اَثُمَّ اِذَا مَا وَقَعَ اٰمَنْتُمْ بِه۪ۜ آٰلْـٰٔنَ وَقَدْ كُنْتُمْ بِه۪ تَسْتَعْجِلُونَ
اَثُمَّ اِذَا مَا وَقَعَ اٰمَنْتُمْ بِه۪ۜ
Hemze istifham edatıdır.
ثُمَّ hem zaman açısından hem de rütbe (bir mertebeden bir mertebeye geçiştir.) açısından terahi ifade eder. (Âşûr) Matuf ve matufun aleyh arasında hem sıra olduğunu hem de fiillerin meydana gelişi arasında uzun bir sürenin bulunduğunu gösterir. Süre bakımından فَ harfinin zıttıdır. ثُمَّ ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştiremez. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
اِذَا şart manalı, cümleye muzâf olan, cezmetmeyen zaman zarfıdır. Vuku bulma ihtimali kuvvetli veya kesin olan durumlar için gelir.
(إِذَا) : Cümleye muzâf olan zarflardandır. Kendisinden sonra gelen muzâfun ileyh cümlesi aynı zamanda şart cümlesidir.
(إِذَا)’dan sonraki şart cümlesinin fiili, mazi veya muzari manalı olur. Cevabı ise umumiyetle muzari olur, mazi de olsa muzari manası verilir:
a. (إِذَا) fiil cümlesinden önce gelirse zarf (zaman ismi); isim cümlesinden önce gelirse (müfacee = sürpriz) harfi olur.
b. (إِذَا)’nın cevap cümlesi, iki muzari fiili cezm edenlerin cevap cümleleri gibi mazi, muzari, emir, istikbal, isim cümlesi... şeklinde gelir. Cevabın başına (ف)’nın gelip gelmeme durumu, iki muzari fiili cezm edenlerle aynıdır.
c. Sükun üzere mebnidir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
مَا وَقَعَ ile başlayan fiil cümlesi muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. مَا zaiddir.
وَقَعَ fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ’dir.
Şartın cevabı اٰمَنْتُمْ بِهٖ ’dir.
اٰمَنْتُمْ sükun üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir تُمْ fail olup mahallen merfûdur.
بِهٖ car mecruru اٰمَنْتُمْ fiiline müteallıktır.
آٰلْـٰٔنَ وَقَدْ كُنْتُمْ بِه۪ تَسْتَعْجِلُونَ
Hemze istifham harfidir. آٰلْـٰٔنَ zaman zarfı, mahzuf fiile müteallıktır. Takdiri; تؤمنون şeklindedir.
وَ haliyyedir. قَدْ tahkik harfidir. Tekid ifade eder. كُنْتُمْ ismini ref haberini nasb eder. تُمْ muttasıl zamiri كان ’nin ismi olarak mahallen merfûdur.
بِهٖ car mecruru تَسْتَعْجِلُونَ fiiline müteallıktır.
تَسْتَعْجِلُونَ fiili كُنْتُمْ ’un haberi olarak mahallen mansubdur.
Hal, cümlede failin, mef’ûlün veya her ikisinin durumunu bildiren lafızlardır (kelime veya cümle). Hal, “nasıl?” sorusunun cevabıdır. Halin durumunu açıkladığı kelimeye “zül-hal” veya “sahibu’l-hal” denir. Umumiyetle hal nekre, sahibu’l-hal marife olur. Hal mansubdur. Türkçeye “…rek, …rak, …dığı, halde, iken, olduğu halde” gibi ifadelerle tercüme edilir. Sahibu’l-hal açık isim veya zamir olduğu gibi müstetir (gizli) zamir de olabilir. Hali sahibu’l-hale bağlayan zamire rabıt zamiri denir. Bu zamir bariz (açık), müstetir (gizli) veya mahzuf (hazfedilmiş) olarak gelir.
Hal sahibu’l-hale ya و (vav-ı haliye) ya zamirle veya her ikisi ile bağlanır. Hal üçe ayrılır:
1. Müfred olan hal (Müştak veya camid),
2. Cümle olan hal (İsim veya fiil),
3. Şibh-i cümle olan hal (Harf-i cerli veya zarflı isim).
Burada hal mazi fiil cümlesi olarak gelmiştir. Hal müspet (olumlu) mazi fiil cümlesi olarak geldiğinde umumiyetle başına “وَقَدْ” gelir. Bazen sadece “و” gelir. Nadiren “و”sız gelir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
تَسْتَعْجِلُونَ fiili, sülâsî mücerrede üç harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İstif’al babındandır. Sülâsî fiili عجل ’dir.
Bu bab fiile talep, tehavvül, vicdan, mutavaat, ittihaz ve itikat gibi anlamları katar.اَثُمَّ اِذَا مَا وَقَعَ اٰمَنْتُمْ بِه۪ۜ
Ayet …اَرَاَيْتُمْ cümlesine ثُمَّ ile atfedilmiştir. İlk cümle istifham üslubunda talebî inşâî isnaddır.
Şart üslubunda gelen اِذَا مَا وَقَعَ cümlesinde مَا zaiddir. Cümleyi tekid etmiştir. وَقَعَ şart fiilidir ve muzâfun ileyh konumundadır. اٰمَنْتُمْ بِهٖ şartın cevabıdır.
Nahivcilere göre şart fiili olarak kullanılan mazi fiil gelecek zaman ifade eder. (Fâdıl Sâlih Sâmerrâî, Beyânî Tefsir Yolu, c. 2, s. 88)
Cümle istifham üslubunda gelmiş olduğu halde kınama ve tahkir manaları taşımaktadır. (Fahreddin er-Râzî) Vaz edildiği anlamın dışında bir anlam kastedildiği için terkip, mecaz-ı mürsel mürekkebtir.
