Tevbe Sûresi 126. Ayet

اَوَلَا يَرَوْنَ اَنَّهُمْ يُفْتَنُونَ ف۪ي كُلِّ عَامٍ مَرَّةً اَوْ مَرَّتَيْنِ ثُمَّ لَا يَتُوبُونَ وَلَا هُمْ يَذَّكَّرُونَ  ...

Görmüyorlar mı ki, onlar her yıl bir veya iki kere belâya çarptırılıp imtihan ediliyorlar. Sonra ne tövbe ederler, ne de ibret alırlar.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 أَوَلَا
2 يَرَوْنَ görmüyorlar mı? ر ا ي
3 أَنَّهُمْ kendilerinin
4 يُفْتَنُونَ sınandıklarını ف ت ن
5 فِي
6 كُلِّ her ك ل ل
7 عَامٍ yıl ع و م
8 مَرَّةً bir kez م ر ر
9 أَوْ veya
10 مَرَّتَيْنِ iki kez م ر ر
11 ثُمَّ yine de
12 لَا
13 يَتُوبُونَ tevbe etmiyor ت و ب
14 وَلَا ve
15 هُمْ onlar
16 يَذَّكَّرُونَ öğüt almıyorlar ذ ك ر
 

Sûrede ağırlıklı bir yere sahip olan münafıklar konusuna tekrar değinilmekte, onların alaycı ve çirkin davranışlarının müminlere bir zarar veremediği, hatta yürekten inanmış insanların imanlarını daha da güçlendirdiği, bu tutumlarının ancak kendi zararlarını arttırdığı ifade edilmektedir. 

 126. âyette sözü edilen musibetler hakkında çeşitli açıklamalar yapılmışsa da (bk. Taberî, XI, 73-74), münafıkların değişik vesilelerle gerçek ve çirkin yüzlerinin ortaya çıkmasına, rezil rüsvâ olmalarına rağmen bunlardan ders çıkarmadıklarına ve iki yüzlülükte ısrar ettiklerine işaret edildiği anlaşılmaktadır.

Kaynak : Kur’an Yolu Tefsiri 

Cilt: 3 Sayfa: 77

 

اَوَلَا يَرَوْنَ اَنَّهُمْ يُفْتَنُونَ ف۪ي كُلِّ عَامٍ مَرَّةً اَوْ مَرَّتَيْنِ 

Hemze, istifham harfidir.  وَ  atıf harfidir.  لَا  nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır.  يَرَوْنَ  fiili,  نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur. 

اَنَّ  masdar harfidir. İsim cümlesine dahil olur. İsmini nasb haberini ref yapar, cümleye masdar anlamı verir.

اَنَّ  ve masdar-ı müevvel,  يَرَوْنَ  fiilinin iki mef’ûlun bihi yerinde olarak mahallen mansubdur.

هُمْ  muttasıl zamiri  اَنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubdur. 

يُفْتَنُونَ  fiili,  اَنَّ ’nin haberi olarak mahallen merfûdur.

يُفْتَنُونَ  fiili,  نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı naib-i fail olup mahallen merfûdur.

فٖي كُلِّ  car mecruru  يُفْتَنُونَ  fiiline müteallıktır.  عَامٍ muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.

مَرَّةً  mef’ûlu mutlaktan naibdir. Takdiri; فتنة واحدة  şeklindedir.

مَرَّتَيْنِ  kelimesi atıf harfi  اَوْ  ile  مَرَّةً ’e matuf olup  müsenna olduğu için  ي  ile mansubdur.

اَوْ : Türkçede “veya, yahut, ya da yoksa” kelimeleriyle karşılayabileceğimiz bu edat iki unsur arasında (matuf-matufun aleyh) tahyir yani tercih (iki şeyden birini seçme) söz konusu olması durumlarında kullanılır. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)


 ثُمَّ لَا يَتُوبُونَ وَلَا هُمْ يَذَّكَّرُونَ

 

Fiil cümlesidir.  ثُمَّ  tertip ve terahi ifade eden atıf harfidir. Matuf ile matufun aleyh arasında hem sıra olduğunu hem de fiillerin meydana gelişi arasında uzun bir sürenin bulunduğunu gösterir. Süre bakımından  فَ  harfinin zıttıdır.  ثُمَّ  ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştiremez. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

لَا  nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır.  يَتُوبُونَ  fiili,  نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur.

هُمْ يَذَّكَّرُونَ  cümlesi atıf harfi  وَ ‘la  يُفْتَنُونَ  fiiline matuftur.  لَا  nefy harfinin tekrarı olumsuzluğu tekid içindir.

Munfasıl zamir  هُمْ  mübteda olarak mahallen merfûdur.  يَذَّكَّرُونَ  fiili mübtedanın haberi olarak mahallen merfûdur.

يَذَّكَّرُونَ  fiili,  نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur.

يَذَّكَّرُونَ  fiili, sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir.  تَفَعَّلَ babındadır. Sülâsîsi  ذكر ’dir.

Bu bab fiile mutavaat, tekellüf, ittihaz, sayruret, tecennüb (sakınma) ve talep anlamları katar.

 

اَوَلَا يَرَوْنَ اَنَّهُمْ يُفْتَنُونَ ف۪ي كُلِّ عَامٍ مَرَّةً اَوْ مَرَّتَيْنِ ثُمَّ لَا يَتُوبُونَ

 

Ayet mukadder istînâfa matuftur. Menfi muzari fiil cümlesi, istifham üslubunda talebî inşâî isnaddır. Cümle istifham üslubunda gelmiş olmasına rağmen inkâr ve tevbih manasında olduğu için mecaz-ı mürsel mürekkebtir.

