Bürûc Sûresi 16. Ayet

فَعَّالٌ لِمَا يُر۪يدُۜ  ...

Dilediğini mutlaka yapandır.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 فَعَّالٌ yapandır ف ع ل
2 لِمَا şeyi
3 يُرِيدُ istediği ر و د
 
Müfessirler 13. âyeti iki türlü yorumlamışlardır: a) Âyette başta yapıldığı, sonra tekrar edildiği bildirilen şey, Allah’ın inkârcı zalimlere ilk olarak dünyada ceza vermesi sonra âhirette cezalandırmayı tekrar etmesidir. b) Allah’ın mahlûkatı birinci defa yoktan var edip dilediklerine can vermesi, ikinci olarak onları kıyamet gününde yeniden diriltmek suretiyle hayata döndürmesidir (bu yorum için bk. Kur’an Yolu, Ankebût 29/19; Rûm 30/11). Buradan itibaren ceza ile ilgili olmaksızın Allah’ın isim ve sıfatları sıralandığı için meâlde ikinci yorumu tercih ettik. Taberî ise âyeti önceki konuyla bağlantılı gördüğü için birinci yorumu tercih etmiştir (bk. XXX, 88). 14-16. âyetler, sûrenin başında anlatılan işkence olayıyla bağlantılı olarak değerlendirildiğinde şöyle bir anlama işaret eder: İnsanoğlu zalim, inkârcı ve nankör de olsa yaptıklarından içtenlikle pişmanlık duyup tövbe ederse yüce Allah da ona karşı sevgi, şefkat ve merhametle muamele edecek, günahlarını bağışlayacaktır. Çünkü O, arşın sahibidir, şanı yücedir (arş hakkında bk. Kur’an Yolu, A‘râf 7/54); varlıkların yönetimi ve nihaî kaderi O’nun elindedir. O, dilediğini yapan, mutlak kudretin sahibidir, verdiği hükmü kimsenin bozması mümkün değildir (Allah’ın dilediğini yapması hakkında bk. Kur’an Yolu, Hûd 11/107). Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 593
 

فَعَّالٌ لِمَا يُر۪يدُۜ


İsim cümlesidir.  فَعَّالٌ  mahzuf mübtedanın haberi olup lafzen merfûdur. Takdiri, هو ‘dir.  لِ  zaid olup takviye içindir. 

Müşterek ism-i mevsûl  مَا  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. İsm-i mevsûlun sılası يُر۪يدُ ‘dur. Îrabdan mahalli yoktur. 

يُر۪يدُ  damme ile merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir.  

يُر۪يدُ  fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’âl babındandır. Sülâsîsi  رود ’dir.

İf’al babı fiile tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazan da fiilin mücerret manasını ifade eder. 

 

فَعَّالٌ لِمَا يُر۪يدُۜ


Fasılla gelen ayetin fasıl sebebi kemâl-i ittisâldir. Mübteda ve haberden müteşekkil sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi faide-i haber inkârî kelamdır.

Cümlede îcâz-ı hazif sanatı vardır.  فَعَّالٌ , takdiri  هو (o) olan mübteda için haberdir.

لِ  zaid olup takviye içindir. 

فَعَّالٌ  sözcüğü; ‘’O, murad ettiğini mutlaka yapar’’ şeklinde bir cümle takdiriyle hazf edilmiş bir mübtedanın haberidir. Allah hakkında mübalağa sıygasıyla  فَعَّالٌ  denmesi, dileyip yaptıklarının son derece çok olmasındandır. (Keşşâf)

فَعَّالٌ ‘ün mef’ûlü konumundaki müşterek ism-i mevsûl  مَا ‘nın sılası olan  يُر۪يدُ , müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Mübalağa sıygasındaki  فَعَّالٌ , kemiyet ve keyfiyette kesrete delalet eder. (Âşûr)

Muzari fiil teceddüt, istimrar ve tecessüm ifade eder. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.

Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

فَعَّالٌ  hazf edilmiş bir mübtedanın haberidir. Yaratmayı dilediğini yaratır, o da olur. Bunda kulların fiillerini yarattığına delalet vardır. (Nesefî, Medâriku’t Tenzîl Ve Hakâîku’t Te’vîl)