اِنَّمَا يَسْتَأْذِنُكَ الَّذ۪ينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ وَارْتَابَتْ قُلُوبُهُمْ فَهُمْ ف۪ي رَيْبِهِمْ يَتَرَدَّدُونَ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | إِنَّمَا | ancak |
|
2 | يَسْتَأْذِنُكَ | senden izin isterler |
|
3 | الَّذِينَ | kimseler |
|
4 | لَا |
|
|
5 | يُؤْمِنُونَ | inanmayan |
|
6 | بِاللَّهِ | Allah’a |
|
7 | وَالْيَوْمِ | ve gününe |
|
8 | الْاخِرِ | ahiret |
|
9 | وَارْتَابَتْ | ve kuşkuya düşen |
|
10 | قُلُوبُهُمْ | kalbleri |
|
11 | فَهُمْ | kendileri |
|
12 | فِي | içinde |
|
13 | رَيْبِهِمْ | şüpheleri |
|
14 | يَتَرَدَّدُونَ | bocalayıp duranlar |
|
اِنَّمَا يَسْتَأْذِنُكَ الَّذ۪ينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ وَارْتَابَتْ قُلُوبُهُمْ فَهُمْ ف۪ي رَيْبِهِمْ يَتَرَدَّدُونَ
اِنَّمَا kâffe ve mekfûfedir. Kâffe; men eden alıkoyan anlamında olup, buradaki مَا harfidir, اِنَّ harfinden sonra gelmiş ve onun amel etmesine mani olmuştur.
اِنَّ ’nin ameli ise engellenmiştir yani mekfûfedir.
يَسْتَأْذِنُكَ merfû muzari fiildir. Muttasıl zamir كَ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.
Cemi müzekker has ism-i mevsûl الَّذٖينَ, fail olarak mahallen merfûdur. İsm-i mevsûlun sılası لَا يُؤْمِنُونَ ’dur. Îrabdan mahalli yoktur.
لَا nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır. يُؤْمِنُونَ fiili, نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
بِاللّٰهِ car mecruru يُؤْمِنُونَ fiiline müteallıktır.
الْيَوْمِ kelimesi atıf harfi وَ ’la بِاللّٰهِ ’ye matuftur. Atıf harflerinden biri kullanılarak iki kelimeyi veya iki cümleyi birbirine bağlamaya atf-ı nesak denir. Atıf harfinden önce gelene matufun aleyh, sonra gelene matuf denir. Matuf ve matufun aleyh arasında îrab bakımından, sıyga bakımından, cümlelerin haberî veya inşâî olması bakımından uyum olur. Mana bakımından aralarında uygunluk varsa fiil isme atfedilebilir. Müstetir zamir atıf olmaz.
Matufun îrabı her zaman için matufun aleyhe uyar.
و : Matuf ve matufun aleyhin hükümde ortak olduğunu belirtir. İkisi arasında tertip olduğunu göstermez. Vav ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştirebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
الْاٰخِرِ kelimesi اَلْيَوْمِ ’nin sıfatıdır. Varlıkları niteleyen kelimelere sıfat denir. Arapça’da sıfatın asıl adı na’t (النَّعَتُ)’dır. Sıfatın nitelediği isme de men’ut (المَنْعُوت) denir. Bir ismi doğrudan niteleyen sıfata hakiki sıfat, dolaylı olarak niteleyen sıfata da sebebi sıfat denir.
Sıfat ile mevsûftan oluşan tamlamaya sıfat tamlaması denir. Sıfat tek kelime (isim), cümle ve şibh-i cümle olabilir. Ve sıfat birden fazla gelebilir.
Sıfat iki kısma ayrılır:
1. Hakiki sıfat,
2. Sebebi sıfat.
Hakiki Sıfat:
1. Müfred olan sıfatlar,
2. Cümle olan sıfatlar olmak üzere ikiye ayrılır.
1. Müfred Olan Sıfatlar:
Müfred olan sıfatlar genellikle ism-i fail, ism-i mef’ûl, mübalağalı ism-i fail, sıfat-ı müşebbehe, ism-i tafdil, masdar, ism-i mensub ve sayı isimleri şeklinde gelir.
Sıfat mevsufuna: Cinsiyet, adet, marifelik - nekrelik ve îrab bakımından uyar:
Not: Gayr-ı akil (akılsız çoğullar) mevsûf olarak geldiğinde sıfatını müfred müennes olarak da alır.
2. Cümle Olan Sıfatlar: Üçe ayrılır:
1. İsim cümlesi olan sıfatlar,
2. Fiil cümlesi olan sıfatlar,
3. Şibh-i cümle olan sıfatlar. Burada الْاٰخِرِ kelimesi hakiki ve müfred sıfat olarak gelmiştir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
ارْتَابَتْ قُلُوبُهُمْ cümlesi atıf harfi وَ ’la sılaya matuftur. ارْتَابَتْ fetha üzere mebni mazi fiildir. تْ te’nis alametidir.
قُلُوبُهُمْ fail olup lafzen merfûdur. Muttasıl zamir هُمْ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
فَ atıf harfidir. فَ : Matuf ve matufun aleyh arasında hiç zaman geçmediğini, işin hemen yapıldığını ifade eder. فَ ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştiremez. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi) Munfasıl zamir هُمْ mübteda olarak mahallen merfûdur.
فٖي رَيْبِهِمْ car mecruru يَتَرَدَّدُونَ fiiline müteallıktır.
يَتَرَدَّدُونَ fiili mübtedanın haberi olarak mahallen merfûdur. يَتَرَدَّدُونَ fiili, نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
يَسْتَأْذِنُكَ fiili, sülâsî mücerrede üç harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İstif’âl babındadır. Sülâsîsi أذن ’dir.
