وَاِنَّ الْفُجَّارَ لَف۪ي جَح۪يمٍۚ
Amellerin kayda geçirilmesi ve uhrevî yargı sürecinin sonucu özetlenmektedir. Sûrenin ana konusu kıyamet ve âhiret ile uhrevî sorumluluk olduğuna göre buradaki “erdemliler” (ebrâr), bir gün kıyametin kopacağına, dünyada yapıp ettiklerinin kaydedildiği belgelerin önlerine konacağına ve bunların hesabını vereceklerine inanarak bu belgeleri yani amel defterlerini iyilikleriyle dolduran mümin kişilerdir. Bu duyarlılık birçok âyette takvâ kavramıyla da ifade edilmektedir. “Kötüler” (füccâr) ise kıyamete, uhrevî yargı ve sorumluluğa inanmayan, amel defterlerini kötülüklerle kirletenlerdir. Ehl-i sünnet âlimleri, buradaki “füccâr”la sadece inkârcıların kastedildiğini, günahkâr müminleri kapsamadığını belirtirler; çünkü onlar kıyamet ve âhirete inanırlar (bu tartışma için bk. Râzî, XXXI, 84-85). Ancak, bu âyetlerin, inananıyla inanmayanıyla bütün insanları âhiret kaygısı taşımaya çağırdığında kuşku yoktur.
Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 570-571وَاِنَّ الْفُجَّارَ لَف۪ي جَح۪يمٍۚ
İsim cümlesidir. وَ atıf harfidir. اِنَّ tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder. الْفُجَّارَ kelimesi اِنَّ ‘nin ismi olup fetha ile mansubdur.
لَ harfi اِنَّ ’nin haberinin başına gelen lam-ı muzahlakadır. ف۪ي جَح۪يمٍۚ car mecruru اِنَّ ’nin mahzuf haberine mütealliktir.
الْفُجَّارَ kelimesi sülâsî mücerred olan فجر fiilinin ism-i failidir.
İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata), hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
وَاِنَّ الْفُجَّارَ لَف۪ي جَح۪يمٍۚ
Ayet, önceki ayete vav ‘la atfedilmiştir. Atıf sebebi tezattır.
اِنَّ ve lam-ı muzahlaka ile tekid edilmiş, sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır.
Yalnızca bir isim cümlesi bile devam ve sübut ifade ettiğinden bu ve benzeri cümleler, اِنّ , isim cümlesi ve lam-ı muzahlaka sebebiyle üç katlı tekid ifade eden çok muhkem cümlelerdir.
İsim cümleleri sübut ifade eder. İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
Cümlede îcâz-ı hazif sanatı vardır. الْفُجَّارَ kelimesi اِنَّ ‘nin ismidir. Car mecrur ف۪ي جَح۪يمٍ mahzuf habere mütealliktir.
Cehennemin isimlerinden olan جَح۪يمٍ ’in nekreliği tazim ve tarifi mümkün olmayan nev ifade eder.
الْفُجَّارَ - الْاَبْرَارَ ve نَع۪يمٍۚ - جَح۪يمٍۚ gruplarındaki kelimeler arasında tıbâk-ı îcab sanatı sanatı vardır.
اِنَّ الْاَبْرَارَ لَف۪ي نَع۪يمٍۚ cümlesiyle وَاِنَّ الْفُجَّارَ لَف۪ي جَح۪يمٍۚ cümlesi arasında mukabele ve murassa seci sanatı vardır.
Murassa seci: Terkîb, mısra veya ayetteki lafızların hepsinin ya da çoğunun hem vezin bakımından hem de son harf bakımından aynı olması durumudur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Bedî’ İlmi)
Allah'ın emrinden çıkanlar cehennemdedirler. الْفُجَّارَ kelimesi فاجر ’in çoğuludur. فُجور ise, din perdesini yırtmaktır. جَح۪يمٍۚ , cehennem ateşi ve azabıdır. Cahîm'in nekre olması, azabın korkunçluğunu ifade etmektedir. (Rûhu’l Beyân, Âşûr)
Bu ayette, asiler için büyük bir tehdit bulunmaktadır. Cafer es-Sâdık (ra), "Naîm, marifetullah ve (Allah'ın cemalini, nimetlerini) müşahede etmektir. Cahîm ise, şehvet ve tutkuların zulümatı, karanlıklarıdır" demiştir. Naîm'in, kanaat; cahîm'in ise tamahkarlık ve hırs; naîm'in, tevekkül; cahîm'in de, ihtiras ve tutku, açgözlülük; naîm'in, Allah ile meşgul olmak; cahîm'inse, Allah'tan başkasıyla meşgul olmak vb. olduğu da söylenmiştir. (Fahreddîn er-Râzî, Âşûr)