Hûd Sûresi 1. Ayet

الٓـرٰ۠ كِتَابٌ اُحْكِمَتْ اٰيَاتُهُ ثُمَّ فُصِّلَتْ مِنْ لَدُنْ حَك۪يمٍ خَب۪يرٍۙ  ...

Elif Lâm Râ.Bu Kur’an; âyetleri, hüküm ve hikmet sahibi (bulunan ve her şeyden) hakkıyla haberdar olan Allah tarafından muhkem (eksiksiz, sağlam ve açık) kılınmış, sonra da Allah’tan başkasına kulluk etmeyesiniz diye ayrı ayrı açıklanmış bir kitaptır. (De ki:) “Şüphesiz ben size O’nun tarafından gönderilmiş bir uyarıcı ve müjdeleyiciyim.”  (1 - 2. Ayetler Meali)
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 الر Elif Lâm Râ
2 كِتَابٌ bir Kitap’tır ك ت ب
3 أُحْكِمَتْ sağlamlaştırılmış ح ك م
4 ايَاتُهُ ayetleri ا ي ي
5 ثُمَّ sonra
6 فُصِّلَتْ etraflıca açıklanmış ف ص ل
7 مِنْ
8 لَدُنْ tarafından ل د ن
9 حَكِيمٍ hikmet sahibi ح ك م
10 خَبِيرٍ ve her şeyden haberdar خ ب ر
 
Bazı sûrelerin başında bulunan “elif-lâm-râ” ve benzeri harflere “hurûf-ı mukattaa” adı verilmektedir (bu harfler hakkında bilgi için bk. Bakara 2/1).
 Âyet, bu kitabın yani Kur’ân-ı Kerîm’in herhangi bir insan tarafından ortaya konmuş bir eser olmadığını, bilâkis hikmetiyle her şeyi yerli yerinde yapan ve ilmiyle her şeyden haberdar olan yüce Allah tarafından sağlam bir şekilde tanzim edilmiş ve açıklanmış bir kitap olduğunu ifade etmektedir. Âyetlerin sağlam kılınmasından maksat, onların hem lafız hem de anlam bakımından bozukluk, eksiklik, noksanlık ve çelişkiden uzak olmasıdır. Kur’ân-ı Kerîm gerek lafız gerekse anlam bakımından Arap dili ve edebiyatının şaheseri olup benzerini getirmeleri için insanlığa meydan okuduğu halde nüzûlünden günümüze kadar benzeri ortaya konamamış; hiçbir kimse ikna edici bir delil göstererek onun ifadelerinde bozukluk veya çelişki bulunduğunu söyleyememiştir (bu konuda bilgi için bk. Bakara 2/23; Yûnus 10/38).
 Bir görüşe göre âyetlerin sağlam kılınmasından maksat, onların başka bir kitap tarafından neshedilmemiş (hükmü değiştirilmemiş, kaldırılmamış) olmasıdır. Buna karşılık Tevrat, İncil ve benzeri ilâhî kitaplardan, önce inmiş olanın birçok hükmü bir sonrakiyle neshedildiği gibi Kur’an ile de neshedilmiştir.
 Âyetlerin “açıklanmış” olması müfessirler tarafından başlıca üç şekilde yorumlanmıştır: a) Kur’an’ın sûrelere, sûrelerin âyetlere; âyetlerin de emir, nehiy, helâl, haram, sevap, günah, ceza ve benzeri çeşitli alanlarla ilgili hükümleri, öğüt, kıssa, haber, vaad ve uyarıları kapsayan içeriklere ayrılmış olması; Allah’ın varlığı ve birliği, peygamberlik, öldükten sonra dirilip Allah huzurunda toplanılacağına dair delilleri ihtiva etmesi; b) Kur’an âyetlerinde insanların dünya ve âhiret hayatlarında muhtaç oldukları şeylerin, helâl ve haramların ana hatlarıyla veya yerine göre ayrıntılı olarak açıklanmış olması; c) Kur’an âyetlerinin yirmi üç yılda ihtiyaçlara göre parça parça inmiş olması (geniş bilgi için bk. Şevkânî, II, 545; Elmalılı, IV, 2751).
 

