Yunus Sûresi 85. Ayet

فَقَالُوا عَلَى اللّٰهِ تَوَكَّلْنَاۚ رَبَّـنَا لَا تَجْعَلْنَا فِتْنَةً لِلْقَوْمِ الظَّالِم۪ينَۙ  ...

Onlar da şöyle dediler: “Biz yalnız Allah’a tevekkül ettik. Ey Rabbimiz, bizi zalimler topluluğunun baskı ve şiddetine maruz bırakma!”
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 فَقَالُوا onlar da dediler ki ق و ل
2 عَلَى
3 اللَّهِ Allah’a
4 تَوَكَّلْنَا güvendik و ك ل
5 رَبَّنَا Rabbimiz ر ب ب
6 لَا
7 تَجْعَلْنَا bizi kılma ج ع ل
8 فِتْنَةً bir fitne ف ت ن
9 لِلْقَوْمِ topluluğu için ق و م
10 الظَّالِمِينَ zalimler ظ ل م
 

Hz. Mûsâ’nın kendilerine hitap ettiği kişilerin iman ettiklerini bildiği halde onlara, “eğer Allah’a iman ettiyseniz” tarzında şart mânası içeren bir söz söylemesi, “mademki inanıyorsunuz” şeklinde açıklanmış, bu ifadenin onları kendi tercihlerine sahip çıkmaya teşvik etme ve mücadele ruhunu motive etme amacı taşıdığı belirtilmiştir. Allah’a teslimiyet içinde olmaktan söz edilmesi de bu mânayı desteklemek içindir (İbn Atıyye, III, 138). Ayrıca âyetten, tevekkül ile teslimiyet arasında sıkı bir bağ bulunduğu da anlaşılmaktadır (Zemahşerî, II, 200).

 Hz. Mûsâ’nın muhatapları bu çağrıya yalnız Allah’a güvendiklerini belirterek cevap verdiler; fakat kendi zaaflarını da göz ardı etmediler, tahammül edemeyecekleri ağır imtihanlara mâruz kılınmamaları ve zalimlerin cefası altında bırakılmamaları için yine Allah’a yakardılar, o inkârcılar güruhunun elinden kurtarılmaları için O’ndan niyazda bulundular.

Kaynak : Kur’an Yolu Tefsiri

 Cilt: 3 Sayfa: 130-131

 

فَقَالُوا عَلَى اللّٰهِ تَوَكَّلْنَاۚ

 

فَ  atıf harfidir. قَالُوا  damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı  fail olup mahallen merfûdur.

Mekulü’l-kavli, تَوَكَّلْنَا ’dir. قَالُوا  fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur. 

عَلَى اللّٰهِ  car mecruru  قَالُوا  fiiline müteallıktır. 

تَوَكَّلْنَا  sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamiri  نَا  fail  olarak mahallen merfûdur.

تَوَكَّلْنَا  fiili, sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. تَفَعَّلَ babındadır. Sülâsîsi  وكل ’dir.

Bu bab fiile mutavaat, tekellüf, ittihaz, sayruret, tecennüb (sakınma) ve talep anlamları katar. 


رَبَّـنَا لَا تَجْعَلْنَا فِتْنَةً لِلْقَوْمِ الظَّالِم۪ينَۙ

 

Nida harfi mahzuftur. Münada olan  رَبَّ, muzâftır. Mütekellim zamiri  نَا  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

Nidanın cevabı  لَا تَجْعَلْنَا ’dır.  لَا  nehiy harfi olup olumsuz emir manasındadır. 

تَجْعَلْنَا  fiili meczum muzari fiildir. Fail müstetir olup takdiri  أنت ’dir.

Mütekellim zamiri  نَا  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.

فِتْنَةً  kelimesi  تَجْعَلْنَا  fiilinin ikinci mef’ûlü olup fetha ile mansubdur.

لِلْقَوْمِ  car mecruru  فِتْنَةً ’in mahzuf sıfatına müteallıktır. 

الظَّالِم۪ينَۙ  kelimesi  لِلْقَوْمِ nin sıfatı olup cer alameti  ى dır. Cemi müzekker kelimeler harfle îrablanırlar.

