وَلَوْ اَرَادُوا الْخُرُوجَ لَاَعَدُّوا لَهُ عُدَّةً وَلٰكِنْ كَرِهَ اللّٰهُ انْبِعَاثَهُمْ فَثَبَّطَهُمْ وَق۪يلَ اقْعُدُوا مَعَ الْقَاعِد۪ينَ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | وَلَوْ | ve eğer |
|
2 | أَرَادُوا | isteselerdi |
|
3 | الْخُرُوجَ | çıkmak |
|
4 | لَأَعَدُّوا | yaparladı |
|
5 | لَهُ | onun için |
|
6 | عُدَّةً | bir hazırlık |
|
7 | وَلَٰكِنْ | fakat |
|
8 | كَرِهَ | hoşlanmadı |
|
9 | اللَّهُ | Allah |
|
10 | انْبِعَاثَهُمْ | davranışlarından |
|
11 | فَثَبَّطَهُمْ | ve onları durdurdu |
|
12 | وَقِيلَ | ve denildi |
|
13 | اقْعُدُوا | oturun |
|
14 | مَعَ | beraber |
|
15 | الْقَاعِدِينَ | oturanlarla |
|
وَلَوْ اَرَادُوا الْخُرُوجَ لَاَعَدُّوا لَهُ عُدَّةً وَلٰكِنْ كَرِهَ اللّٰهُ انْبِعَاثَهُمْ فَثَبَّطَهُمْ وَق۪يلَ اقْعُدُوا مَعَ الْقَاعِد۪ينَ
وَ istînâfiyyedir. لَوْ cezmetmeyen şart harfidir. Cümleye muzâf olur.
اَرَادُوا şart fiili olup damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
الْخُرُوجَ mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.
لَ harfi لَوْ ’in cevabının başına gelen rabıtadır.
اَعَدُّوا damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
لَهُ car mecruru اَعَدُّوا fiiline müteallıktır. عُدَّةً mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.
وَ atıf harfidir. لٰكِنْ istidrak harfidir. كَرِهَ fetha üzere mebni mazi fiildir.
اللّٰهُ lafza-i celâli, fail olup lafzen merfûdur.
انْبِعَاثَهُمْ mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. Muttasıl zamir هُمْ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
فَ atıf harfidir.
Atıf harflerinden biri kullanılarak iki kelimeyi veya iki cümleyi birbirine bağlamaya atf-ı nesak denir. Atıf harfinden önce gelene matufun aleyh, sonra gelene matuf denir. Matuf ve matufun aleyh arasında îrab bakımından, sıyga bakımından, cümlelerin haberî veya inşâî olması bakımından uyum olur. Mana bakımından aralarında uygunluk varsa fiil isme atfedilebilir. Müstetir zamir atıf olmaz.
Matufun îrabı her zaman için matufun aleyhe uyar.
فَ : Matuf ve matufun aleyh arasında hiç zaman geçmediğini, işin hemen yapıldığını ifade eder. فَ ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştiremez. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
ثَبَّطَهُمْ fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو’dir.
Muttasıl zamir هُمْ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.
وَ atıf harfidir. قٖيلَ fetha üzere mebni, meçhul mazi fiildir. اقْعُدُوا fiili naib-i fail olarak mahallen merfûdur.
و : Matuf ve matufun aleyhin hükümde ortak olduğunu belirtir. İkisi arasında tertip olduğunu göstermez. Vav ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştirebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
اقْعُدُوا fiili نَ ’un hazfıyla mebni emir fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
مَعَ mekân zarfı, اقْعُدُوا fiiline müteallıktır. الْقَاعِدٖينَ muzâfun ileyh olup cer alameti ي’dir. Çünkü cemi müzekker salimler harfle îrablanırlar.
الْقَاعِدٖينَ kelimesi sülâsî mücerred olan قعد fiilinin ism-i failidir.
İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimedir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
اَرَادُوا fiili, sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir.
İf’al babındandır. Sülâsîsi رود ’dir.
İf’al babı fiile tadiye (geçişlilik), kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak), mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazen de fiilin mücerret manasını ifade eder.
وَلَوْ اَرَادُوا الْخُرُوجَ لَاَعَدُّوا لَهُ عُدَّةً وَلٰكِنْ كَرِهَ اللّٰهُ انْبِعَاثَهُمْ فَثَبَّطَهُمْ وَق۪يلَ اقْعُدُوا مَعَ الْقَاعِد۪ينَ
وَ istînâfiyyedir. İlk cümle şart üslubunda haberî isnaddır. Müspet mazi fiil sıygasındaki اَرَادُوا الْخُرُوجَ cümlesi şarttır. Rabıta harfi لَ ile gelen cevap cümlesi müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
İstidrak harfi لٰكِنْ ’in dahil olduğu وَلٰكِنْ كَرِهَ اللّٰهُ انْبِعَاثَهُمْ cümlesi istînâfa matuftur. Mazi fiil sıygasında gelen cümle faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Aynı üslupla gelen müteakip فَثَبَّطَهُمْ ve … وَقٖيلَ اقْعُدُوا cümleleri faide-i haber ibtidaî kelamdır. Makabline matufturlar. Mef’ûle dikkat çekmek için meçhul bina edilen قٖيلَ fiilinin mekulü’l-kavli, emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.
Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde اللّٰهِ isminin zikredilmesi tecrîd sanatıdır.
لَاَعَدُّوا - عُدَّةً ve اقْعُدُوا - الْقَاعِدٖينَ kelimeleri arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
Şayet “İstidrak harfinin لٰكِنْ konumu nedir?” dersen şöyle derim: وَلَوْ اَرَادُوا الْخُرُوجَ (Çıkmak isteselerdi) ifadesi onların çıkmadıkları ve gazaya hazırlık yapmadıkları anlamını verdiği için “Fakat Allah onların işe atılmalarını istemedi.” denilmiştir. Burada sanki “Onlar çıkmadılar, fakat harekete geçmek istemedikleri için sefere çıkmaktan geri kaldılar.” denilmiş olmaktadır. فَثَبَّطَهُمْ (Ve onları alıkoydu) yani onları tembelleştirdi, geri bıraktı, işe koyulma isteklerini zayıflattı. وَقٖيلَ اقْعُدُوا مَعَ الْقَاعِدٖينَ (“Oturanlarla beraber oturun!” denildi.) Yüce Allah’ın onların kalplerine sefere çıkmaktan hoşlanmamayı vermiş olması, onlara verilmiş oturma emri olarak ifade edilmiştir. Bir görüşe göre bu şeytanın vesvese ile onlara söylediği sözdür. Bir diğer görüşe göre bu onların kendi kendilerine söyledikleri bir söz; diğer bir görüşe göre ise onlara Peygamberin (s.a) geri kalma (oturmak) için vermiş olduğu izindir. (Keşşâf)
القُعُودُ, oturmak terk etmeye benzetilerek gazveyi terk etmek manasında kullanılmıştır. (Âşûr)
مَعَ القاعِدِينَ sözünün ilavesi onlar için zem (yerme) ifade eder. Çünkü القاعِدِينَ (oturanlar) gazveden geri duran; çocuklardan, kadınlardan, körlerden ve kronik hastalardan zayıf olanlar olmalıdır. (Âşûr)