قُلْ يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اِنْ كُنْتُمْ ف۪ي شَكٍّ مِنْ د۪ين۪ي فَلَٓا اَعْبُدُ الَّذ۪ينَ تَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ وَلٰكِنْ اَعْبُدُ اللّٰهَ الَّذ۪ي يَتَوَفّٰيكُمْۚ وَاُمِرْتُ اَنْ اَكُونَ مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَۙ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | قُلْ | de ki |
|
2 | يَا أَيُّهَا | ey |
|
3 | النَّاسُ | insanlar |
|
4 | إِنْ | eğer |
|
5 | كُنْتُمْ | iseniz |
|
6 | فِي | içinde |
|
7 | شَكٍّ | bir kuşku |
|
8 | مِنْ | -den |
|
9 | دِينِي | benim dinim- |
|
10 | فَلَا | (bilin ki) |
|
11 | أَعْبُدُ | ben tapmıyorum |
|
12 | الَّذِينَ | şeylere |
|
13 | تَعْبُدُونَ | sizin taptıklarınız |
|
14 | مِنْ |
|
|
15 | دُونِ | başka |
|
16 | اللَّهِ | Allah’tan |
|
17 | وَلَٰكِنْ | ancak |
|
18 | أَعْبُدُ | kulluk ederim |
|
19 | اللَّهَ | Allah’a |
|
20 | الَّذِي |
|
|
21 | يَتَوَفَّاكُمْ | sizin canınızı alacak olan |
|
22 | وَأُمِرْتُ | ve ben emrolundum |
|
23 | أَنْ |
|
|
24 | أَكُونَ | olmakla |
|
25 | مِنَ | -den |
|
26 | الْمُؤْمِنِينَ | mü’minler- |
|
قُلْ يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اِنْ كُنْتُمْ ف۪ي شَكٍّ مِنْ د۪ين۪ي فَلَٓا اَعْبُدُ الَّذ۪ينَ تَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ
Fiil cümlesidir. قُلْ sükun üzere mebni emir fiildir. Fail ise müstetir zamir أنت ’dir.
Mekulü’l-kavli, nida ve cevabıdır. قُلْ fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur.
يَٓا nida harfidir. أَیُّ münada nekre-i maksude olup damme üzere mebnidir. Nasb mahallindedir. هَا tenbih harfidir. ٱلنَّاسُ münadadan bedeldir.
Münadanın başında harf-i tarif varsa önüne müzekker isimlerde اَيُّهَا, müennes isimlerde اَيَّتُهَا getirilir. Bunlardan sonra gelen müştak ise sıfat, camid ise bedel olur. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
Nidanın cevabı اِنْ كُنْتُمْ ف۪ي شَكٍّ cümlesidir.
اِنْ şart harfi iki muzari fiili cezm eder. كُنْتُمْ ’un dahil olduğu isim cümlesi şart cümlesidir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde, ismini ref haberini nasb eder.
تُمْ muttasıl zamiri كان ’nin ismi olarak mahallen merfûdur. ف۪ي شَكٍّ car mecruru كُنْتُمْ’un mahzuf haberine müteallıktır.
مِنْ د۪ين۪ي car mecruru شَكٍّ ’e müteallıktır.
ف şartın cevabının başına gelen rabıta harfidir.
لا nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır. اَعْبُدُ merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri انا ’dir.
Cemi müzekker has ism-i mevsûl الَّذ۪ينَ mef’ûlun bih olarak olarak mahallen mansubdur. İsm-i mevsûlun sılası تَعْبُدُونَ ’dir. Îrabtan mahalli yoktur.
تَعْبُدُونَ fiili نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
مِنْ دُونِ car mecruru, ism-i mevsûlun mahzuf ait zamirinin haline müteallıktır. Takdiri, تعبدونه كائنا من دون الله (Allah’ın dışında ona kulluk ediyorsunuz.) şeklindedir.
اللّٰهِ lafza-i celâli, muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.
وَلٰكِنْ اَعْبُدُ اللّٰهَ الَّذ۪ي يَتَوَفّٰيكُمْۚ
وَ atıf harfidir. لٰكِنْ istidrak harfidir.
اَعْبُدُ merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri انا ’dir. اللّٰهَ lafza-i celâli, mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.
Müfred müzekker has ism-i mevsûl الَّذ۪ي, lafza-i celâlin sıfatı olarak mahallen mansubdur. İsm-i mevsûlun sılası يَتَوَفّٰيكُمْ ’dir. Îrabtan mahalli yoktur.
يَتَوَفّٰي elif üzere mukadder damme ile merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ’dir.
Muttasıl zamir كُمْ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.
يَتَوَفّٰي fiili sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. تَفَعَّلَ babındadır. Sülâsîsi وفي ’dır.
Bu bab fiile mutavaat, tekellüf, ittihaz, sayruret, tecennüb (sakınma) ve talep anlamları katar. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
وَاُمِرْتُ اَنْ اَكُونَ مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَۙ
وَ atıf harfidir. اُمِرْتُ sükun üzere mebni, meçhul mazi fiildir.
Muttasıl zamir تُ naib-i fail olarak mahallen merfûdur.
اَنْ ve masdar-ı müevvel, mahzuf ب harf-i ceriyle birlikte اُمِرْتُ fiiline müteallıktır.
اَكُونَ nakıs mansub muzari fiildir. اَكُونَ ’nin ismi, müstetir olup takdir انا ’dir.
مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَ car mecruru اَكُونَ ’nin mahzuf haberine müteallıktır. الْمُؤْمِن۪ينَ ’nin cer alameti ى harfidir. Çünkü cemi müzekker salimler harfle îrablanırlar.
الْمُؤْمِن۪ينَ kelimesi; sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan if’al babının ism-i failidir.
İsm-i fail: Eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
قُلْ يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اِنْ كُنْتُمْ ف۪ي شَكٍّ مِنْ د۪ين۪ي فَلَٓا اَعْبُدُ الَّذ۪ينَ تَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ وَلٰكِنْ اَعْبُدُ اللّٰهَ الَّذ۪ي يَتَوَفّٰيكُمْۚ
İstînâfiyye olan ayet, emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.
Mekulü’l-kavl olan يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ cümlesi, nida üslubunda talebî inşâî isnaddır.
Nidanın cevabı …اِنْ كُنْتُمْ ف۪ي شَكٍّ cümlesi, şart üslubunda faide-i haber ibtidaî kelamdır. Şart cümlesi كَان ’nin dahil olduğu, sübut ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır.
فَ karînesiyle gelen cevap cümlesi olan فَلَٓا اَعْبُدُ الَّذ۪ينَ تَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ, menfi muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. لَٓا اَعْبُدُ fiilinin mef’ûlü konumundaki has ism-i mevsul الَّذ۪ينَ ’nin sılası تَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ, müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
ف۪ي شَكٍّ ibaresindeki ف۪ي harfinde istiare-i tebeiyye vardır. ف۪ي harfindeki zarfiyet manası dolayısıyla شَكٍّ, içine girilebilen bir şeye benzetilmiştir. Burada ف۪ي harfi kendi manasında kullanılmamıştır. Çünkü شَكٍّ, hakiki manada zarfiyeye yani içine girilmeye müsait değildir. (Âşûr)
مِنْ دُونِ اللّٰهِ izafeti gayrının tahkiri içindir.
مِنْ دُونِ اللّٰهِ tabirinin, Allah'tan gayrı ve Allah'la beraber olmak üzere iki manası vardır. (Medine Balcı, Dergâhü’l Kur’an, c. 8, s. 723)
لٰكِنْ ’in dahil olduğu وَلٰكِنْ اَعْبُدُ اللّٰهَ الَّذ۪ي يَتَوَفّٰيكُمْۚ cümlesi, şartın cevabına matuftur. İstidrak harfi cümlede amel etmemiştir.
Lafza-i celâl için sıfat konumundaki has ism-i mevsûl الَّذ۪ي ’nin sılası olan يَتَوَفّٰيكُمْۚ cümlesi müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ şeklindeki hitapla arkadan gelen mananın önemine dikkat çekilmiştir.
Bu hitap surenin Mekkî olduğuna delalet eder.
يَتَوَفّٰيكُمْ yerine يَتَوَفّٰاني gelmesi gerekirdi. İltifat vardır. Burada dikkat çekmek ve aklıllarını başlarına almalarını istemek kasdı vardır.
Burada zamir makamında ism-i celâlin zahir olarak tekrar zikredilmesi, ibadet edilecek tek mabudun Allah Teâlâ olduğunu vurgular.
Bu tekrarda ıtnâb ve reddü'l-acüz ale's-sadr sanatları vardır.
تَعْبُدُونَ - اَعْبُدُ - اَعْبُدُ ve كُنْتُمْ - اَكُونَ kelimeleri arasında iştikak cinası ve reddü'l-acüz ale's-sadr sanatları vardır.
Hüsn-i intihâ ve berâat-i intihâ olduğu söylenebilir.
Burada asıl muhatapların müşrikler olduğu halde bütün insanlara hitabın tercih edilmesi ve başında tenbih harfinin zikredilmesi, tebliği genelleştirmek ve tebliğ konusuna son derece önem verildiğini göstermek içindir.
Ayette, Allah'tan başkasına ibadeti terk, Allah'a ibadete takdim edilmiştir. Çünkü tahliye, süsleme (tehliye)den önce getir. Nitekim tevhid kelimesinde de böyledir. (Ebüssuûd)
Dindeki (dinde olan) şüphe, dinin varlığı ve o varlığın Allah kaynaklı olması hususunda kişinin gerçek manada duyduğu şüphedir. İşte bu şüphe, dinin hakikatindeki öze dair kamil bir tasavvurun olmayışı ve inanç temellerindeki delillendirmenin oluşmayışı neticesinde vuku bulur. Dindeki gerçeklik-doğruluk hususundaki şüphe, beraberinde dinin mahiyeti hususundaki (esası,varlığı) şüpheyi getirecektir. Nitekim onlar, eğer dinin özünü kavramış olsalardı, onun doğruluğundan şüpheye düşmeyeceklerdi. (Âşûr)
وَاُمِرْتُ اَنْ اَكُونَ مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَۙ
لَٓا اَعْبُدُ cümlesine atfedilen cümle müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Cümlenin müsnedi olan اُمِرْتُ fiili meçhul bina edilerek, mef’ûle dikkat çekilmiştir. Müsned konumundaki mazi fiil hudûs, sebat, temekkün ve istikrar ifade eder.
Masdar harfi اَنْ ve اَكُونَ مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَ cümlesi, masdar tevilinde takdir edilen ب harfi ile birlikte اُمِرْتُ fiiline müteallıktır.
كَانَ ’nin dahil olduğu isim cümlesi formundaki masdar-ı müevvelde îcâz-ı hazif sanatı vardır. Car mecrurun müteallakı olan كَانَ ’nin haberi, mahzuftur.