وَاَلَّفَ بَيْنَ قُلُوبِهِمْۜ لَوْ اَنْفَقْتَ مَا فِي الْاَرْضِ جَم۪يعاً مَٓا اَلَّفْتَ بَيْنَ قُلُوبِهِمْ وَلٰكِنَّ اللّٰهَ اَلَّفَ بَيْنَهُمْۜ اِنَّهُ عَز۪يزٌ حَك۪يمٌ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | وَأَلَّفَ | ve uzlaştırdı |
|
2 | بَيْنَ | arasını |
|
3 | قُلُوبِهِمْ | onların kalblerinin |
|
4 | لَوْ | şayet |
|
5 | أَنْفَقْتَ | sen verseydin |
|
6 | مَا |
|
|
7 | فِي | bulunan |
|
8 | الْأَرْضِ | yeryüzünde |
|
9 | جَمِيعًا | herşeyi |
|
10 | مَا |
|
|
11 | أَلَّفْتَ | yine de uzlaştıramazdın |
|
12 | بَيْنَ | arasını |
|
13 | قُلُوبِهِمْ | onların kalblerinin |
|
14 | وَلَٰكِنَّ | fakat |
|
15 | اللَّهَ | Allah |
|
16 | أَلَّفَ | uzlaştırdı |
|
17 | بَيْنَهُمْ | onların arasını |
|
18 | إِنَّهُ | çünkü O |
|
19 | عَزِيزٌ | daima üstündür |
|
20 | حَكِيمٌ | hüküm ve hikmet sahibidir |
|
Düşmanın iyi niyetli ve samimi olmaması, bir oyun, bir taktik olarak barış istemesi de mümkündür. Buna rağmen şartlar uygun düştüğünde barışa yanaşmak, oyun ihtimali karşısında da Allah’a güvenmek gerekmektedir. Burada Allah’a güvenmek, bilerek oyuna gelmek mânasını içermiyor, şartlar gerekli ve faydalı kıldığında barışa karar verirken zayıf olan, vehim derecesinde kalan olumsuz ihtimallere kulak asmadan Allah’ın izin ve emrine dayanıp güvenmeyi ifade ediyor. Bu güven duygusunu geliştirmek üzere de iki ilâhî lutuf hatırlatılıyor: a) Allah’ın hicret esnasında, Bedir’de vb. durumlarda vâki mûcizevî yardımları; b) Medine’de yaşayan ve daha önce birbirine düşman olan Evs ve Hazrec kabileleri müslüman olunca onların gönüllerindeki düşmanlık, kin ve intikam duygularının yerine giderek sevgi, dayanışma ve kardeşlik duygularını ikame etmesi.
Kaynak : Kur’an Yolu Tefsiri
Cilt: 2 Sayfa: 705
وَاَلَّفَ بَيْنَ قُلُوبِهِمْۜ
Fiil cümlesidir. وَ atıf harfidir. اَلَّفَ fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هُو’dir.
بَيْنَ mekân zarfı, اَلَّفَ fiiline müteallıktır. قُلُوبِهِمْ muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur. Aynı zamanda muzâftır.
Muttasıl zamir هِمْ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
اَلَّفَ fiili, sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir.
Tef’il babındandır. Sülâsîsi ألف ’dir.
Bu bab, fiile çokluk (fiilin, failin veya mef'ûlun çokluğu), bir tarafa yönelme, mef'ûlu herhangi bir vasfa nispet etmek, gidermek, bir terkibi kısaltmak, eylemin belli bir zaman diliminde meydana gelmesi, özneyi fiilin türediği şeye benzetmek, sayruret, isimden fiil türetmek, hazır olmak, bir şeyin aralıklarla tekrarlanması manalarını katar.
لَوْ اَنْفَقْتَ مَا فِي الْاَرْضِ جَم۪يعاً مَٓا اَلَّفْتَ بَيْنَ قُلُوبِهِمْ وَلٰكِنَّ اللّٰهَ اَلَّفَ بَيْنَهُمْۜ
لَوْ gayr-ı cazim şart harfidir. Cümleye muzâf olur. اَنْفَقْتَ şart fiili olup sükun üzere mebni mazi fiildir.
