فَلَمَّٓا اٰتٰيهُمْ مِنْ فَضْلِه۪ بَخِلُوا بِه۪ وَتَوَلَّوْا وَهُمْ مُعْرِضُونَ
فَلَمَّٓا اٰتٰيهُمْ مِنْ فَضْلِه۪ بَخِلُوا بِه۪ وَتَوَلَّوْا وَهُمْ مُعْرِضُونَ
فَ atıf harfidir. لَمَّٓا kelimesi حين (...dığı zaman) manasında şart anlamı taşıyan zaman zarfıdır. Cümleye muzâf olur.
اٰتٰيهُمْ şart fiili olup elif üzere mukadder damme ile mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هُو ’dir.
Muttasıl zamir هُمْ mef’ûlün bih olarak mahallen mansubdur.
مِنْ فَضْلِهٖ car-mecruru اٰتٰينَا fiiline müteallıktır. Muttasıl zamir هٖ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
Şartın cevabı بَخِلُوا بِهٖ ’dir. بَخِلُوا damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و’ı fail olup mahallen merfûdur.
بِهٖ car-mecruru بَخِلُوا fiiline müteallıktır.
تَوَلَّوْا cümlesi atıf harfi وَ ’la makabline (kendinden öncesine) matuftur. Atıf harflerinden biri kullanılarak iki kelimeyi veya iki cümleyi birbirine bağlamaya atf-ı nesak denir. Atıf harfinden önce gelene matufun aleyh, sonra gelene matuf denir. Matuf ve matufun aleyh arasında îrab bakımından, sıyga bakımından, cümlelerin haberî veya inşâî olması bakımından uyum olur. Mana bakımından aralarında uygunluk varsa fiil isme atfedilebilir. Müstetir zamir atıf olmaz.
Matufun îrabı her zaman için matufun aleyhe uyar.
و : Matuf ve matufun aleyhin hükümde ortak olduğunu belirtir. İkisi arasında tertip (sıra) olduğunu göstermez. Vav ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştirebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
تَوَلَّوْا mahzuf elif üzere mukadder damme ile mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و’ı fail olup mahallen merfûdur.
وَ haliyyedir. Hal, cümlede failin, mef’ûlün veya her ikisinin durumunu bildiren lafızdır (kelime veya cümle). Hal “nasıl” sorusunun cevabıdır. Halin durumunu açıkladığı kelimeye “zül-hal” veya “sahibu’l-hal” denir. Umumiyetle hal nekre, sahibu’l-hal marife olur. Hal mansubdur. Türkçeye “…rek, …rak, …dığı, halde, iken, olduğu halde” gibi ifadelerle tercüme edilir. Sahibu’l-hal açık isim veya zamir olduğu gibi müstetir (gizli) zamir de olabilir. Hali sahibu’l-hale bağlayan zamire rabıt zamiri denir. Bu zamir bariz (açık), müstetir (gizli) veya mahzuf (hazfedilmiş) olarak gelir.
Hal sahibu’l-hale ya و (vav-ı haliye) ya zamirle veya her ikisi ile bağlanır. Hal üçe ayrılır: 1. Müfred olan hal (Müştak veya camid), 2. Cümle olan hal (İsim veya fiil), 3. Şibh-i cümle olan hal (Harf-i cerli veya zarflı isim).
Burada hal isim cümlesi olarak gelmiştir. Hal müspet (olumlu) isim cümlesi olarak geldiğinde umumiyetle başına و ve zamir veya yalnız و gelir. Bazen و gelmediği de olur. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
Munfasıl zamir هُمْ mübteda olarak mahallen merfûdur.
مُعْرِضُونَ kelimesi mübtedanın haberi olup olup ref alameti وَ ’dır. Cemi müzekker kelimeler harfle îrablanır.
مُعْرِضُونَ sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan if’al babının ism-i failidir.
İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimedir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
تَوَلَّوْا fiili sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. تَفَعَّلَ babındadır. Sülâsîsi ولي ’dir.
Bu bab fiile mutavaat, tekellüf, ittihaz, sayruret, tecennüb (sakınma) ve talep anlamları katar.
فَلَمَّٓا اٰتٰيهُمْ مِنْ فَضْلِه۪ بَخِلُوا بِه۪ وَتَوَلَّوْا وَهُمْ مُعْرِضُونَ
فَ atıf harfidir. Ayet şart üslubunda haberî isnaddır. Şart cümlesi aynı zamanda muzâfun ileyh olan اٰتٰيهُمْ مِنْ فَضْلِهٖ cümlesidir ve müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Cevap cümlesi olan بَخِلُوا بِهٖ, müspet mazi fiil sıygasında, faide-i haber ibtidaî kelamdır. Aynı üslupta gelen وَتَوَلَّوْا cümlesi şartın cevabına matuftur.
İsim cümlesi formunda faide-i haber ibtidaî kelam olan وَهُمْ مُعْرِضُونَ, hal cümlesi
olarak mansub mahaldedir. Hal cümleleri anlamı açıklayan ıtnâb sanatıdır.
Onlar, dönek bir topluluktu; bedenleriyle dönerken kalpleriyle de yüz çevirmişlerdi. (Ebüssuûd)
فَضْلِهٖ izafetinde Allah Teâlâ’ya ait zamire muzâf olan فَضْلِ şan ve şeref kazanmıştır.
وَتَوَلَّوْا - مُعْرِضُونَ kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.
إعْراض ; nefsini arz etmektir. Yani şahsiyetini, makamını ortaya koymaktır. Bu da ancak karşılaştığı bir şeyden ayrılmakla olur. Bunun için çoğunlukla عن harfiyle kullanılır. Bu fiil düşünmeden reddetmek ve ayrılmayı ifade eder. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâğî Tefsiri 5, Fussilet s. 32)