وَالْاَرْضِ ذَاتِ الصَّدْعِۙ
وَالْاَرْضِ ذَاتِ الصَّدْعِۙ
الْاَرْضِ , atıf harfi وَ ‘la önceki ayete matuftur. Matuf ve matufun aleyhin hükümde ortak olduğunu belirtir. İkisi arasında tertip (sıra) olduğunu göstermez. Vav ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştirebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
ذَاتِ kelimesi الْاَرْضِ ‘ın sıfatı olup kesra ile mecrurdur. الصَّدْعِ muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.
وَالْاَرْضِ ذَاتِ الصَّدْعِۙ
الْاَرْضِ , atıf harfi وَ ’la önceki ayetteki muksemun bih olan السَّمَٓاءِ ‘ye atfedilmiştir. Atıf sebebi tezattır.
الْاَرْضِ için sıfat olan ذَاتِ الصَّدْعِ , mevsûfunun sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan tetmim ıtnâbı sanatıdır.
الْاَرْضِ ‘nin, ذَاتِ الصَّدْعِۙ ile sıfatlanmasında istiare vardır. Canlılara mahsus sahip olma özelliği dünyaya nispet edilmiş, böylece bir canlı yerine konmuştur. Aynı zamanda cümlede tecessüm sanatı vardır.
الصَّدْعِۙ , bütün cinslere şamil olan masdar vezninde gelerek mübalağa ifade etmiştir. Ayrıca masdarlar, bir fiilin ihtiva ettiği bütün manaları içerir. Yani; ism-i fail ve ism-i mefûlü de ifade eder.
ال , masdarın başına gelirse genellikle cins ifade eder. Bazen de ahd ifade edebilir. (Âşûr Bakara/229).
السَّمَٓاءِ - الْاَرْضِ kelimeleri arasında tıbak-ı icâb ve mürâât-ı nazîr sanatları, ذَاتِ kelimesinin tekrarında ıtnâb ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
ذَاتِ الصَّدْعِ ifadesinde hal mahal-alakasıyla mecaz-ı mürsel vardır.
Yeryüzüne ki, insanların kabirlerden çıkmaları, bitkilerin yarılan topraktan çıkmalarına benzer. صَّدْعِ 'dan maksat, bitkilerdir. Çünkü toprağı yaran bitkilerdir. Lügatte صَّدْعِ , ‘yarmak, delmek’ manasındadır. (Rûhu’l Beyân)
Burada yerin yarılmasından murad, onun, bitkilerle yarılmasıdır. Yoksa kimilerinin dediği gibi su pınarları ile yarılması değildir. Zira tekrar diriltilmeyi bildiren Kur’an'ın hak olduğuna gök ile yere yemin edilirken, mezkûr iki vasfın zikredilmesi, bu iki vasfın da haddizatında tekrar dirilmenin kanıtlarından olduklarına işaret etmek içindir. Nitekim Kur’an'ın birçok yerinde bu husus (bitkilerin, tekrar dirilmenin bir örneği olduğu) zikredildi. (Ebüssuûd)