralsizliğe delâlet ediyordu, ama Hz. Peygamber siyaseten rüyasını yorumlamadı. 

Düşmanla fiilen karşılaşma gerçekleşince iki mûcizevî görüntü daha hâsıl oldu; bu defa gerçekte sayıları çok olan düşman askerleri müminlere az göründü, sayıları 300 civarında olan müslümanlar da müşriklere daha az gösterildi. Bu karşılıklı yanlış tesbitler, gerçek dışı görüntüler, Allah’ın murat ettiği sonucun gerçekleşmesine yönelik bulunuyordu; müminleri olduklarından da az gören müşrikler savaşı ciddiye almıyor, işe gerektiği gibi sarılmıyorlardı. 1000 kişilik tam donanımlı müşrik ordusunu olduğundan daha az ve zayıf gören müminlerin de moralleri güçleniyordu, hem imanları hem de gördükleri zulümden dolayı müşriklere nisbetle daha ziyade olan motivasyonları bir kat daha artıyordu.

 Bütün bunlar Allah murat ettiği için böyle oluyor; yani fevkalâde hallerde müminlerin, ellerinden geleni eksiksiz yapmalarına rağmen, yine de yardıma ihtiyaçları olduğunda, tabii olguların üstünde ve onların yapıp yaratıcısı olan ilâhî irade, insanların algılarını da sonucu etkilemeye elverişli olacak şekilde değiştiriyordu. Böyle oluyordu; çünkü bütün işler O’na ait, O’na râci idi; kendi başına olup biten hiçbir şey yoktu.

Kaynak : Kur’an Yolu Tefsiri

 

 Cilt: 2 Sayfa: 693-694

 

وَاِذْ يُر۪يكُمُوهُمْ اِذِ الْتَقَيْتُمْ ف۪ٓي اَعْيُنِكُمْ قَل۪يلاً وَيُقَلِّلُكُمْ ف۪ٓي اَعْيُنِهِمْ لِيَقْضِيَ اللّٰهُ اَمْراً كَانَ مَفْعُولاًۜ

 

  

وَ  atıf harfidir.  اِذْ  zaman zarfı, mahzuf olan  اذكر  fiiline müteallıktır.

يُر۪يكُمُوهُمْ  ile başlayan fiil cümlesi, muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

يُر۪يكُمُوهُمْ  fiili  ی  üzere mukadder damme ile merfû muzari fiildir. Muttasıl zamir  كُمُ  fail olarak mahallen merfûdur. Muttasıl zamir  هُمْ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur.

Cemi müzekker muhatap mazi fiillere mansub muttasıl zamirler doğrudan doğruya gelmez. Bu fiillerle söz edilen zamir arasına bir  و  harfi getirilir.  يُر۪يكُمُوهُمْ  fiilinde olduğu gibi. Buna işbâ vavı - işbâ edatı denilir.

اِذْ  zaman zarfı,  يُر۪يكُمُوهُمْ  fiiline müteallıktır.  الْتَقَيْتُمْ  ile başlayan fiil cümlesi muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

الْتَقَيْتُمْ  sükun üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir  تُمُ  fail olarak mahallen merfûdur.

ف۪ٓي اَعْيُنِكُمْ  car mecruru  قَل۪يلاً ‘e müteallıktır. Muttasıl zamir  كُمْ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

قَل۪يلاً  kelimesi  يُر۪يكُمُوهُمْ ‘deki  mef’ûlun  hali olup lafzen mansubtur.

وَ  atıf harfidir.  يُقَلِّلُكُمْ  merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri  هُو ’dir.

Muttasıl zamir  كُمْ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur.

ف۪ٓي اَعْيُنِهِمْ  car mecruru  يُقَلِّلُكُمْ  fiiline müteallıktır. Muttasıl zamir  هِمْ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

لِ  harfi,  يَقْضِيَ  fiilini gizli  اَنْ ’le nasb ederek manasını sebep bildiren masdara çeviren cer harfidir. 

اَنْ  ve masdar-ı müevvel,  لِ  harfi ile birlikte mahzuf fiile müteallıktır. Takdiri,  جمعكم (Sizi topladı.) şeklindedir.

يَقْضِيَ  mansub muzari fiilidir.  اللّٰهُ  lafza-i celâli, fail olup lafzen merfûdur.

اَمْراً  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubtur.

كَانَ مَفْعُولاً  cümlesi  اَمْراً ‘in sıfatı olarak mahallen mansubtur.

كَانَ  nakıs, mebni mazi fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde ismini ref haberini nasb eder.

