مَا وَدَّعَكَ رَبُّكَ وَمَا قَلٰىۜ
Duhâ kelimesi “kuşluk” anlamına gelmekle birlikte çoğu müfessirler, 2. âyetteki “gece”nin alternatifi olarak burada bütünüyle gündüz vakti için kullanıldığı kanaatindedirler. İbn Âşûr’a göre ise kelime burada da kuşluk vaktini ifade etmekte olup, bununla, tıpkı kuşluk vakti güneş ışığının yeryüzünü bütünüyle kaplaması gibi vahiy ışığının da dünyaya inip aydınlatmaya başladığına imada bulunulmuştur. 2. âyetteki gece karanlığı da Hz. Peygamber’in bu vakitte evinde veya Kâbe çevresinde sesli olarak Kur’an’ı okuduğu, müşriklerin ise onu gizlice dinledikleri vakit olup bundan dolayı bu iki vakit üzerine yemin edilmiştir. Yeminin amacı putperestlerin artık Hz. Peygamber’e vahyin gelmez olduğu, Allah’ın onu terkettiği iddialarının gerçekle ilgisinin bulunmadığını kesin bir dille belirtmektir (XXX, 394-395)
مَا وَدَّعَكَ رَبُّكَ وَمَا قَلٰىۜ
Fiil cümlesidir. مَا nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır. وَدَّعَكَ fetha üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir كَ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. رَبُّكَ fail olup lafzen merfûdur. Kasemin cevabıdır. Muttasıl zamir كَ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. مَا harfi atıf harfi وَ ‘la ilk مَا ‘ya matuftur. مَا nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır.
قَلٰىۜ elif üzere mukadder fetha ile mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir.
وَدَّعَكَ fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil tef’il babındandır. Sülâsîsi ودع ’dir.
Bu bab fiile çokluk (fiilin, failin veya mef‘ûlun çokluğu), bir tarafa yönelme, mef'ûlü herhangi bir vasfa nispet etmek, gidermek, bir terkibi kısaltmak, eylemin belli bir zaman diliminde meydana gelmesi, özneyi fiilin türediği şeye benzetmek, sayruret, isimden fiil türetmek, hazır olmak, bir şeyin aralıklarla tekrarlanması manalarını katar.
مَا وَدَّعَكَ رَبُّكَ وَمَا قَلٰىۜ
Kasemin cevabı olan ayet istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Fasıl sebebi kemâl-i ittisâldir. Menfî mazi fiil sıygasında faide-i haber talebî kelamdır.
Mazi fiil sebat, temekkün ve istikrar ifade eder. (Hâlidî, Vakafât, s. 107)
Bu cümlede fiil لم ile değil, ما ile olumsuzlanmıştır. Çünkü bu harf daha kuvvetlidir. ما فعل sözü لقد فعل cümlesini, لم يفعل sözü فعل cümlesini olumsuzlar. ما harfi, mazi fiili olumsuzladığı zaman kasemin cevabı menzilindedir. (Sîbeveyhi, Kitap ve Samerrâî, BeyânÎ Tefsîr Yolu, c. 2, s. 262, Yasin/69)
Veciz ifade kastına matuf رَبِّكَ izafetinde, Hz. Peygamber’e ait zamirin Rabb ismine muzâfun ileyh olması Peygamberimize tazim teşrif ve destek içindir.
Mütekellim Allah Teâlâ olduğu için Rabb isminde tecrîd sanatı vardır.
مَا قَلٰى cümlesi kasemin cevabına matuftur. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Cümleler arasında manen ve lafzen mutabakat mevcuttur. Menfi mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
وَمَا قَلٰىۜ - مَا وَدَّعَكَ ifadeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.
Hz.Peygambere aid كَ zamiri ihtimam için tekrarlanmıştır.
Kasemin cevabında mef’ûl hazf edilmiştir. (Darılmadı fiilinin mef’ûlu olan sana zamiri zikredilmemiştir). Böylece surenin başından sonuna kadar seci bozulmadan devam etmiştir. Bu belâgî sanatlar siyakın ifade ettiği manayı destekler. Bu mana da Rasulullah’ı (sav) övmek, makamını beyan etmektir. Bu hazif; surenin musikisinin devam etmesini, aklın bundan etkilenmesini, insanın içi içine sığmaz bir hâle gelmesini ve zikredilen diğer sanatlarla birlikte Peygamber Efendimiz’in (sav) mekanının tamamen ortaya çıkmasını ve vicdanlarda yer etmesini sağlamıştır.(Fatma Serap Karamollaoğlu, Kuran Işığında Belagat Dersleri Bedî İlmi)
Kasemin cevabı buradaki gibi menfi bir cümle ise, yine buradaki gibi lâmla birleşmez. (Âşûr)
Tevcih, kıraat farklılıklarının anlamda meydana getirmiş olduğu değişikliktir.
