قَالَ قَدْ اُج۪يبَتْ دَعْوَتُكُمَا فَاسْتَق۪يمَا وَلَا تَتَّبِعَٓانِّ سَب۪يلَ الَّذ۪ينَ لَا يَعْلَمُونَ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | قَالَ | (Allah) dedi ki |
|
2 | قَدْ | muhakkak |
|
3 | أُجِيبَتْ | kabul edildi |
|
4 | دَعْوَتُكُمَا | duanız |
|
5 | فَاسْتَقِيمَا | doğru yolda devam edin |
|
6 | وَلَا | ve |
|
7 | تَتَّبِعَانِّ | uymayın |
|
8 | سَبِيلَ | yollarına |
|
9 | الَّذِينَ | kimselerin |
|
10 | لَا |
|
|
11 | يَعْلَمُونَ | bilmeyen(lerin) |
|
قَالَ قَدْ اُج۪يبَتْ دَعْوَتُكُمَا فَاسْتَق۪يمَا وَلَا تَتَّبِعَٓانِّ سَب۪يلَ الَّذ۪ينَ لَا يَعْلَمُونَ
Fiil cümlesidir. قَالَ fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ’dir.
Mekulü’l-kavli, قَدْ اُجٖيبَتْ ’dir. قَالَ fiilinin mef’ûlün bihi olarak mahallen mansubdur.
قَدْ tahkik harfidir. Tekid ifade eder. اُجٖيبَتْ fetha üzere mebni, meçhul mazi fiildir. تْ te’nis alametidir.
دَعْوَتُكُمَا naib-i fail olup lafzen merfûdur. Muttasıl zamir كُمَا muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
فَ sebebi müsebbebe bağlayan rabıta harfidir. اسْتَقٖيمَا fiili ن ‘un hazfıyla mebni emir fiildir. Zamir olan elif fail olup mahallen merfûdur.
وَ atıf harfidir. Atıf harflerinden biri kullanılarak iki kelimeyi veya iki cümleyi birbirine bağlamaya atf-ı nesak denir. Atıf harfinden önce gelene matufun aleyh, sonra gelene matuf denir. Matuf ve matufun aleyh arasında îrab bakımından, sıyga bakımından, cümlelerin haberî veya inşâî olması bakımından uyum olur. Mana bakımından aralarında uygunluk varsa fiil isme atfedilebilir. Müstetir zamir atıf olmaz.
Matufun îrabı her zaman için matufun aleyhe uyar.
و : Matuf ve matufun aleyhin hükümde ortak olduğunu belirtir. İkisi arasında tertip olduğunu göstermez. Vav ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştirebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
لَا nehiy harfi olup olumsuz emir manasındadır. تَتَّبِعَٓانِّ fiili نَ ’un hazfıyla meczum muzari fiildir. Zamir olan elif fail olarak mahallen merfûdur.
تَتَّبِعَٓانِّ fiilinin sonundaki nun, tekid ifade eden nûn-u sakiledir.
Tekid nun’ları bitiştikleri fiile istikbal manası kazandıran bir edatın veya durumun bulunması halinde muzari fiilin sonuna gelirler. (Soru, arz, tekid lamı, ummak, teşvik, nehiy, temenni ve yemin gibi.)
تَتَّبِعَٓانِّ fiilinin sonundaki nun, tekid ifade eden nûn-u sakiledir. Bu fiilin aslı تتّبعانِ şeklindedir. Başına nehiy lamı geldiği için nun harfi düşmüş, sakin bir nun harfi kalmıştır. Sonuna da şeddeli tekid nunu gelince iki sakin harf yan yana gelmiştir. Bu durumda elif düşemez, çünkü düşerse fiil tekil gibi anlaşılır. Elife hareke konamaz çünkü kabul etmez. Nun hazf edilemez. Bunun için eliften sonra gelen esreli nuna benzetilerek yazılmıştır.
سَبٖيلَ mef’ûlün bih olup fetha ile mansubdur. Cemi müzekker has ism-i mevsûl الَّذٖينَ, muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. İsm-i mevsûlün sılası لَا يَعْلَمُونَ ’dir. Îrabdan mahalli yoktur.
لَا nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır. يَعْلَمُونَ fiili نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
اسْتَقٖيمَا fiili, sülâsî mücerrede üç harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İstif’al babındandır. Sülâsî fiili قوم ’dir.
Bu bab fiile talep, tehavvül, vicdan, mutavaat, ittihaz ve itikat gibi anlamları katar.
تَتَّبِعَٓانِّ fiili sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İftiâl babındadır. Sülâsîsi تبع ’dır.
Bu bab fiile mutavaat (dönüşlülük), ittihaz (edinmek, bir şeyi kendisi için yapmak), müşareket (ortaklık), izhar (göstermek), ihtiyar (seçmek), talep ve çaba göstermek anlamları katar.
قَالَ قَدْ اُج۪يبَتْ دَعْوَتُكُمَا فَاسْتَق۪يمَا وَلَا تَتَّبِعَٓانِّ سَب۪يلَ الَّذ۪ينَ لَا يَعْلَمُونَ
Beyânî istînâf olarak fasılla gelmiştir. Fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir. Müspet mazi fiil cümlesi faide-i haber ibtidaî kelamdır.
قَالَ fiilinin mekulü’l-kavli قَدْ اُجٖيبَتْ دَعْوَتُكُمَا, tahkik harfiyle tekid edilmiş, müspet mazi fiil sıygasında, faide-i haber talebî kelamdır. Cümlede faili malum olan fiil, meçhul bina edilerek faile değil mef’ûle dikkat çekilmiştir.
فَاسْتَقٖيمَا cümlesine dahil olan فَ, sebebi müsebbebe bağlayan rabıta hükmündedir. Cümle, emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.
Makabline (kendinden öncesine) hükümde ortaklık nedeniyle atfedilen وَلَا تَتَّبِعَٓانِّ سَبٖيلَ الَّذٖينَ لَا يَعْلَمُونَ cümlesi, nehiy üslubunda talebî inşâî isnaddır. İki cümle arasında inşâî olmak bakımından mutabakat vardır.
سَبٖيلَ için muzâfun ileyh konumundaki ism-i mevsûlün sılası olan لَا يَعْلَمُونَ cümlesi, menfi muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Daha sonra Cenab-ı Hak قَدْ اُجٖيبَتْ دَعْوَتُكُمَا (İkinizin de duası kabul olunmuştur.) buyurmuştur. Bu hususta da şu iki izah yapılabilir:
a. İbni Abbas (r.a.): “Hz. Musa dua etmiş, Hz. Harun da ‘amin’ demiştir. İşte bundan dolayı, ‘İkinizin de duası kabul olunmuştur.’ denilmiştir. Zira dua edenin duasına, ‘amin’ diyen kimse de katılmış sayılır. Çünkü ‘amin’, ‘Kabul et ya Rab!’ demektir ki bu da tıpkı dua edenin isteyen durumunda olması gibi bu kimse de isteyen durumunda olmuş olur.” demiştir.
b. Onlardan her birinin bu duayı yapmış olması da uzak bir ihtimal değildir. Bu konuda söylenebilecek en son söz şudur: Allah Teâlâ bu duayı, “Musa, ‘Ey Rabbimiz!’ dedi…” ifadesi ile Hz. Musa’dan nakletmiştir. Fakat bu, Hz. Harun’un aynı duayı yapmış olmasına mani değildir. (Fahreddin er- Râzî)