Tevbe Sûresi 82. Ayet

فَلْيَضْحَكُوا قَل۪يلاً وَلْيَبْكُوا كَث۪يراًۚ جَزَٓاءً بِمَا كَانُوا يَكْسِبُونَ  ...

Artık kazandıklarının karşılığı olarak, az gülsünler, çok ağlasınlar.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 فَلْيَضْحَكُوا artık gülsünler ض ح ك
2 قَلِيلًا az ق ل ل
3 وَلْيَبْكُوا ve ağlasınlar ب ك ي
4 كَثِيرًا çok ك ث ر
5 جَزَاءً karşılık ج ز ي
6 بِمَا şeylere
7 كَانُوا oldukları ك و ن
8 يَكْسِبُونَ kazanıyor(lar) ك س ب
 

Tebük Seferi’ne katılmamak için bahaneler uyduran, özellikle havaların aşırı sıcak olduğu gerekçesine sığınan, fakat aynı zamanda müminleri de sefere çıkmaktan caydırmaya çalışan münafıkların âkıbetinin çok acı olacağı belirtilmekte; Hz. Peygamber’in bu kişilerden sağ kalanlarla karşılaşması halinde onların kendi maiyetinde bir sefere çıkmalarına müsaade etmemesi istenmekte, ölenlerinin ise imansız olarak can verdikleri bildirilip onlar için bir dinî vecîbe ifa etme cihetine gitmemesi emrolunmaktadır. Müslümanların ölen din kardeşlerine karşı ifa etmeleri gereken dinî vecîbelerin başında cenaze namazı kılınması ve bunun için gerekli hazırlıkların yapılması gelmektedir. Âyette bu hususa işaret edildikten sonra yer alan, “mezarı başında da durma” ifadesini Hz. Peygamber’in cenazenin defninden sonraki tatbikatına göre açıklamak uygun olur. Resûl-i Ekrem bir müslümanın cenazesi defnedildikten sonra kabri başında bir süre durur ve etrafındakilere şöyle derdi:“Kardeşiniz için Allah’tan mağfiret dileyiniz ve sorulanlara şaşırmadan cevap verebilmesi için dua ediniz; zira şu anda o sorguya çekilmektedir” (Ebû Dâvûd, “Cenâiz”, 69; krş. Tirmizî, “Cenâiz”, 70). (Münafıkların malları ve evlâtlarının dünyada eziyet vesilesi kılındığını ve Allah’ın onların canlarının da kâfir olarak çıkmasını murat ettiğini belirten 85. âyetin açıklaması için 55. âyetin tefsirine bk.). 87. “Geride kalanlar” diye tercüme edilen havâlif kelimesi, Arap dilinde daha çok kadınları ifade etmek üzere kullanılır; fakat belirli bir işte kendisinden verim alınamayacak olanlar anlamına da gelir. Kelimenin yer aldığı bağlamda sadece kadınların değil, kadınlarla birlikte yaşlı erkekler, çocuklar, engelliler gibi savaşa katılamayacak kimselerin kastedildiği anlaşıldığından, meâlinde bu geniş anlam tercih edilmiştir. Bazı müfessirlere göre kadınlara benzetmek onların ağırına giden bir ifade olduğu için kelime bu anlamıyla kullanılmıştır. Öte yandan bu kelimenin, “karşı çıkanlar” şeklinde tercüme edilmesi de mümkündür (İbn Atıyye, III, 68; Râzî, XVI, 151, 156-157). Yine bu âyette geçen “kalpleri mühürlendi” ifadesinde edebî sanatlardan istiare türü kullanılmış olup, onların kalplerinin inkârcılık ve sapkınlıkla kaplanmış olduğunu, bu durumun da imanın ve hidayet ışığının girmesini engellediğini belirtmektedir (İbn Atıyye, III, 68; bu sonucun insanın irade hürriyeti açısından değerlendirilmesi için bk. Bakara 2/7). 

