قُلْ اَرَاَيْتُمْ اِنْ اَتٰيكُمْ عَذَابُهُ بَيَاتاً اَوْ نَهَاراً مَاذَا يَسْتَعْجِلُ مِنْهُ الْمُجْرِمُونَ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | قُلْ | de ki |
|
2 | أَرَأَيْتُمْ | söyleyin bakalım |
|
3 | إِنْ | eğer |
|
4 | أَتَاكُمْ | size gelirse |
|
5 | عَذَابُهُ | O’nun azabı |
|
6 | بَيَاتًا | gece vakti |
|
7 | أَوْ | veya |
|
8 | نَهَارًا | gündüz |
|
9 | مَاذَا | ne diye |
|
10 | يَسْتَعْجِلُ | acele ediyorlar |
|
11 | مِنْهُ | bunda |
|
12 | الْمُجْرِمُونَ | suçlular |
|
قُلْ اَرَاَيْتُمْ اِنْ اَتٰيكُمْ عَذَابُهُ بَيَاتاً اَوْ نَهَاراً مَاذَا يَسْتَعْجِلُ مِنْهُ الْمُجْرِمُونَ
Fiil cümlesidir. قُلْ sükun üzere mebni emir fiildir. Fail ise müstetir olup takdiri
أنت ’dir.
Mekulü’l-kavli اَرَاَيْتُمْ اِنْ اَتٰيكُمْ ’dir. قُلْ fiilinin mef’ûlün bihi olarak mahallen mansubdur.
Hemze istifham harfidir. رَاَيْتُمْ sükun üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir تُمْ fail olarak mahallen merfûdur.
اِنْ şart harfi iki muzari fiili cezm eder. اَتٰيكُمْ ; şart fiili olup elif üzere mukadder fetha ile mebni mazi fiildir. Mahallen meczumdur.
Muttasıl zamir كُمْ mef’ûlün bih olarak mahallen mansubdur.
عَذَابُ fail olup lafzen merfûdur. Muttasıl zamir هُ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
بَيَاتاً zaman zarfı, اَتٰيكُمْ fiiline müteallıktır.
Şartın cevabı öncesinin delaletiyle mahzuftur. Takdiri; إن أتاكم عذاب الله فأخبروني عنه ماذا يستعجل منه المجرمون şeklindedir.
اَوْ atıf harfi tahyîr/tercih ifade eder. Türkçede “veya, yahut, ya da, yoksa” kelimeleriyle karşılayabileceğimiz bu edat iki unsur arasında (matuf-matufun aleyh) tahyir yani tercih (iki şeyden birini seçme) söz konusu olması durumlarında kullanılır. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
نَهَاراً kelimesi atıf harfi اَوْ ile بَيَاتاً ’e matuftur.
مَاذَا يَسْتَعْجِلُ cümlesi اَرَاَيْتَكُمْ fiilinin ikinci mef’ûlü konumunda olup mahallen mansubdur.
مَاذَا istifham ismi olup mübteda olarak mahallen merfûdur.
يَسْتَعْجِلُ fiili mübtedanın haberi olarak mahallen merfûdur.
يَسْتَعْجِلُ merfu muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ’dir.
مِنْهُ car mecruru mahzuf mef’ûlün mahzuf haline müteallıktır. Takdiri, يستعجله منه ’dur.
الْمُجْرِمُونَ kelimesi fail olup ref alameti وَ ’dır. Cemi müzekker kelimeler harfle îrablanır.
الْمُجْرِمُونَ sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan if’al babının ism-i failidir.
İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimedir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
يَسْتَعْجِلُ fiili, sülâsî mücerrede üç harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İstif’al babındandır. Sülâsî عجل ’dir.
Bu bab fiile talep, tehavvül, vicdan, mutavaat, ittihaz ve itikat gibi anlamları katar.قُلْ اَرَاَيْتُمْ اِنْ اَتٰيكُمْ عَذَابُهُ بَيَاتاً اَوْ نَهَاراً مَاذَا يَسْتَعْجِلُ مِنْهُ الْمُجْرِمُونَ
Müstenefe olan cümle emir üslubunda talebî inşâî isnaddır. قُلْ fiilinin mekulü’l-kavli olan اَرَاَيْتُمْ , istifham üslubunda talebî inşâî isnaddır.
قُلْ kelimesi çok önemlidir. Aslında bütün ayetlerin başında bir قُلْ lafzı vardır ama önemli olan hususlarda قُلْ lafzı açık olarak söylenmiştir.
اَرَاَيْتَكُمْ, dikkat çekme tabirlerinden biridir.
اَرَاَيْتَ ve benzerlerindeki تَ zamiri faildir. ك ise Basra ekolüne göre ت ’nin anlamını tekid eden bir hitap harfidir ve îrabdan mahalli yoktur. Tekidin sebebi, muhatabın gafletinin derinliğini vurgulamaktır. Aynı uyuyan kimseyi sarsmak gibi. Çünkü derin uykuya dalmış olan kişi hem elle hem de dille uyandırılır.
