Gâşiye Sûresi 18. Ayet

وَاِلَى السَّمَٓاءِ كَيْفَ رُفِعَتْ۠  ...

Göğe bakmıyorlar mı, nasıl yükseltilmiştir!
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَإِلَى ve
2 السَّمَاءِ göğe س م و
3 كَيْفَ nasıl? ك ي ف
4 رُفِعَتْ yükseltilmiş ر ف ع
 

Öldükten sonra dirilmenin mümkün olmadığını iddia eden inkârcılara cevap veren bu ve bundan sonraki sorulu ifadelerde, çevrelerini kuşatan doğal varlık ve olaylardaki ilâhî kudretin tecellilerine muhatapların dikkati çekilerek öldükten sonra dirilmenin mümkün olduğu anlatılmaktadır. Evrendeki her şey Allah’ın kudretini göstermekle birlikte Kur’an’ın ilk muhataplarının en çok sevdikleri ve sahip olmak istedikleri mal deve olduğu için önce onun yaratılışına dikkatleri çekilerek ibret almaları istenmektedir. Dayanıklılığı, binme kolaylığı, taşıma gücü; etinden, sütünden ve yününden istifade edilmesi gibi özellikleri deveyi çöl ortasında yaşayan insanlar için vazgeçilmez bir değer haline getirmiştir. Kuşkusuz burada Kur’an’ın ilk muhatapları olan Araplar için taşıdığı büyük önemden dolayı deveden söz edilmiş olup bu yalnızca bir örnektir. Asıl maksat ise insanlar için benzer şekilde değer ifade eden canlısıyla cansızıyla çeşitli nimetleri yaratmış olan Allah’ın üstün gücünü ve lütufkârlığını hatırlatmaktır. “Deve” diye çevirdiğimiz ibil kelimesinin “yağmur yüklü bulut” anlamına geldiği, âyette bu anlamın kastedilmiş olabileceği de belirtilmiştir (bk. Zemahşerî, IV, 247; Kurtubî, XX, 35). 

 


Kaynak :  Kur'an Yolu Tefsiri  Cilt:5 Sayfa: 611
 

Yerden bakana göre büyük ve yüksek bir kubbe gibi görünen gök ve oradaki sayısız yıldızlar, fiziksel bir destek, direk, bağ ve dayanak olmaksızın ilâhî bir nizam içerisinde uzay boşluğunda dengede durmakta ve hareket etmektedir. Ra‘d sûresinin 2. âyetiyle Lokmân sûresinin 10. âyetinde de Allah’ın gökleri direksiz bir şekilde yükselttiği ifade edilmiştir. Amaç, onların konumlarını ve düzenlerini koruyup sürdürmelerinin kesinlikle bunu sağlayan bir yaratıcı ve yönetici güç sayesinde mümkün olduğunu anlatmaktır. Bu gücün koyduğu ve yürüttüğü denge ve düzen sayesindedir ki gök cisimleri kendileri için takdir edilen konumdan kayma, sapma ve düşme gibi durumlara karşı korunmuş ve korunmaktadır. 

 


Kaynak :  Kur'an Yolu Tefsiri  Cilt:5 Sayfa: 611-612
 

وَاِلَى السَّمَٓاءِ كَيْفَ رُفِعَتْ۠


وَ  atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyhin hükümde ortak olduğunu belirtir. İkisi arasında tertip (sıra) olduğunu göstermez. Vav ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştirebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

اِلَى السَّمَٓاءِ  car mecruru  يَنْظُرُونَ  fiiline mütealliktir.  كَيْفَ  istifham ismi amili  رُفِعَتْ۠ ‘ın hali olarak mahallen mansubdur.  رُفِعَتْ۠  fiili  السَّمَٓاءِ ‘den bedel-i iştimâl olup mahallen mecrurdur. 

Bedel: Metbuundaki kapalılığı açıklamak ve pekiştirmek gibi sebeplerle getirilen ve îrab bakımından metbuuna uyan tabidir. Bedelden önce gelen ve bedelin îrabını almış olduğu kelimeye “mübdelün minh” denir. 

Bedel 3 gruba ayrılır: 1. Bedel-i kül, 2. Bedel-i ba’z, 3. Bedel-i iştimâl. Bedel-i iştimal: Mübdelün minh’e tam olarak uymayan, onun bir parçası da olmayan ancak, başka yönden ilgisi bulunan; daha çok mübdelün minhin özelliğini ve durumunu bildiren bedeldir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

رُفِعَتْ  fetha ile mebni meçhul mazi fiildir.  تْ  te’nis alametidir. Naib-i faili müstetir olup takdiri هى  ‘dir.

 

وَاِلَى السَّمَٓاءِ كَيْفَ رُفِعَتْ۠


İstifhama dahil olan ayette  وَ  atıf harfidir. Önceki ayetteki  اِلَى الْاِبِلِ ‘ye atfedilen  اِلَى السَّمَٓاءِ  car mecruru,  يَنْظُرُونَ  fiiline mütealliktir. İstifham ismi  كَيْفَ , nasb mahallinde haldir. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelam olan  رُفِعَتْ۠  cümlesi ise  السَّمَٓاءِ ’den bedel-i iştimâldir. Bedel, atıf harfi getirilmeksizin ve tefsir ve izah maksadıyla bir kelimenin açıklanması için bir başkasının getirilmesiyle yapılan ıtnâb sanatıdır.

Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Hâlidî, Vakafat, S.107)

رُفِعَتْ۠  fiili, meçhul bina edilmiştir. Meçhul bina edilen fiillerde, mef’ûle dikkat çekme kastı vardır. Çünkü fiil malum bina edildiğinde mef’ûl olan kelime, meçhul binada naib-i fail olur.

Meçhul bina naib-i failin bu fiilde bir dahli olmadığına da işaret eder. (Dr. Adil Ahmet Sâbir er-Ruveynî, Teemmülat fi Sûret-i İbrahim, s. 127)

Bu, "mesafesi uzun, herhangi bir yere tutunmaksızın ve direksiz olarak, nasıl yükseltilmiştir o gökler" demektir. (Fahreddin er-Râzî) 

[Göğe bakmıyorlar mı, nasıl yükseltilmiş?] Ve o göğe (gece gündüz görüp durdukları hayret verici göğe) bakmazlar mı nasıl yükseltilmiş? Yukarı doğru yükselen hava boşluğu üstünde derin bir şekilde uzayıp giden boyut içinde her biri bir yörüngede direksiz dayanaksız yüzüp duran sayısız cisim ve yıldızlarıyla, o süsü ve genişliğiyle bütün bakışları kaplayan o aşılmaz okyanusa nasıl bir yükseklik verilmiş. (Elmalılı)