الٓـرٰ۠ كِتَابٌ اُحْكِمَتْ اٰيَاتُهُ ثُمَّ فُصِّلَتْ مِنْ لَدُنْ حَك۪يمٍ خَب۪يرٍۙ

 

الٓـرٰ۠  hurûf-u mukatta harfidir.  كِتَابٌ  mahzuf mübtedanın haberidir. Takdiri, هذا القرآن (Bu Kur’ândır) şeklindedir. 

اُحْكِمَتْ  fetha üzere mebni, meçhul mazi fiildir. تْ  te’nis alametidir.  اٰيَاتُهُ  naib-i fail olup lafzen merfûdur. Aynı zamanda muzâftır. Muttasıl zamir  هُ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

ثُمَّ  hem zaman açısından hem de rütbe (bir mertebeden bir mertebeye geçiştir.)  açısından terahi ifade eder. (Âşûr) Matuf ve matufun aleyh arasında hem sıra hem de fiillerin meydana gelişi arasında uzun bir sürenin bulunduğunu gösterir. Süre bakımından  فَ  harfinin zıttıdır.  ثُمَّ  ile yapılan atıfta matuf ile matufun aleyh yer değiştiremez. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

فُصِّلَتْ  fetha üzere mebni, meçhul  mazi fiildir.  تْ  te’nis alametidir. Naib-i fail müstetir olup takdiri  هى ‘dir. 

مِنْ لَدُنْ  car mecruru  فُصِّلَتْ  veya  اُحْكِمَتْ  fiiline müteallıktır. Aynı zamanda muzâftır.

حَك۪يمٍ  muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur. خَب۪يرٍ  kelimesi ise  حَك۪يمٍ ‘den bedel ya da onun sıfatı olup kesra ile mecrurdur.

حَك۪يمٍ - خَب۪يرٍ  kelimeleri, mübalağalı ism-i fail kalıbındandır. Bu kalıp bu vasfın mevsufta sürekli varlığına, sıfatın, mevsufun bir parçası gibi ondan ayrılmayan bir özelliği olduğuna işaret eder.

Mübalağalı ism-i fail: Bir varlıkta bir niteliğin aşırı derecede bulunduğunu gösteren, fiilden türeyen, sıfat cinsinden isimlerdir. Mübalağalı ism-i failler Allah için kullanılırsa sıfat, insanlar için kullanılırsa mübalağa ya da lakap olurlar. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

الٓـرٰ۠ كِتَابٌ اُحْكِمَتْ اٰيَاتُهُ ثُمَّ فُصِّلَتْ مِنْ لَدُنْ حَك۪يمٍ خَب۪يرٍۙ

 

Kelama en güzel giriş şekillerinden biri de kelamın konusuyla alakalı bir şeyle başlamaktır. Böylece kelamın maksadına işaret edilmiş olur. Surenin bu ilk ayeti berâet-i istihlâl sanatının güzel bir örneğidir. Hurûf-u mukattaa ile başlayan bütün sureler buna örnektir. Çünkü muhatabın dikkatini celbeder ve dinlemeye teşvik eder. (Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Bedî’ İlmi).

Tefsir alimleri surelerin başlarındaki bu harfler hakkında farklı görüşlere sahiptir. Âmir eş-Şâbi, Süfyan es-Sevri ve bir grup muhaddis şöyle demiştir: Bunlar Allah'ın Kur’an-ı Kerim’de sakladığı bir sırdır. Yüce Allah’ın, her bir kitabında böyle bir sırrı vardır. Bunlar, yüce Allah’ın bilgisini yalnızca kendisine sakladığı müteşabih ayetler arasında yer alırlar. Bunlar hakkında bir şey söylemek gerekmez. Biz bunlara iman eder ve Allah’tan geldikleri gibi okuruz. (Kurtubî)

Aynı mukattaa harfleriyle başlayan surelerin aralarında mana veya konu açısından bir yakınlık vardır.