كَانَ ’nin ismi, müstetir olup takdiri  هُو ’dir.  مَفْعُولاً  kelimesi  كَانَ ’nin haberi olup lafzen mansubtur. 

مَفْعُولاً  kelimesi sülâsî mücerred olan  كتب  fiilinin ism-i mef’ûludur.

الْتَقَيْتُمْ  fiili, sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir.

İf’al babındandır. Sülâsîsi  لقي  ’dir.

İf’al babı fiile tadiye (geçişlilik), kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak), mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazen de fiilin mücerret manasını ifade eder.

يُقَلِّلُكُمْ  fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Tef’il babındandır. Sülâsîsi  قلل  ’dir.

Bu bab fiile çokluk (fiilin, failin veya mef‘ûlun çokluğu), bir tarafa yönelme, mef’ûlu herhangi bir vasfa nispet etmek, gidermek, bir terkibi kısaltmak, eylemin belli bir zaman diliminde meydana gelmesi, özneyi fiilin türediği şeye benzetmek, sayruret, isimden fiil türetmek, hazır olmak, bir şeyin aralıklarla tekrarlanması manalarını katar.

 

 وَاِلَى اللّٰهِ تُرْجَعُ الْاُمُورُ۟

 

  

وَ  istînâfiyyedir.  إِلَى ٱللَّهِ  car mecruru  تُرۡجَعُ  fiiline müteallıktır.

 تُرۡجَعُ  meçhul muzari fiildir.  ٱلۡأُمُورُ  naib-i fail olup lafzen merfûdur.

 

وَاِذْ يُر۪يكُمُوهُمْ اِذِ الْتَقَيْتُمْ ف۪ٓي اَعْيُنِكُمْ قَل۪يلاً وَيُقَلِّلُكُمْ ف۪ٓي اَعْيُنِهِمْ لِيَقْضِيَ اللّٰهُ اَمْراً كَانَ مَفْعُولاًۜ 

 

  

وَ , atıf harfidir. Ayet önceki ayete atfedilmiştir. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Zaman  zarfı  اِذْ , takdiri  اذكر  olan mahzuf fiile muteallıktır. Mahzufla birlikte cümle emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.

Muzâfun ileyh olarak mahallen mecrur olan  يُر۪يكُمُوهُمْ اِذِ الْتَقَيْتُمْ ف۪ٓي اَعْيُنِكُمْ قَل۪يلاً  cümlesi, müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Cümledeki ikinci zaman zarfı  يُر۪يكُمُوهُمْ  , اِذِ  fiiline müteallıktır. Muzâfun ileyhi olan  الْتَقَيْتُمْ ف۪ٓي اَعْيُنِكُمْ قَل۪يلاً  cümlesi de müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Aynı üslupta gelen  وَيُقَلِّلُكُمْ ف۪ٓي اَعْيُنِهِمْ  cümlesi,  يُر۪يكُمُوهُمْ  cümlesine matuftur. 

Sebep bildiren harf-i cer  لِ ‘nin gizli  أنْ ‘le masdar yaptığı  لِيَقْضِيَ اللّٰهُ اَمْراً  cümlesi , mecrur mahalde   يُر۪يكُمُوهُمْ  fiiline müteallıktır. Masdar-ı müevvel cümlesi, müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Bu cümlede müsnedin ileyhin bütün esma-i hüsnaya ve kemâl sıfatlara şamil olan lafza-i celâlle marife olması telezzüz, teberrük ve haşyet duyguları uyandırmak içindir.

Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde  اللّٰهِ  isminin zikredilmesi  tecrîd sanatıdır.

اَمْراً  kelimesinde irsâd sanatı vardır. Bu kelimedeki tenvin nev ve tazim ifade eder.

كَانَ ’nin dahil olduğu isim cümlesi,  اَمْراً  için sıfattır. Sıfatlar anlamı zenginleştiren ıtnâb sanatıdır.

اَمْراً ’deki tenvin nev ve tazim ifade eder.

يُر۪يكُمُوهُمْ اِذِ الْتَقَيْتُمْ ف۪ٓي اَعْيُنِكُمْ قَل۪يلاً  cümlesiyle,  يُقَلِّلُكُمْ ف۪ٓي اَعْيُنِهِمْ  cümlesi arasında mukabele sanatı vardır.

ف۪ٓي اَعْيُنِ - اِذِ  kelimelerinin tekrarında reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatı vardır.

قَل۪يلاً - يُقَلِّلُكُمْ  ve   اَمْراً - الْاُمُورُ۟  kelime grupları arasında iştikak cinas-ı ve reddü'l-acüz ale's-sadr sanatları vardır.

