لَوْ يَجِدُونَ مَلْجَـٔاً اَوْ مَغَارَاتٍ اَوْ مُدَّخَلاً لَوَلَّوْا اِلَيْهِ وَهُمْ يَجْمَحُونَ
لَوْ يَجِدُونَ مَلْجَـٔاً اَوْ مَغَارَاتٍ اَوْ مُدَّخَلاً لَوَلَّوْا اِلَيْهِ وَهُمْ يَجْمَحُونَ
لَوْ gayrı cazim şart harfidir. Cümleye muzâf olur.
يَجِدُونَ şart fiili olup نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
مَلْجَـٔاً kelimesi mef’ûlun bih olup fetha ile mansubtur. مَغَارَاتٍ kelimesi atıf harfi اَوْ ile مَلْجَـٔاً ’e matuftur.
مَغَارَاتٍ kelimesi cemi müennes salim olduğu için nasb alameti kesradır.
مُدَّخَلاً kelimesi atıf harfi اَوْ ile مَلْجَـٔاً ’e matuftur.
لَ harfi لَوْ ’in cevabının başına gelen rabıtadır.
وَلَّوْا damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
اِلَيْهِ car mecruru وَلَّوْا fiiline müteallıktır.
وَهُمْ يَجْمَحُونَ cümlesi وَلَّوْا ’deki failin hali olarak mahallen mansubtur.
وَ haliyyedir. Munfasıl zamir هُمْ mübteda olarak mahallen merfûdur. يَجْمَحُونَ fiili mübtedanın haberi olarak mahallen merfûdur.
يَجْمَحُونَ fiili نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
مُدَّخَلاً sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan iftiâl babının ism-i mef’ûludur.
وَلَّوْا fiili, sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil tef’il babındandır. Sülâsîsi ولي ’dir.
Bu bab, fiile çokluk (fiilin, failin veya mef‘ûlun çokluğu), bir tarafa yönelme, mef'ûlü herhangi bir vasfa nispet etmek, gidermek, bir terkibi kısaltmak, eylemin belli bir zaman diliminde meydana gelmesi, özneyi fiilin türediği şeye benzetmek, sayruret, isimden fiil türetmek, hazır olmak, bir şeyin aralıklarla tekrarlanması manalarını katar.
لَوْ يَجِدُونَ مَلْجَـٔاً اَوْ مَغَارَاتٍ اَوْ مُدَّخَلاً لَوَلَّوْا اِلَيْهِ وَهُمْ يَجْمَحُونَ
İstînâfiyye olarak fasılla gelen cümle, şart üslubunda haberî isnaddır. Şart cümlesi يَجِدُونَ مَلْجَـٔاً müspet muzari fiil sıygasında, faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Bu ayetler münafıkların Müslümanlardan olmadığını, böyle görünmeye çalışmalarının mecburi bir takıyyeden ileri geldiğini açıklar. Öyle ki onlar bir dağ başı yahut bir kale yahut bir ada veyahut bir tünel gibi sığınacak muhkem bir mekan, bulsalardı, mutlaka koşarak oraya yönelirlerdi.
Bu ifade, münafıkların son derece inatçı ve azgın olduklarını belirtir. (Ebüssuûd)
Şartın cevabı لَ karînesiyle gelen لَوَلَّوْا اِلَيْهِ cümlesi müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Şart ve cevap cümlelerinden oluşan terkip faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Nahivciler لَوْ edatını, şart gerçekleşmediği için cevabının da gerçekleşmemesini gerektiren bir edattır diye tanımlamaktadırlar. Başka bir deyişle şart bulunmadığından cevabın da bulunmadığını ifade eder. (Abdullah Hacibekiroğlu, Arap Dilinde Edatların Metinde Kurduğu Anlamsal İlişkiler, Doktora Tezi)
وَ ’la gelen وَهُمْ يَجْمَحُونَ cümlesi وَلَّوْا fiilinin failinden haldir. Sübut ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır. Hal cümleleri anlamı açıklayan ıtnâb sanatıdır.
İsim cümleleri sübut ifade eder. İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karînelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
مَلْجَـٔاً ,مَغَارَاتٍ ,مُدَّخَلاً kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır. Bu kelimelerdeki tenvin nev ve tahkir ifade eder.
وَلَّوْا - لَوْ kelimeleri arasında cinas-ı nakıs ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.