Muttasıl zamir تَ fail olarak mahallen merfûdur.
Müşterek ism-i mevsûl مَا , mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur. فِي الْاَرْضِ car mecruru mahzuf sılaya müteallıktır.
جَم۪يعاً kelimesi hal olup fetha ile mansubtur. مَا nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır.
جَم۪يعاً kelimesi zamirsiz gelirse tekid bildiren hal olur. Ancak bazı gramercilere göre tekid kabul edilmektedir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
اَلَّفْتَ sükun üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir تَ fail olarak mahallen merfûdur. بَيْنَ mekân zarfı, اَلَّفْتَ fiiline müteallıktır. قُلُوبِهِمْ muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur. Aynı zamanda muzâftır.
Muttasıl zamir هِمْ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
وَ atıf harfidir. لَـٰكِنَّ istidrak harfidir. لَـٰكِنَّ harfi اِنَّ gibi ismini nasb haberini ref eder. Bazı müfesirlere göre لَـٰكِنَّ de اِنَّ gibi cümleyi tekid eder.
ٱللَّهَ lafza-i celâli لَـٰكِنَّ ’nin ismidir. اَلَّفَ fiili لَـٰكِنَّ ’nin haberi olarak mahallen merfûdur.
اَلَّفَ fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هُو ’dir.
بَيْنَ mekân zarfı, اَلَّفَ fiiline müteallıktır. Muttasıl zamir هُمْ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
اِنَّهُ عَز۪يزٌ حَك۪يمٌ
İsim cümlesidir. اِنَّ tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder.
هُ muttasıl zamiri إِنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubtur.
عَز۪يزٌ kelimesi اِنَّ ’nin haberi olup lafzen merfûdur. حَك۪يمٌ ise اِنَّ ’nin ikinci haberi olup lafzen merfûdur.
عَز۪يزٌ - حَك۪يمٌ kelimeleri, mübalağalı ism-i fail kalıbındandır. Bu kalıp bu vasfın mevsufta sürekli varlığına, sıfatın, mevsufun bir parçası gibi ondan ayrılmayan bir özelliği olduğuna işaret eder.
Mübalağalı ism-i fail: Bir varlıkta bir niteliğin aşırı derecede bulunduğunu gösteren, fiilden türeyen, sıfat cinsinden isimlerdir. Mübalağalı ism-i failler Allah için kullanılırsa sıfat, insanlar için kullanılırsa mübalağa ya da lakap olurlar. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
وَاَلَّفَ بَيْنَ قُلُوبِهِمْۜ
Ayetin ilk cümlesi … اَيَّدَكَ بِنَصْرِه۪ cümlesine matuftur. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
لَوْ اَنْفَقْتَ مَا فِي الْاَرْضِ جَم۪يعاً مَٓا اَلَّفْتَ بَيْنَ قُلُوبِهِمْ
İstînâfiyye olarak fasılla gelen cümle şart üslubunda haberî isnaddır. …اَنْفَقْتَ مَا فِي الْاَرْضِ şart cümlesi, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Menfi mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelam olan مَٓا اَلَّفْتَ بَيْنَ قُلُوبِهِمْ cümlesi, şartın cevabıdır.
Cümlede îcâz-ı hazif sanatı vardır. اَنْفَقْتَ fiilinin mef’ûlü konumundaki müşterek ism-i mevsul مَٓا ‘nın sılası mahzuftur. فِي الْاَرْضِ bu mahzuf sılaya müteallıktır. جَم۪يعاً lafzî tekid kelimelerindendir. Cümlede hal olarak mansubtur. Hal, ıtnâb sanatıdır.
Nahivcilere göre şart fiili olarak kullanılan mazi fiil gelecek zaman ifade eder. (Fâdıl Sâlih Sâmerrâî, Beyânî Tefsîr Yolu, c. 2, s. 88.)
Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Vakafat, S.107)
وَاَلَّفَ بَيْنَ قُلُوبِهِمْۜ cümlesiyle مَٓا اَلَّفْتَ بَيْنَ قُلُوبِهِمْ cümlesi arasında mukabele sanatı vardır.
وَلٰكِنَّ اللّٰهَ اَلَّفَ بَيْنَهُمْۜ
Şartın cevabına dahil olan bu isim cümlesini istidrak ifade eden لٰكِنَّ tekid etmiştir. Faide-i haber inkârî kelam olan cümlede müsnedün ileyhin bütün esma-i hüsnaya ve kemâl sıfatlara şamil olan lafza-i celâlle marife olması, telezzüz, teberrük ve muhabbet duyguları uyandırmak içindir.
Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde اللّٰهِ isminin zikredilmesi tecrîd sanatıdır.
Müsnedin mazi fiil sıygasında gelmesi hudûs ve sebata işaret eder.
اَلَّفَ - اَلَّفْتَ kelimeleri arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
بَيْنَ - هِمْۜ - قُلُوبِهِمْۜ - اَلَّفَ kelimelerinin tekrarında reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatı vardır.
مَٓا اَلَّفْتَ - اَلَّفَ kelimeleri arasında tıbâk-ı selb sanatı vardır.
اِنَّهُ عَز۪يزٌ حَك۪يمٌ
Cümle ta’liliyye olarak fasılla gelmiştir. Fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir.
اِنَّ ile tekid edilmiş cümle faide-i haber inkârî kelamdır.
Bu harf sadece haberin önemi sebebiyle, Allah Teâlâ’nın yaptıklarının eşsizliğine delil olarak gelmiştir. (Âşûr)
Allah'ın عَزِیزٌ حَكِیمٌ sıfatlarının tenvinli gelişi, bu sıfatların Allah Teâlâ’da varlık derecesinin tasavvur edilemez olduğu, bu sıfatların bir benzerinin olmadığı anlamına gelir. Aralarında وَ olmaması, Allah Teâlâ’da ikisinin de birlikte mevcudiyetini gösterir. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Bedî' İlmi)
Ayrıca bu sıfatlarla ayetin anlamı arasındaki mükemmel uyum, teşâbüh-i etrâf sanatıdır. Her ikisi de mübalağa kalıplarındandır. Aralarında mürâât-ı nazîr ve muvazene sanatları vardır.
Allah (cc), gerçekten kullarını meşakkate ve zora sokmaya gücü yetecek derecede bir galibiyeti haiz olup mutlak izzet sahibidir ve fakat O, kullarının takat kapsamı dışında kalan şeyle sorumlu tutmayacak derecede de hikmet sahibidir. (Keşşâf)
Azîz kelimesinin üç anlamı vardır: Çok ihtiyaç duyulur, zor ulaşılır, alternatifi yoktur. (İmam Gazâlî) Su da böyledir. Onun için, ‘’su gibi aziz ol’’ denir.
عَز۪يزٌ حَك۪يمٌ isimleri nekre ve aralarında وَ harfi olmaksızın gelmiştir. Nekre gelmesi tarifsiz olduklarını ifade eder. Aralarında وَ olmaması da Allah Teâlâ’da bu iki vasfın da bulunduğuna delalet eder. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri, Meânî İlmi)
Bu ayetteki üsluba ıtnâb denir. Bu, Resulullah (sav)’a ve müminlere verilen büyük nimet ve ihsanı hatırlatmayı ifade eder. (Safvetü't Tefasir)
Ayetin bu son cümlesi mesel tarikinde tezyîldir. Tezyîl cümleleri ıtnâb babındandır.
Önceki cümleyi tekid için gelmiştir. Mesel tarikinde olanlar müstakil olarak da bir mana ifade eder. Yani müstakil olarak dillerde dolaşır, atasözü gibi halk arasında bilinir.