Bu bab fiile talep, tehavvül, vicdan, mutavaat, ittihaz ve itikat gibi anlamlar katar.
ارْتَابَتْ fiili, sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil iftiâl babındadır. Sülâsîsi ريب ’dir.
İftiâl babı fiile mutavaat (dönüşlülük), ittihaz (edinmek, bir şeyi kendisi için yapmak), müşareket (ortaklık), izhar (göstermek), ihtiyar (seçmek), talep ve çaba göstermek manaları katar. İfteale kalıbı hem soyut hem somut anlamlı fiiller için kullanılır.
يَتَرَدَّدُونَ fiili sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. تَفَعَّلَ babındadır. Sülâsîsi ردد ’dir.
Bu bab fiile mutavaat, tekellüf, ittihaz, sayruret, tecennüb (sakınma) ve talep anlamları katar.
اِنَّمَا يَسْتَأْذِنُكَ الَّذ۪ينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ وَارْتَابَتْ قُلُوبُهُمْ فَهُمْ ف۪ي رَيْبِهِمْ يَتَرَدَّدُونَ
.Fiillerin muzari sıygada gelmesi teceddüt ve tecessüm ifade etmiştir
Ayet istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Müspet muzari fiil cümlesi, faide-i haber talebî kelamdır. Müsnedün ileyhin ism-i mevsûlle gelmesi, bahsi geçenlere tahkir ifade etmesinin yanında, arkadan gelecek habere dikkat çekmek içindir.
Sılası olan لَا يُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ cümlesi de müspet muzari fiil cümlesidir.
Fiillerin muzari sıygada gelmesi teceddüt ve tecessüm ifade etmiştir.
Gerek bundan önceki gerekse bu ayette, imanın, yalnız Allah Teâlâ'ya ve ahiret gününe tahsis edilmesi, canı ve malı feda edilerek yapılan cihadın sebebinin, Allah'a ve ahiret gününe iman olduğunu bildirmek içindir. Çünkü ancak bu suretle müminin, fani dünya hayatını ve geçici zevkleri, ebedi hayata ve sonsuz nimetlere değişmesi mümkündür. (Ebüssuûd)
لَا يُؤْمِنُونَ ifadesinin muzari sıygasıyla gelmesi, onların imanlarını olumsuzlamak(reddetmek) noktasındaki sürekliliğe, وَارْتَابَتْ قُلُوبُهُمْ ifadesinin ise mazi sıygasıyla gelmesi içinde bulundukları şüphe ve güvensizlik halinin kıdemine(eskiliğine) ve kalplerinde iyice yerleştiğine işaret etmektedir. Bu durum bu kimselerin imanlarını kaybetmeleri halinin devamlılığı sonucunu doğurur. (Âşûr)
Makabline matuf isim cümlesi فَهُمْ فٖي رَيْبِهِمْ يَتَرَدَّدُونَ, faide-i haber ibtidaî kelamdır. Cümlede müsnedin muzari fiil olarak gelmesi hükmü takviye, hudûs ve teceddüt ifade eder. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde, muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.
يُؤْمِنُونَ - يَتَرَدَّدُونَ kelimelerinde müennesin müzekkere katılması yoluyla tağlîb sanatı vardır.
“Ey iman edenler!” şeklindeki hitapların çoğunda kadınların erkeklere katılması yoluyla tağlîb vardır. (Prof. Dr. Ali Bulut, Belâgat)
Cümlede car-mecrur فٖي رَيْبِهِمْ, siyaktaki önemine binaen takdim edilmiştir.
رَيْبِهِمْ ifadesi zarf-ı müstakardır ve çoğul zamirin haberidir. Bu zarf, kalplerinde var olan şüphenin onları ihata etmesi (kuşatması) manasında mecaz olarak kullanılmıştır. Yani şüpheleri kendilerine hakim olmuştur. (Âşûr)
Bu şüphenin ne kadar kötü bir şüphe olduğunu ve rablerinin onlar üzerindeki ihsan ve faziletleri konusundaki rububiyetini hatırlatmak için Rabb ismi onlara ait zamire izafe edilmiştir. Kendilerine bunca nimeti veren Rablerinden nasıl olur da şüphe duyarlar?
Muzari fiilin tercih edilmesi olayın zihinde daha kolay canlandırılması için de olabilir. Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meâni İlmi)
Ayet اِنَّمَا kasr edatı ile tekid edilmiştir. İzin isteyenlerin, sadece Allah’a ve ahiret gününe inanmayanlar ve kalplerindeki şek ve şüphe sebebiyle kararsızlığa düşenler olduğu vurgulanmıştır. Kasr-ı mevsûf ale’s-sıfattır.
اِنَّمَا ile yapılan kasrlarda muhatap konunun yabancısı değildir.
إنَّما kasr ifadesidir. Eğer kasr; bir şeyin doğruluğunu ve zıttının aksini ispat edecek şekilde iki haberi ihtiva ediyorsa, buradaki kasr sıygası haberlerden birinin içeriğinin (لا يَسْتَأْذِنُكَ الَّذِينَ يُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ واليَوْمِ الآخِرِ) cümlesindeki vurgusuna işaret eder. (Âşûr)
Önceki ayetteki لَا يَسْتَأْذِنُكَ الَّذ۪ينَ يُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ cümlesiyle, bu ayetteki اِنَّمَا يَسْتَأْذِنُكَ الَّذ۪ينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ cümlesi arasında mukabele sanatı vardır.
ارْتَابَتْ - رَيْبِهِمْ kelimeleri arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr vardır.