Varlıkları niteleyen kelimelere sıfat denir. Arapça’da sıfatın asıl adı na’t (النَّعَتُ)’dır. Sıfatın nitelediği isme de men’ut (المَنْعُوتُ) denir. Bir ismi doğrudan niteleyen sıfata hakiki sıfat, dolaylı olarak niteleyen sıfata da sebebi sıfat denir.

Sıfat ile mevsuftan oluşan tamlamaya sıfat tamlaması denir. Sıfat tek kelime (isim), cümle ve şibh-i cümle olabilir. Ve sıfat birden fazla gelebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

الظَّالِم۪ينَ  kelimesi sülâsî mücerred olan  ظلم  fiilinin ism-i failidir.

İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

فَقَالُوا عَلَى اللّٰهِ تَوَكَّلْنَاۚ 

 

فَ  atıf harfidir. Ayetin ilk cümlesi, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.  قَالُوا  fiilinin mekulü’l-kavli olan  عَلَى اللّٰهِ تَوَكَّلْنَاۚ, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber inkârî kelamdır.

Cümlede takdim-tehir sanatı vardır.  عَلَيْهِ, amili olan  تَوَكَّلُٓوا ya takdim edilmiştir. Bu takdim kasr ifade eder. Tevekkülü Allah’ın dışındaki şeylerden tecrid etmektedir.

Bu son iki ayette  تَوَكَّلْ ün (Allah’a güvenip dayanmanın) duadan önce zikredilmesi, dua edenin duasının kabul edilmesi için önce tevekküle sarılmasının gerekli olduğuna dikkat çekmek içindir. (Beyzâvî, Rûhul- Beyan)


 رَبَّـنَا لَا تَجْعَلْنَا فِتْنَةً لِلْقَوْمِ الظَّالِم۪ينَۙ

 

İstînâfiyye olarak fasılla gelen cümle, önceki sözün devamıdır. Nida  üslubunda talebî inşâî isnaddır.

Nida harfinin hazfi, îcâz-ı hazif sanatıdır. Bu hazif, mütekellimin münadaya yakın olma isteğine işarettir.

Nidanın cevabı  لَا تَجْعَلْنَا فِتْنَةً لِلْقَوْمِ الظَّالِم۪ينَ  cümlesi, emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.

Cümle emir üslubunda gelmiş olmasına rağmen dua manası taşıdığı için mecaz-ı mürsel mürekkebtir.

رَبَّـنَا  izafetinde Rabb ismine muzâfun ileyh olması  نَا  zamirine şan ve şeref kazandırmıştır.

فِتْنَةً ’deki tenvin kıllet ve nev içindir. Olumsuz siyakta nekre umum ifade eder.

Ayette kâfirler, zalim olarak olarak vasıflandırılmıştır. Çünkü küfür en büyük zulümdür.

Kâfir kavmin sıfatı ism-i fail olarak gelmiştir. Sıfat, tabi olduğu kelimenin sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan ıtnâb sanatıdır.

İsm-i fail kişinin elinde olan fiillerden yapılır. İrade dışında olan fiillerden ism-i fail yapılmaz. Bu tür fiillerin ism-i failini sıfat-ı müşebbehe üstlenir. (KSÜ İlahiyat Fakültesi Dergisi, 10, (2007) s. 55 - 90, Arapçada İsm-i Fail Ve İşlevleri Yrd. Doç. Dr. M. Akif Özdoğan

Ayette geçen  فِتْنَةً  [fitne] kelimesiyle ism-i mef'ûl manası murad edilmiştir. Zira, masdarın ism-i mef'ûl makamında kullanılması caizdir. Bu, mesela,  خلق (yaratmak) kelimesinin  مخلوق (yaratılmış) manasına;  تكوين (meydana getirmek) kelimesinin مُكَوَّن (meydana getirilmiş) anlamına gelmesi gibidir. Buna göre mana, “Bizi, fitneye düşmüşlerden, belaya uğramışlardan kılma” şeklinde olur. Yani “Onlara, zulüm ve baskıları vasıtasıyla, bizi, kabul etmiş olduğumuz bu hak dinden döndürme  imkânı verme…” demektir. (Fahreddin er-Râzî)