Hemze, en kuvvetli istifham harfi olduğu için atıf harfleri gelecekse bu harften sonra gelir, önüne geçemez. Diğer istifham harfleri ise atıf harflerinden sonra gelir. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
Bil ki istifham harfinin ثُمَّ 'nin başına gelmesi, onun tıpkı اَوَ اَمِنَ اَهْلُ الْقُرٰى (Araf Suresi, 98) ve اَفَاَمِنَ (Araf Suresi, 97) ifadelerindeki و ile ف ’nın başına gelmesi gibidir ki bu, azarlama ve kınama manasını ifade eder. Daha sonra Cenab-ı Hak bu imanın onlardan tahakkuk etmediğini, aksine onların ayıplanıp tenkit edildiğini haber vermiştir. Böylece o müşriklere, “Şu anda mı iman ediyorsunuz ve daha önce alay ve istihza yoluyla onu acele istediğiniz halde bu imanınızdan faydalanmayı mı ümit ediyorsunuz?” denilmektedir. (Fahreddin er-Râzî)
İstifham اَرَاَيْتُمْ ’e müteallıktır çünkü mana: “Bana haber verin, günahkârlar ondan alelacele neyi istiyorlar?” şeklindedir. (Keşşâf)
Bu ayetteki istifhamın hedefi cevap cümlesi olan اٰمَنْتُمْ fiilidir. İstifhamın hedefi ve asıl muhatabı olan böyle bir iman aynı zamanda inkâr ve tevbihin (azarlama) de hedefidir. İmanın tevbih ve inkâra maruz kalması, tam azabın geldiği an ortaya çıkmasındandır. Zaten bu şekildeki bir inanma gerçek iman sayılamaz. (Mustafa Kayapınar, Belâgatta Talebî İnşâ Makale)
“Azabın vukuundan sonra mı iman edeceksiniz?” cümlesi, azap vaki olduktan sonra imanı inkâr anlamını ifade eder. Bu cümle, makabli (kendinden öncesi) ile beraber, emrin kapsamı içindedir. Burada açık anlam şudur: “Azap gerçekleştikten sonra inanmanın hiçbir fayda sağlamayacağı bir zamanda mı iman ediyorsunuz?”
Bu sözler onların, imanı bu safhaya kadar tehir etmelerini, bunun sadece pişmanlık ve hayıflanma sonucu doğuracağını, inkârcıların inadı bırakmalarını,
ve vakit geçirmeden bunu telafi cihetine yönelmelerini amaçlar. (Ebüssuûd)
Ayetteki iki soru cümlesi de kınama ve tahkir manasıyla mecaz-ı mürsel mürekkebtir.
آٰلْـٰٔنَ وَقَدْ كُنْتُمْ بِه۪ تَسْتَعْجِلُونَ
İstînâfiyye olarak fasılla gelen cümlede îcâz-ı hazif sanatı vardır. Zaman zarfı آٰلْـٰٔنَ takdiri تؤمنون (İman edersiniz) olan fiile müteallıktır. Cümle istifham üslubunda talebî inşâî isnaddır. İstifham üslubunda gelmiş olduğu halde kınama ve tahkir manaları taşımaktadır. Vaz edildiği anlamın dışında bir anlam üstlendiği için terkip, mecaz-ı mürsel mürekkebtir.
“Şimdi mi iman ediyorsunuz? Oysa siz tekzib ve istihza ile bu azabın acele gelmesini istiyordunuz!” ifadesi, onların, imanı tehir etmelerinin yanlışlığını ve bundan dolayı kendilerinin kınandığını ifade eder. (Ebüssuûd)
وَقَدْ كُنْتُمْ بِهٖ تَسْتَعْجِلُونَ cümlesi hal وَ ’ıyla gelmiştir. Cümleyi tahkik harfi قَدْ tekid etmiştir.
كان ’nin dahil olduğu isim cümlesi faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Müsnedin muzari muzari fiil olarak gelmesi hükmü takviye, hudûs ve teceddüt ifade eder. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini (hayal gücünü) harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.
Car mecrurun amiline takdimi söz konusudur.
Bu takdim, onların yalanladıkları vaade ihtimam ve fasılaya riayet içindir. (Âşûr)
كان ’nin haberinin muzari fiille gelmesi, geçmişte belirli bir süre devam edip biten eylemler ve geçmişte mûtat olarak yapılan, âdet haline gelmiş davranışlar olmak üzere iki manaya delalet eder. (Vecih Uzunoğlu, DEÜ İlahiyat Fak. Dergisi Sayı 41)
كَان ’nin haberinin muzari fiili olarak gelmesi, durumun yenilenerek tekrar ettiğine işaret eder. (Hâlidî, Vakafât, s. 103)
آٰلْـٰٔنَ kelimesinde istiare vardır. Henüz gerçekleşmemiş vaîdin şu anda olmuş gibi anlatımıdır. Bu ifade gelecekteki durumu gözler önüne sermek içindir. Şimdiki zaman gelecek zaman için müstear olmuştur. (Âşûr)
كان fiiliyle birlikte قَدْ harfinin gelişi muhatabın inkârına tariz ve azar ifade eder. Kâf Suresi 22, Kalem Suresi 43, Ahzab Suresi 21 ayetlerinde olduğu gibi. (Âşûr, Mümtehine Suresi 4, c, 11, 2. cüz, s. 142)
آٰلْـٰٔنَ kelimesindeki med; biri soru hemzesi, diğeri elif-lâm harfine ait olan iki elifin birleşmesidir.