فَمَا لَهُ مِنْ قُوَّةٍ وَلَا نَاصِرٍۜ
فَمَا لَهُ مِنْ قُوَّةٍ وَلَا نَاصِرٍۜ
فَ mukadder şartın cevabının başına gelen rabıta veya fasiha harfidir. Takdiri, إذا بعث يوم القيامة فما له …(Kıyamet günü diriltildikleri zaman onlar için yoktur.) şeklindedir.
مَا nefî harfi olup olumsuzluk manasındadır. لَهُ car mecruru mahzuf mukaddem habere mütealliktir. مِنْ harf-i ceri zaiddir. قُوَّةٍ lafzen mecrur, haber olarak mahallen merfûdur.
لَا zaid harftir. لَا nefy harfinin tekrarı olumsuzluğu tekid içindir. نَاصِرٍ atıf harfi وَ ‘la قُوَّةٍ ‘e matuftur.
نَاصِرٍ kelimesi, sülâsi mücerredi نصر olan fiilin ism-i failidir.
فَمَا لَهُ مِنْ قُوَّةٍ وَلَا نَاصِرٍۜ
Fasılla gelen ayet müstenefedir.
Rabıta harfi فَ , mahzuf şartın cevabına dahil olmuştur. Cevap cümlesi olan فَمَا لَهُ مِنْ قُوَّةٍ وَلَا نَاصِرٍ , sübut ve istimrar ifade eden menfi isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır. Cümlede takdim-tehir ve îcâz-ı hazif sanatı vardır. Car mecrur لَهُ , mahzuf mukaddem habere mütealliktir. مِنْ zaid harftir. قُوَّةٍ , lafzen mecrur, mahallen merfû, muahhar mübtedadır. لَا نَاصِرٍ ifadesi atıf harfi وَ ‘la قُوَّةٍ ‘e matuftur. Cihet-i camiâ, tezâyüftür. Nefy harfinin tekrarı tekid ifade eder.
Takdiri, … إذا بعث يوم القيامة (Kıyamet günü diriltildikleri zaman ...) olan şart cümlesinin hazfi îcâz-ı hazif sanatıdır.
Mahzuf şart ve mezkûr cevap cümlelerinden müteşekkil terkip, şart üslubunda talebî inşâî isnaddır. Haber cümlesi yerine şart üslubunun tercih edilmesi, şart üslubunun daha beliğ ve etkili olmasındandır.
Bilinen ve tahmini kolay olan hususları zikrederek ibareyi uzatmamak, dikkati asıl önemli yere yönlendirmek, karineye dayanarak terk edilen şeyleri muhatabın düşünce ve hayal gücüne bırakarak anlam zenginliği kazanmak gibi sebeplerle hazfe başvurulur. (TDV İslam Ansiklopedisi Îcâz Bah.)
Mübteda olan نَاصِرٍۜ ve قُوَّةٍ ‘deki nekrelik kıllet, nev ve umum ifade eder. Bilindiği gibi nefy siyakında nekre umum ve şümule işarettir. Tekid ifade eden zaid مِنْ harfi de kelimeye ‘hiçbir’ anlamı katmıştır.
نَاصِرٍۜ - قُوَّةٍ kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.
İnsan, uğrayacağı azabı savacak bir güce, dışarıdan herhangi bir yardımcıya sahip değildir. Herkes o gün ameliyle bağlıdır. Başına gelen iyi veya kötü akıbet ile meşguldür.