İnşikak Sûresi 2. Ayet

وَاَذِنَتْ لِرَبِّهَا وَحُقَّتْۙ  ...

Gök yarıldığı ve Rabbine boyun eğdiği zaman -ki ona yaraşan budur-,  (1 - 2. Ayetler Meali)
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَأَذِنَتْ ve dinlediği (zaman) ا ذ ن
2 لِرَبِّهَا Rabbini ر ب ب
3 وَحُقَّتْ kendisine yaraştığı üzere ح ق ق
 

Kur’an, muhtelif âyetlerde kıyametin kopma zamanıyla ilgili bilginin Allah’a mahsus gayb bilgilerinden olduğunu, O’nun dışında, melekler dahil hiç kimsenin bu konuda bilgi sahibi olmadığını ifade ederken (meselâ bk. A‘râf 7/187; Lokmân 31/34; Fussılet 41/47); burada olduğu gibi birçok sûrede kıyametin nasıl kopacağına dair tasvirlerde bulunmakta, bir taraftan evrenin yok oluşuyla diğer taraftan da insanların bilinen bir hayattan başka bir hayata intikalleri esnasında karşılaşacakları dehşet dolu manzaralarla ilgili etkileyici anlatımlara yer vermektedir. Bu âyetlerde de kıyametin kopması esnasında göklerde ve yerde meydana gelecek değişiklikler tasvir edilerek kıyamet günü hakkında Tekvîr ve İnfitâr sûrelerinde anlatılanlar pekiştirilmektedir. Asıl maksat ise insanları uyarma ve onları şimdiden o gün için hazırlık yapmaya teşvik etmektir.

1-2. âyetlerden kıyametin kopma zamanı geldiğinde gökteki yıldızların Allah’ın emrine boyun eğerek yörüngelerinden çıkıp birbirine çarpmak suretiyle parçalanacakları anlaşılmaktadır. 3. âyette zikredilen “yerin dümdüz edilmesi” olayını İbn Âşûr (XXX, 219-220) üç şekilde açıklamıştır: 1. Derinin gerilip düzeltildiği gibi yeryüzündeki dağ ve tepelerin yok edilmesi sonucu dümdüz hale getirilmesi (krş. Tâhâ 20/105-107); 2. Şiddetli deprem sebebiyle yeryüzünde meydana gelecek olan yarılma ve lav püskürmesi gibi jeolojik değişimler neticesinde yeryüzü alanının genişlemesi; 3. Yerin küresel şeklinin bozularak uzun bir şekil alması. Bu ve benzeri değişikliklerin evrendeki genel düzenin bozulmasının doğal bir sonucu olarak meydana geleceği düşünülebilir. 4-5. âyetlerde yeryüzünde meydana gelecek bu değişiklikler sonunda yerin, içindeki ölüleri, maden ve diğer şeylerden ne varsa hepsini dışarı fırlatacağı bildirilmektedir (krş. Tekvîr 81/1-6; İnfitâr 82/1-5). 1-5. âyetlerde kıyamet tasvir edilirken “izâ” edatıyla “şöyle olduğunda” şeklinde şart cümleleri sıralanmışsa da bunların cevabı muhatabın anlayışına bırakılmıştır; tefsirlerde bu noktanın izahı için “herkes yaptığının karşılığını görecektir” veya “artık olan olmuş, işi işten geçmiştir, ondan sonra neler olacağını düşünün!” gibi mânaların takdir edildiği görülmektedir. 

Kaynak :  Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 583-585
 

وَاَذِنَتْ لِرَبِّهَا وَحُقَّتْۙ


Ayet, atıf harfi وَ ‘la şart fiiline matuftur. Atıf harflerinden biri kullanılarak iki kelimeyi veya iki cümleyi birbirine bağlamaya atf-ı nesak denir. Atıf harfinden önce gelene matufun aleyh, sonra gelene matuf denir. Matuf ve matufun aleyh arasında irab bakımından, sıyga bakımından, cümlelerin haberî veya inşaî olması bakımından uyum olur. Mana bakımından aralarında uygunluk varsa fiil isme atfedilebilir. Müstetir zamir atıf olmaz. Matufun îrabı her zaman için matufun aleyhe uyar.

