Enfâl Sûresi 64. Ayet

يَٓا اَيُّهَا النَّبِيُّ حَسْبُكَ اللّٰهُ وَمَنِ اتَّبَعَكَ مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَ۟  ...

Ey Peygamber! Sana ve sana tabi olan mü’minlere Allah yeter.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 يَا أَيُّهَا ey
2 النَّبِيُّ peygamber ن ب ا
3 حَسْبُكَ sana yeter ح س ب
4 اللَّهُ Allah
5 وَمَنِ ve kimselere
6 اتَّبَعَكَ sana tabi olanlara ت ب ع
7 مِنَ -den
8 الْمُؤْمِنِينَ mü’minler- ا م ن
 

“Allah’ın yeter olması” 62. âyette Hz. Peygamber’e özel, burada ise onunla birlikte ümmete genel olarak zikredilmiş, bu yeterlilikle Allah’ın yardımına güven duygusunun genelleştirilmesi murat edilmiştir.

 “… Müminlerle beraber Allah sana yeter” ifadesi iki türlü anlamaya müsaittir: a) Allah sana da onlara da yeter. b) Müminler ve Allah sana yeter. Her iki mânaya göre de Allah, Hz. Peygamber ve ashabına moral ve güvence vermekte, Allah’ın rızâsı yolunda savaştıkları sürece zaferin kendilerinde olacağını müjdelemektedir.

Kaynak : Kur’an Yolu Tefsiri

 Cilt: 2 Sayfa: 707

 

يَٓا اَيُّهَا النَّبِيُّ حَسْبُكَ اللّٰهُ وَمَنِ اتَّبَعَكَ مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَ۟

 

  

يَٓا  nida harfidir.  أَیُّ  münada, nekre-i maksude olup damme üzere mebnidir. Nasb mahallindedir.  هَا  tenbih harfidir.  النَّبِيُّ  münadadan bedel veya sıfattır.

Nidanın cevabı  حَسْبُكَ اللّٰهُ ‘dur.

حَسْبُكَ  mübteda olup lafzen merfûdur. Muttasıl zamir  كَ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.  اللّٰهُ  lafza-i celâli, haber olup lafzen merfûdur.

Müşterek ism-i mevsûl  مَنِ , atıf harfi  وَ ’la lafza-i celâle matuftur. İsm-i mevsûlun sılası  اتَّبَعَكَ  ‘dir. Îrabtan mahalli yoktur.

اتَّبَعَكَ  fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri  هُو ’dir.

Muttasıl zamir  كَ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubur.  مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَ۟   car mecruru  اتَّبَعَكَ  fiiline müteallıktır.  الْمُؤْمِن۪ينَ ‘nin cer alameti  ى  harfidir. Çünkü cemi müzekker salimler harfle îrablanırlar.

الْمُؤْمِن۪ينَ kelimesi, sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan if’al babının ism-i failidir.

İsm-i fail: Eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 اتَّبَعَكَ  fiili, sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. 

İftiâl babındadır. Sülâsîsi  تبع ’dir.

İftiâl babı fiile mutavaat (dönüşlülük), ittihaz (edinmek, bir şeyi kendisi için yapmak), müşareket (ortaklık), izhar (göstermek), ihtiyar (seçmek), talep ve çaba göstermek anlamları katar. İfteale kalıbı hem soyut hem somut anlamlı fiiller için kullanılır.

 

يَٓا اَيُّهَا النَّبِيُّ حَسْبُكَ اللّٰهُ وَمَنِ اتَّبَعَكَ مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَ۟

 

  

Ayet istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Nida üslubunda talebî inşâî isnaddır. Mütekellim Allah Teâlâ, muhatap Hz. Peygamberdir.  النَّبِيُّ ’deki elif-lâm ahd-i ilmidir.

يَٓا اَيُّهَا النَّبِيُّ  nidasıyla, arkadan gelen mananın önemine dikkat çekilmiştir.

Nidanın cevabı olarak gelen  حَسْبُكَ اللّٰهُ  cümlesi, sübut ifade eden isim cümlesi ve faide-i haber inkârî kelamdır. Müsnedin lafza-i celalle marife gelmesi kasr ifade eder. 

İsim cümleleri sübut ifade eder. İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karînelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

Müsnedin, bütün esma-i hüsnaya ve kemâl sıfatlara şamil olan lafza-i celâlle marife olması muhabbet ve destek amacıyladır.

Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde  اللّٰهِ  isminin zikredilmesi  tecrîd sanatıdır.

Merfû mahaldeki müşterek ism-i mevsûl  مَنِ , lafza-i celâle matuftur. Sılası  اتَّبَعَكَ مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَ۟ , mazi fiil sıygasında gelerek sebata, temekkün ve istikrara işaret etmiştir.  (Vakafat, S.107) 

62. ayetteki  حَسْبُكَ اللّٰهُ  cümlesi ile aralarında reddü'l-acüz ale's-sadr vardır.

مَنِ  ve  مِنَ  kelimeleri arasında cinas-ı muzari ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.

Bu ayette iki mana yüklüdür: Birisi; Allah sana da onlara da yeter. İkincisi; sana Allah ve onlar yeter. Şu halde başka bir şeyden endişeye kapılmadan Allah’a sığınarak vazifenize bakınız, demek olur. (Elmalılı Hamdi Yazır)

Bu kifayetin nebiye tahsis edilmesi teşrif içindir.  المُؤْمِنِينَ  kelimesinin Allah ismine matuf olması Allah’ın nebiye kifayetinin şanı içindir. Yoksa kifayetler farklıdır. Müşterekliğin umumi olduğu ifade edilmiştir. (Âşûr)

Bu cümlenin başında nida ve tenbih harflerinin bulunması, anlamına çok önem verildiğine dikkat çekmek içkidir. 

Resulüllah'ın (sav) nebi/peygamber unvanıyla zikredilmesi, hükmün gerekçesinin bu unvan olduğunu zımnen bildirmek içindir.

(Ebüssuûd)