 

Kaynak :Kuran Yolu/ Diyanet tefsiri

 

فَلْيَضْحَكُوا قَل۪يلاً وَلْيَبْكُوا كَث۪يراًۚ 

 

فَ  mukadder şartın cevabının başına gelen rabıta veya fasiha harfidir. Takdiri, إن فرحوا وكروا وقالوا  şeklindedir. 

لْ  emir lam’ıdır.  يَضْحَكُوا   fiili  نَ ’un hazfıyla meczum muzari fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olarak mahallen merfûdur.

قَل۪يلاً   mef’ûlu mutlaktan naibdir. Takdiri,  ضحكًا قليلا  şeklindedir.

وَ  atıf  harfidir.  لْ  emir lam’ıdır.  يَبْكُوا  fiili  نَ ’un hazfıyla meczum muzari fiildir. Zamir olan çoğul  و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur.


 جَزَٓاءً بِمَا كَانُوا يَكْسِبُونَ

 

جَزَٓاءً  sebebiyet bildiren mef’ûlün lieclihtir.

Fiilin oluş sebebini bildiren mef’ûldür. Mef’ûlün lieclihi” veya Mef’ûlün min eclihi de denir. Mef’ûlün leh mansubdur. Fiile, “neden, niçin?” soruları sorularak bulunur.

Türkçede “için, -den dolayı, sebebiyle, -sın diye, ta ki zira, maksadıyla, uğruna” gibi manalara gelir. Mef’ûlün leh fiilinin önüne geçebilir.

İki tür kullanımı vardır: 1) Harf-i cersiz kullanımı, 2) Harf-i cerli kullanımı.

Harf-i cersiz olması için şu şartlar gereklidir:

a. Mef’ûlün leh, cümledeki fiilin masdarı dışında bir masdar olmalıdır.

b. Nekre (belirsiz) olmalıdır.

c. Mef’ûlün leh olacak masdarın (iç duygularımızı ifade ettiğimiz, saygı göstermek, küçümsemek, korkmak, bilmek, bilmemek gibi) kalbî fiillerden olması gerekir.

d. Fiilin faili ile mef’ûlün faili aynı olmalıdır.

e. Fiilin oluş zamanı ile mef’ûlün lehin oluş zamanı aynı olmalıdır.

Not: Mef’ûlün lehin harf-i cersiz kullanılabilmesi için yukarıdaki beş şartın beraber bulunması gerekir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

مَا  ve masdar-ı müevvel,  بِ  harf-i ceriyle birlikte  جَزَٓاءً ’e müteallıktır. 

بِ  harf-i ceri mecruruna ilsak, sebep, musahabe, zaid, karşılık – bedel, istiane, zaman-mekân zarfı gibi manalar kazandırabilir. Burada sebep manasındadır. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

كَانُوا  damme üzere mebni nakıs fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde, ismini ref haberini nasb eder.

كَانُوا ’nun ismi, cemi müzekker olan  و  muttasıl zamir olarak mahallen merfûdur.

يَكْسِبُونَ۟  fiili  كَانُوا ’nun haberi olarak mahallen mansubtur.

يَكْسِبُونَ۟  fiili  نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
 

فَلْيَضْحَكُوا قَل۪يلاً وَلْيَبْكُوا كَث۪يراًۚ جَزَٓاءً بِمَا كَانُوا يَكْسِبُونَ

 

Mukadder şartın cevabı olarak  فَ  karinesiyle gelen ayette  يَضْحَكُوا قَل۪يلاً, emir üslubunda talebî inşaî isnaddır. Mahzuf şartın takdiri …إن فرحوا وكروا وقالوا  (Eğer sevinir, saldırır ve …. derlerse) şeklindedir. Aynı üsluptaki  وَلْيَبْكُوا كَث۪يراًۚ  cümlesi, cevap cümlesine matuftur.