Ayette mütekellim Allah Teâlâ’dır. Dolayısıyla istifhamda tecâhül-i ârif sanatı vardır.

Masdar ve tekid harfi  اَنَّ ’nin dahil olduğu isim cümlesi  يَرَوْنَ  fiilinin iki mef’ûlü yerindedir. Sübut ifade eden isim cümlesi faide-i haber inkârî kelamdır.

Yalnızca bir isim cümlesi bile devam ve sübut ifade ettiğinden bu ve benzeri cümleler,  اِنَّ , isim cümlesi ve isnadın tekrar etmesi sebebiyle üç katlı bir tekid ve yerine göre de tahsis ifade eden çok muhkem/sağlam cümlelerdir. (Elmalılı, Kadr, 1)

Cümlede müsnedin muzari fiil olarak gelmesi hükmü takviye, hudûs ve teceddüt ifade eder. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde, muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.

Alimler, ayette bahsedilen fitne hususunda şu izahları yapmışlardır:

İbni Abbas (ra) şöyle demiştir: “Onlar her yıl bir veya iki defa hastalıklara müptela olurlardı da yine de nifaklarından tövbe etmez ve müminler hastalandığında bundan ders aldıkları gibi onlar bu hastalıklarından ibret almazlardı. Zira mümin hastalandığında günahlarını ve Allah'ın huzuruna çıkıp duracağını hatırlar, bu da onun imanını ve Allah'a karşı olan saygı ve haşyetini arttırır. Böylece de bu, o mümin kimsenin daha fazla rahmete ve Allah'tan olan bir rızaya müstehak olmasına sebep olmuş olur.

Mücahid, onların kıtlık ve açlıkla imtihan olduklarını söylemiştir.

Katâde, onların savaş ve cihatla imtihan edildiklerini, zira Allah Teâlâ'nın, savaş ve cihadı emrettiğini, böylece de onların savaşa katılmamaları halinde lanet, kepazelik ve kötü bir şekilde yad edilmek suretiyle insanların diline düşeceklerini; kâfir olarak savaşa katılmaları durumunda da kendi inançlarına göre kendilerini boşu boşuna ölüme, mallarını da yağma edilmeye maruz bıraktıklarını söylemiştir.

Mukâtil şöyle demiştir: “Allah'ın Resulü, onların nifak ve küfürlerini ortaya koymak suretiyle onları rezil ve rüsva ediyordu.” 

Şu da ileri sürülmüştür: “Onlar, Hz. Peygamberi (sav) tenkit etmek üzere bir araya geliyorlardı. Cibril (as) Hz. Peygambere gelerek, onların kendisi hakkında ne söylediklerini O'na haber veriyordu. Hz. Peygamber de hakkında söylenenleri onlara anlatıyor, onları bundan dolayı azarlıyor ve onlara nasihat ediyordu. Ama onlar ne nasihat dinliyorlar ne de bu işten vaz geçiyorlardı.” (Fahreddin er-Râzî)

İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karînelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

ف۪ي كُلِّ عَامٍ  ifadesindeki  ف۪ي  harfinde istiare-i tebeiyye vardır.  ف۪ي  harfindeki zarfiyet manası dolayısıyla “sene” içine girilebilen bir şeye benzetilmiştir. Burada  ف۪ي  harfi kendi manasında kullanılmamıştır. Çünkü “sene” hakiki manada zarfiyeye yani  içine girilmeye müsait değildir. Câmi’, her ikisindeki mutlak irtibattır.

اَنَّ ’nin haberine  ثُمَّ  ile atfedilen  لَا يَتُوبُونَ  cümlesi, menfi muzari fiil sıygasında, faide-i haber ibtidaî kelamdır.

مَرَّةً اَوْ مَرَّتَيْنِ  [Bir veya iki defa] ifadesi teksir için gelmiştir. Münafıklar, bela ve musibet sınıfı, nasihat dinlemez, dönüş yapamaz. Çünkü kalpleri ölüdür. Ölmüş kalp Allah’a yönelemez. (Sâbûnî, Safvetü't Tefasir)

مَرَّةً - مَرَّتَيْنِ  kelimeleri arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.

كُلِّ عَامٍ  ibaresi Kur’an’da verimli yıllar için kullanılmıştır. Demek ki fitneye düşürülmek insanın hayatında verimli sonuçlanabiliyor. Çünkü fitne insanın içindeki cevherin ortaya çıkarılması yani rafine işlemidir.


 وَلَا هُمْ يَذَّكَّرُونَ

 

و  ile  اَنَّ ‘nin haberine atfedilen son cümle, faide-i haber inkârî kelam olan isim cümlesidir. Müsnedin muzari fiil olarak gelmesi hükmü takviye, hudûs ve teceddüt ifade etmektedir. Ayrıca muzari fiil olayı zihinde canlandırmayı sağlayarak muhatabı etkiler. Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler.

Cümlede müsnedün ileyhin, fiil cümlesi formunda gelen müsnede takdimi ve nefy harfinin de müsnedün ileyhden önce gelmesi tahsis ifade etmiştir. Bu tahsis onların hiçbir şekilde düşünmediklerini ifade ederken başkalarının düşündüğünü de ifade etmiştir.

Yalnızca bir isim cümlesi bile devam ve sübut ifade ettiğinden bu ve benzeri cümleler,  اِنَّ , isim cümlesi ve isnadın tekrar etmesi sebebiyle üç katlı bir tekid ve yerine göre de tahsis ifade eden çok muhkem/sağlam cümlelerdir. (Elmalılı, Kadr, 1)

Müsnedün ileyhin nefyden sonra gelmesi ve müsnedin de fiil olması durumunda bu takdim kesinlikle tahsis ifade eder. (Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)