Matuf ve matufun aleyhin hükümde ortak olduğunu belirtir. İkisi arasında tertip (sıra) olduğunu göstermez. Vav ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştirebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

Fiil cümlesidir.  اَذِنَتْ  fetha üzere mebni mazi fiildir.  تْ  te’nis alametidir. Faili müstetir olup takdiri  هى ‘dir.  لِرَبِّهَا  car mecruru  اَذِنَتْ  fiiline mütealliktir. Muttasıl zamir  هَا  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.  حُقَّتْۙ  atıf harfi وَ ‘la  اَذِنَتْ ‘e matuftur. 

حُقَّتْ  fetha üzere mebni meçhul mazi fiildir.  تْ  te’nis alametidir. Naib-i faili müstetir olup takdiri  هى ‘dir.

 

وَاَذِنَتْ لِرَبِّهَا وَحُقَّتْۙ


Ayet, atıf harfi  وَ ‘la önceki ayete mukadder şart fiiline atfedilmiştir. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Cümleler arasında manen ve lafzen mutabakat mevcuttur.

Şart üslubunda gelen cümle, mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Nahivcilere göre şart fiili olarak kullanılan mazi fiil gelecek zaman ifade eder. (Fâdıl Sâlih Samerrâî Tefsir, c. 2, s. 88.)

اَذِنَتْ  fiiline müteallik  لِرَبِّهَا   izafetinde, السَّمَٓاءُ ‘ya ait zamirin Rabb ismine muzâfun ileyh olması  السَّمَٓاءُ ‘ya tazim ifade etmiştir.

Aynı üslupta gelen  وَحُقَّتْۙ  cümlesi, hükümde ortaklık nedeniyle  اَذِنَتْ لِرَبِّهَا  cümlesine atfedilmiştir. 

Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Halidî, Vakafât, s. 107)

وَحُقَّتْۙ  cümlesi matuf ile matufun aleyh arasında gelen itiraz cümlesidir. (Âşûr)

Kıyamet günüyle ilgili gelen mazi fiil, henüz gerçekleşmemiş bir olayı olmuş gibi göstermek üzere muzari fiil yerine gelmiş, olayın kesinliğine işaret etmiştir. Bu kullanımda mecâz-ı mürsel sanatı vardır.

حُقَّتْۙ  fiili, meçhul bina edilmiştir. Meçhul bina edilen fiillerde mef’ûle dikkat çekme kastı vardır. Çünkü fiil malum bina edildiğinde mef’ûl olan kelime, meçhul binada naib-i fail olur.

Meçhul bina naib-i failin bu fiilde bir dahli olmadığına da işaret eder. (Dr. Adil Ahmet Sâbir er-Ruveynî, Teemmülat fi Sûret-i İbrahim, s. 127)

اَذِنَتْ  fiili  السَّمَٓاءُ ’ya nispet edilmiştir. Bu isnadda istiare vardır. Canlılara mahsus olan işitme fiili semaya nispet edilmiş, böylece bir canlı yerine konmuştur. Aynı zamanda cümlede tecessüm sanatı vardır.

[Rabbini dinlediği zaman] yani ona kulak verdiği, yani kudret eserine itaat ettiği zaman demektir. Bu da onun yarılmasını irade ettiği zaman olacaktır ki, ona amirine kulak veren ve sözünü dinleyen biri gibi itaat eder. (Beyzâvî) 

Ayetteki  وَاَذِنَتْ لِرَبِّهَا  ifadesi [Rabbini dinleyip boyun eğdiği zaman] manasındadır. Çünkü أذن له  fiili “ona itaat etti, onu dinledi” manasınadır. Ayetteki  حُقَّتْۜ  kelimesi, senin, “Falanca şuna müstehaktır, o buna layıktır ve bu onun hakkıdır.” manasında söylediğin, هوحقِق به  ve  هومهما حُقَّ بكذا  deyimlerindendir, yani “O arz boyun eğmeye, karşı koymaya layıktır, bu onun hakkıdır, ona yakışan budur.” demektir. (Fahreddin er-Râzî)