Şart ve cevap cümlelerinden oluşan terkip şart üslubunda, talebî inşâî isnaddır.

جَزَٓاءً  mef’ûlü lieclih olarak mahsubtur. Amili  لْيَضْحَكُوا  veya  لْيَبْكُوا ’dur.

Mecrur mahaldeki masdar harfi  مَا  ve akabindeki  كَانُوا يَكْسِبُونَ  cümlesi, masdar tevilinde  بِ  harfi ile birlikte  جَزَٓاءً ’e müteallıktır. 

كان ’nin haberinin muzari fiille gelmesi hükmü takviye, hudûs ve teceddüt ifade eder. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.

كان ’nin haberinin muzari fiille gelmesi, geçmişte belirli bir süre devam edip biten eylemler ve geçmişte mutat olarak yapılan, âdet haline gelmiş davranışlar olmak üzere iki manaya delalet eder. (Vecih Uzunoğlu, DEÜ İlahiyat Fak. Dergisi Sayı 41)

كَان ’nin  haberinin muzari fiili olarak gelmesi ise durumun yenilenerek tekrar ettiğine işaret eder. (Hâlidî, Vakafât, s.103)

Beyzâvî ayetin tefsîrinde şunları kaydetmektedir:  فَلْيَضْحَكُوا  [gülsünler] ve  وَلْيَبْكُوا [ağlasınlar] emir sıygaları haber manası ifade eden inşâ cümleleridir. Yani onlar az gülecek ve çok ağlayacaklar demektir. Onların dünya ve ahirette az gülüp çok ağlamalarının kaçınılmaz olduğunu göstermek için emir kalıbıyla gelmişlerdir. Müfessirimizin izahından da anlaşılacağı üzere ayette emri gaib sıygasıyla gelen bu iki fiil, konuldukları asli mananın dışına çıkarak haber verme manasında kullanılmışlardır. (Beyzâvî, III, 163) Dolayısıyla mecaz-ı mürsel mürekkeb vardır.

فَلْيَضْحَكُوا قَل۪يلاً [Az gülsünler] -  وَلْيَبْكُوا كَث۪يراًۚ  [çok ağlasınlar] cümleleri arasında ikili mukabele vardır. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Bedî’  İlmi)

لْيَضْحَكُوا - لْيَبْكُوا ,قَل۪يلاً - كَث۪يراًۚ  kelimeleri grupları arasında tıbâk-ı îcab sanatı vardır.

Masdardan naib, mef’ûlü mutlak olan  كَث۪يراًۚ  ve  قَل۪يلاً  kelimelerinin tenkiri mübalağa ifade eder.

Azlığın yokluk, çokluğun da süreklilikten kinaye olarak kullanılmış olması da mümkündür. (Ebüssuûd)

جَزَٓاءً  kelimesi mahzuf fiile müteallık, mef’ûlu mutlaktır. (Muhyiddin Derviş)

Cümle, her ne kadar emir sıygasıyla gelmiş bir ifade ise de bunun manası, durumun ileride vaki olacağını bildirmektir. (Fahreddin er-Râzî) Yani mecaz-ı mürsel mürekkebtir.

جَزاءً بِما كانُوا يَكْسِبُونَ  ifadesi onlara ait zamirden haldir. Yani çokça ağlayıp az gülmeleri, yaptıklarının karşılığı olarak başlarına gelen durumu göstermektedir. Az bir süre gülmelerine karşılık kazandıkları, peşi sıra gelen ağlayışlarıdır. Çünkü yaptıkları, içinde oldukları nimeti ellerinden çekip almış ve onları büyük bir felakete uğratmıştır.

Kazandıklarıysa nifaklarının (iki yüzlülüklerinin) sonucu olan amelleridir. İfadede  بِما ibaresiyle mevsûl kullanılması, kapsamlı mananın kısaltılarak ifade edilmesi içindir. (Âşûr)