Bu ayette ك zamiri hazfedilmiştir. Zira kendisinden önce hitabın tekidini gerektirecek herhangi bir gafletle ilgili bir söz geçmemiştir. Böylece onların sarsılması ve tenbih (uyarılması) sadece azabın hatırlatılmasıyla gerçekleşmiştir. (Zerkeşî, Bedruddîn Muĥammed b. Abdullah, el-Burhân fî Ulûmi’l Kur’an (Thk.: Yusuf Abdurrahman el-Meraġşelî, Cemâl Hamdî ez-Zehebî, İbrahim Abdullah el-Kurdî), Beyrût, 1994)
اِنْ اَتٰيكُمْ عَذَابُهُ بَيَاتاً cümlesi, şart üslubunda gelmiş itiraziyyedir. Müspet mazi fiil sıygasındaki اَتٰيكُمْ, şart fiilidir. Şartın cevabının öncesinin delaletiyle hazfedilmesi îcâz-ı hazif sanatıdır. Mahzuf cevabın takdiri, فأخبروني عنه ماذا يستعجل منه المجرمون (Mücrimlerin niçin acele ettiğini söyler misin?) olabilir.
عَذَابُهُ izafeti, Allah Teâlâ’ya ait zamire muzâf olan عَذَابُ ’ya tazim ifade eder.
İtiraz cümleleri ıtnâb babındandır.
اَوْ atıf harfiyle بَيَاتاً ’e atfedilen نَهَاراً ’in atıf sebebi tezattır.
مَاذَا يَسْتَعْجِلُ مِنْهُ الْمُجْرِمُونَ cümlesi اَرَاَيْتَكُمْ fiilinin ikinci mef’ûlü konumundadır. Mübteda ve haberden müteşekkil cümlenin müsnedün ileyhi, soru ismiyle gelmiştir.
Müsnedin muzari fiil olarak gelmesi hükmü takviye, hudûs ve teceddüt ifade eder. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde, muhatabın muhayyilesini (hayal gücünü) harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.
Cümle istifham üslubunda talebî inşâî isnaddır.
بَيَاتاً ve نَهَاراً kelimeleri arasında tıbâk-ı îcab sanatı vardır.
Soru azarlama ve kınama ifadesi içindir, mecaz-ı mürsel mürekkebtir.
الْمُجْرِمُونَ kelimesi zamir yerine zahir olarak gelmiştir, maksat şudur: Onlara yaraşan o tehdidin gelmesinden korkup telaş etmeleridir, yoksa acele istemeleri değildir.
مَاذَا يَسْتَعْجِلُ مِنْهُ الْمُجْرِمُونَ (O zaman o mücrimler onlardan hangisini isterler?) ifadesinde zamir makamında zahir kelimenin (mücrimler, suçlular, günahkârlar) zikredilmesi, onların halinin acele etmeye uygun olmadığını beyan etmek suretiyle inkârın tekidi içindir. (Ebüssuûd)
Buradaki istifham ifadesi, ayete konu günahkarları ayıplamak/kınamak içindir. Bununla birlikte kendilerine indiğinde ister istemez iman edecek oldukları azabın gelmesi konusundaki aceleciliklerine karşı bir taaccüp manası içerir. (Âşûr)
مِنْ teb'iz içindir. “Suçluları azabın alelacele gelmesini istemeye sevk eden şey nedir?” manasındadır. (Âşûr)
مِنْ aynı zamanda beyaniyyedir. Bedî’ sanatında tecrîd olarak isimlendirilen söz sanatıdır. (Âşûr)
Şartın cevabı da mahzuftur, o da: تَنْدَمُ عَلَى الْاِسْتِعْجَالِ (acele etmekten pişman olursunuz) yahut تَعْرِفُ خَطَأَهُ (Onun hata olduğunu anlarsınız). Cevabın مَاذَا olması da caizdir. O zaman cümle اَرَاَيْتُمْ ’e yahut اَثُمَّ اِذَا مَا وَقَعَ kavline müteallık olur. (Beyzâvî)
Râzî de bu bölümü şöyle açıklamıştır: “Ya O’nun azabı geceleyin yahut gündüzün size gelip çatarsa…” ifadesi şart, bunun cezası ise “Günahkârların, onu hemen istemelerinin sebebi nedir?” cümlesidir. Bu, senin tıpkı “Sana gelirsem, bana ne yedireceksin?” demen gibidir. Yani “Eğer bu azap tahakkuk ederse sizin bu hususta acele etmenizin maksadı nedir?” demektir. (Fahreddin er-Râzî)
Azabın gelişi gece ve gündüz olarak ayrılmış. Taksim sanatıdır.
Gece ve gündüzle herhangi bir an kastedilmiştir. Cüz-kül alakasıyla mecaz-ı mürseldir.