قَلٰى lafzındaki ى ’nın feth ile okunmasında; Allah tarafından Hz. Peygambere karşı bir darılmanın asla söz konusu olmadığına, böyle bir şeyin Allah ve Hz. Peygamber arasındaki muhabbetle bağdaşmayacağına işaret vardır.
قَلٰى lafzındaki ى ’nın taklîl ile okunmasında ise; Allah tarafından Hz. Peygambere karşı bir darılmanın az da olsa söz konusu olmadığına, zira böyle bir şeyin haşa Allah’ın, habibini hafife alması sayılacağına işaret vardır.
قَلٰى lafzındaki ى ’nın imâle ile okunmasında da; Allah tarafından Hz. Peygambere karşı bir darılmanın zerre kadar bile olmadığına, böyle bir şeyin haşa Allah’ın, habibini ziyadesiyle hafife alması sayılacağına işaret vardır.
وَمَا قَلٰىۜ cümlesi, مَا وَدَّعَكَ ifadesine matuftur. Hükmü de onun hükmü gibidir.
مَا harfi nefydir. قَلٰى ise mazi fiildir. Burada كَ ‘in hazf edilmesi hususunda da şu izahlar yapılmıştır:
1- مَا وَدَّعَكَ ifadesindeki كَ ile yetinilerek, hazf edilmiştir. Bir de ayetlerin sonları yâ ile bitmektedir. Dolayısıyla, fasılaların birbirine uygun düşme hadisesi, كَ in hazfedilmesini gerektirmiştir.
2- Ayetin sonuna كَ getirilmeyerek ifadenin mutlak bırakılmasının faydası, "Rabbin sana gazab etmediği gibi, ashabından ve seni sevenlerden hiç kimseye de, kıyamete kadar buğz etmeyecektir..." şeklinde bir manayı vurgulamak içindir. Ve bu, Hz. Peygamberin, Kişi, sevdiğiyle beraberdir ifadesini gerçekleştirmek içindir.
Alûsî de Efendimize Allah’ın lütfu ve şefkatinin bir göstergesi olarak olarak menfi bile olsa kızma, darılma ifade eden bir fiilin nisbet edilmemesi için كَ zamirinin hazfedildiğini söylemiştir. Ya da Ferrâ’nın dediği gibi, fasılaların, yani ayet sonlarının uygunluğuna riayet etmek için, yine Ferrâ’nın ve Şihâb’ın naklettiklerine göre ise, وَمَا قَلٰى fiilinin mef’ûlü önce zikredilen مَا وَدَّعَكَ ile bilindiği için, kelamı kısaltmak amacıyladır. (Zeynep Yılmaz Öztürk, Duhâ Suresinin Tahlili Tefsiri)
Ayette Rab ile kastedilen de Allah’tır (cc). Allah’ı bu şekilde rubûbiyet unvanıyla zikretmek ve buna [Rabb’in] şeklinde peygamberi zamir olarak eklemek ise, hiç şüphesiz lütuftandır. Bununla bir nevi şu mana kastedilmiştir: Senin maslahatına kefil olan ve layık olduğun kemali sana tedrîcî yolla tebliğ eden Rabbin seni terk etmedi. (Âlûsî, Rûhu’l Me’ânî)
مَا وَدَّعَكَ رَبُّكَ وَمَا قَلٰى [Sana darılmadı da” buğz etmedi de] ifadesinde mef’ûlün hazf edilmesi daha önce zikredilmesinden dolayı ihtiyaç kalmamasından ve ayet sonlarının tutması içindir. (Beyzâvî)
Burada, Resulullah (sav)'ın daha evla olanı (inşallah demeyi) terk ettiğine işaret vardır. Bu sebeple Resulullah'a kızılmamış ve gazaba uğramamıştır. Kendisine vahyin bir müddet gelmemesi, sırf onu eğitmek ve uygun olan yolu kendisine göstermek içindir. (Ruhu’l Beyan)
التوديع , aslında misafirin veda etmesi yani giderken kalanlara, hoşça kalın, Allah'a ısmarladık gibi vaat, bolluk, hoşluk, akıbet duasıyla bırakıp gitmesi ve böyle veda ile uğurlanması demek olup sonra mutlak şekilde terk edip bırakmak manasına da kullanılmıştır. Yüce Allah hakkında bu bildiğimiz mana ile veda ve uğurlama tasavvur edilemeyeceğinden burada da terk manasıyla tefsir edilmiştir. Surenin iniş sebebi de buna diğer bir karinedir. Yani, Rabbin seni bırakmadı, ve darılmadı. Bırakmaması dargınlıktan, öfkeden bırakmamak değil, rahmet ve yardımından dolayı bırakmamaktır. Çünkü bırakmamak iki şekilde olur: Birisi lütuf, birisi helak etme, kahretme ifade eder. (Elmalılı)