يُر۪يكُمُوهُمْ  kelimesinde işbâ vâvı vardır. Fail ve mef’ûlü ayırmak için kullanılır. 

İşbâ; doyurmak demektir. Aslında doymak manasındaki  شَبِعَ  fiili Kur’an’da hiç geçmez. Çünkü karnımızı tıka basa doyurmamamız gerekir. Bunun yerine açlığı gidermek manasını taşıyan  طعم  fiili geçer. 

Son iki ayette uzun seci vardır. İki terkibi oluşturan kelime sayısı on birden fazladır. Her iki ayet de aynı harflerle bitmiştir. Bu da bir musiki oluşturur. Hem dinleyeni cezbeder hem de zihinde yer etmesini sağlar.

Önceki ayetle bu ayet arasında mukabele vardır.

لِيَقْضِيَ اللّٰهُ اَمْراً كَانَ مَفْعُولاًۜ  cümlesi daha önce de geçmişti. Burada tekrar edilmiştir. Çünkü, gerekçesi olduğu fiil öncekinden farklıdır; ilkinde yerine getirilen şeyden murad, düşmanla karşılaşmak idi; bu ikincisinde ise İslam ile Müslümanları aziz (üstün ve galip), küfür ile kâfirleri de zelil(mağlup ve perişan) kılmaktır. (Ebüssuûd)

Allah Teâlâ'nın, Bedir Gününde Müslümanlara vermiş olduğu nimetlerin üçüncü nev'idir. Maksat şudur; "Uykuda meydana gelen o azlık, böylece onun uyanıklık halinde de tahakkuk etmesiyle pekişmiştir" (Fahreddin er-Râzî)

Allah Teâlâ, savaş başlamadan önce Müslümanları müşriklerin gözünde az göstermişti ki müşrikler, Müslümanlara karşı cüret bulsunlar ve onlara karşı daha fazla bir hazırlık yapmasınlar.

Savaş başladıktan sonra ise Allah Teâlâ, Müslümanları onların gözünde çok gösterdi. Hatta onlar, Müslümanları kendilerinin iki katı kadar gördüler; bu sebeple korku ve dehşete kapıldılar.

Bu da Bedir Savaşının büyük mucizelerindendir. Gözler bazen çoğu az, azı çok görse de bu şekilde ve bu derecede yanılmaz. (Ebüssuûd)

 

 وَاِلَى اللّٰهِ تُرْجَعُ الْاُمُورُ۟

 

  

وَ  istînâfiyyedir. Ayetin son cümlesi müspet muzari fiil sıygasında, faide-i haber inkârî kelamdır. Cümlede takdim-tehir sanatı vardır.

Car mecrurun amiline takdimi, kasr ifade eder. Kasr-ı sıfat ale’l-mevsûftur. إِلَى ٱللَّهِ , kasr ilmi tabirleriyle hem mevsuf hem de maksûrun aleyhdir.  تُرۡجَعُ ٱلۡأُمُورُ ; hem sıfat hem de maksûrdur. Kasr, hakiki ve tahkikidir. Çünkü hem vakıaya hem de hakikate uygundur.

Fiilin meçhul bina edilmesi fiile dikkat çekmek içindir. 

Ayette lafza-i celâlin zikrinin tekrarı, kalplerde haşyet uyandırmak içindir. 

Mütekellimin Allah Teâlâ olması hasebiyle lafza-i celâllerde tecrîd sanatı vardır.

الْاُمُورُ۟  lafzındaki marifelik, istiğrak içindir. Yani tüm işleri kapsar. (Âşûr)

Bedir Savaşı, başlangıcı bakımından da bir ilâhî mucize eseridir, sonucu bakımından da mucizedir. Baştan sona bütün aşamaları ve cereyan şekli ile de birçok harikaları içinde barındırmaktadır. Şu halde bütünüyle bir ilâhî mucize ve beyyinedir. Bütün işler de ancak Allah'a irca olunur. Yani yalnızca bu ve bunun gibi olağanüstü olan işler ve oluşlar değil, size sıradanmış gibi görünen işler dahi Allah'a irca olunur, O'na döndürülür. Her iş eninde sonunda O'na dayanır. (Elmalılı)

[Bütün işler Allah’a döndürülür.] Yani mahlukat ve amelleri ile ilgili her konu -onlar hakkında kıyamet günü son hükmü, kimine ödül, kimine ceza verecek olan- Allah’a döner. (Ömer Nesefî / Et-Teysîr Fi’t-Tefsîr, Ebüssuûd ve Fahreddin er-Râzî)