Yunus Sûresi 56. Ayet

هُوَ يُحْـي۪ وَيُم۪يتُ وَاِلَيْهِ تُرْجَعُونَ  ...

O, diriltir ve öldürür; ancak O’na döndürüleceksiniz.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 هُوَ O
2 يُحْيِي diriltir ح ي ي
3 وَيُمِيتُ ve öldürür م و ت
4 وَإِلَيْهِ ve O’na
5 تُرْجَعُونَ döndürülürsünüz ر ج ع
 

“Gökler ve yer” ifadesiyle topyekün evren kastedilmektedir. Evren ve hayat bütün var olanları kuşatan kavramlardır. Evren ve hayatın kaderine toplu bir bakışı dile getiren bu iki âyet, dolaylı olarak bu kaderi elinde tutan yüce kudretin âhiret hayatını gerçekleştirmesini imkânsız görmenin saçmalığına işaret etmektedir. “Allah’ın olacağını bildirdiği şey gerçektir”; O, “Âhiret gerçekleşecek ve her insan bu dünyada yapıp ettiklerinin hesabını orada verecek” dediğine göre bu muhakkak ki olacaktır; aksini düşünmek –hâşâ– Allah’ın âciz olduğunu veya sözünde durmayacağını kabul etmek anlamına gelir; bu anlayış ise olsa olsa bir cehalet ürünü olabilir. Bu sebeple 55. âyetin sonunda âhireti inkâr edenler kastedilerek, “Onların çoğu bilmezler” yani “delillerden habersizdirler, varlık ve olayların dış görünüşleriyle yetinip aldanırlar; sonuçta da gerçeğin engin bilgilerinden mahrum kalırlar” (Râzî, XVII, 113) buyurulmuş; 56. âyetin sonunda da Allah’a dönüşün kaçınılmaz olduğu bir defa daha teyit edilmiştir.

 

Kaynak : Kur’an Yolu Tefsiri 

Cilt: 3 Sayfa: 112-113

 

هُوَ يُحْـي۪ وَيُم۪يتُ وَاِلَيْهِ تُرْجَعُونَ

 

İsim cümlesidir. Munfasıl zamir  هُوَ  mübteda olarak mahallen merfûdur.

يُحْـي۪  fiili, mübtedanın haberi olarak mahallen merfûdur.

يُحْـي۪  fiili  ی  üzere mukadder damme ile merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri  هو ’dir.

وَ  atıf harfidir.  يُم۪يت  merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri  هو ’dir.

وَ  atıf harfidir.  إِلَیۡهِ  car mecruru  تُرۡجَعُونَ  fiiline müteallıktır. 

تُرۡجَعُونَ  meçhul muzari fiildir.  نَ ’un sübutuyla merfûdur. Zamir olan çoğul  و ’ı naib-i fail olup mahallen merfûdur.

 

هُوَ يُحْـي۪ وَيُم۪يتُ وَاِلَيْهِ تُرْجَعُونَ

 

Ayet istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Mübteda ve haberden oluşmuş cümle, faide-i haber talebî kelamdır.

Cümlede müsnedin muzari fiil olarak gelmesi hükmü takviye, hudûs ve teceddüt ve istimrar ifade eder. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde, muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.

Aynı üsluptaki  وَيُم۪يتُۖ  cümlesi, habere tezat sebebiyle atfedilmiştir.

يُحْـي۪  cümlesiyle,  وَيُم۪يتُ  cümlesi arasında mukabele ve tıbâk-ı îcab sanatları vardır.

Cümle  وَ  ile öncesine atfedilmiştir. Muzari fiil sıygasında faide-i haber inkârî kelamdır. Fiil meçhul bina edilerek mef’ûle dikkat çekilmiştir.

Ayrıca muzari fiilin tecessüm özelliği muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek konuyu iyice kavramasına yardımcı olur.

Cümlede takdim-tehir sanatı vardır. Car mecrurun amiline takdimi kasr ifade etmiştir. Takdim kasrında, takdim edilen her zaman maksûrun aleyh, tehir edilen ise maksûrdur.  إِلَیۡهِ  mevsuf/maksûrun aleyh,  تُرۡجَعُونَ  sıfat/maksûr olduğu için, kasr-ı sıfat ale’l mevsuftur. Yani başka kimseye değil, sadece ve sadece ona döndürüleceksiniz. Bu da şirk inancını iptal eder. 

اِلَيْهِ تُرْجَعُونَ [O'na döndürüleceksiniz] sözü, lafzen sarih olarak Allah'a dönüşe delalet eder, bunun yanında söylenmemiş bu sarih delalet başka bir delaleti de kapsar, bu da hesap, sevap ve cezadır. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâgî Tefsiri, Zuhruf/85, c. 4, s. 370) Buna da lâzım-melzûm alakasıyla mecaz-ı mürsel denir.

تُرْجَعُونَ: İnsan geldiği yere geri döner. Oraya ilk defa gitmiyoruz. Oradan geldik, oraya gidiyoruz manasını taşır. Allah’ın bizi yaratması bir nimet olduğu gibi öldürmesi de bir nimettir.