Surenin ilk ayeti ibtidaiyyedir. 

İsim cümlesi formunda, faide-i haber ibtidaî kelamdır. Cümlede îcâz-ı hazif sanatı vardır.  كِتَابٌ ’un takdiri  هذا القرآن [Bu Kur’an’dır] olan mübteda mahzuftur. 

كِتَابٌ  deki tenkir, nev içindir. (Âşûr)

Müsnedün ileyhin nekre gelişi özel bir nev olduğunu belirtmenin yanında tazim ifade eder.

Meçhul mazi fiil sıygasında gelerek mef’ûle dikkat çekilen  اُحْكِمَتْ اٰيَاتُهُ  cümlesi,  كِتَابٌ  için sıfat konumundadır. Sıfat, tabi olduğu kelimenin sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan ıtnâb sanatıdır.

ثُمَّ  ile  اُحْكِمَتْ  cümlesine atfedilen فُصِّلَتْ مِنْ لَدُنْ حَك۪يمٍ خَب۪يرٍۙ  cümlesi, aynı üslupta gelmiştir. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Fiilin meçhul bina edilmesi mef’ûlün önemini vurgulamıştır.

خَب۪يرٍۙ  kelimesi,  حَك۪يمٍ ‘den bedel veya onun için sıfattır. Bu iki kelime arasında mürâât-ı nazîr ve muvazene sanatları vardır.

Ayetteki  فُصِّلَتْ  ifadesinin başındaki  ثُمَّ  edatı, zaman bakımından değil, durum bakımından sonralığı ifade eder. (Fahreddin er- Râzî)

حَك۪يمٍ  ve  خَب۪يرٍۙ  kelimelerini nekre oluşu kesret ve tazime delalet eder.

حَك۪يمٍ - اُحْكِمَتْ  kelimeleri arasında iştikak cinası ve reddü'l-acüz ale's-sadr vardır.

تفص اﻻيات  ibaresinde istiare vardır. Çünkü Kur’an ayetlerinin bir kısmında sevap ve cezaların, bazısında helal ve haramların zikredilmesi; keza önce bir vaat sonra bir tehdit, yine önce bir uyarı sonra bir müjde zikredilerek aynı üslubun devam etmesi sebebiyle Kur’an, benzer ve zıt mücevher taşları arasında kâh benzerlerin kâh zıtların uyumunun sağlandığı, mücevher dizisine belirli aralıklarla daha iri ve farklı mücevherlerin (fasıla) yerleştirildiği mükemmel dizilmiş (en-nezaîm el-mufassale) gerdanlıklara benzetilmiştir. Dizimin daha güzel, istifinin daha hoş olması için böyle yapılmıştır. Bu eşsiz istiarelerdendir. Ayetlerin gerdanlığa teşbihi ve gerdanlığa özgü tafsil ‘’in (fasılalı dizim) ayetlere isnat edilmesiyle istiare-i mekniyye-i tahyiliyye olur. (Şerîf er-Radî, Kur’ân Mecazları)

Bu ayet-i kerime’de kitap; güzel vasıflarla vasıflanmıştır ve bu nedenle de fiiller meçhul gelmiş, müsnedin ileyhler hazfedilmiştir.  (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi )

Kur’an-ı Kerim’de ayet sonlarında yer alan Allah’ın (cc) sıfatlarını, içeriğin birebir yansıması olması halinde leff-u neşr sanatından kabul etmek mümkündür. Bu ayetin takdiri aslında  أحكمها حكيم وفصّلها خبير  şeklindedir. (Âlûsî, Şihâbuddîn, Rûhu’l-Meânî fî Tefsîri’l-Kur’âni’l-’Azîm ve’s-Seb’i’l-Mesânî)

(Bu kitap,) yani Kur'an-ı Hakîm ve her şeyden haberdar olan Allah tarafından... Bu, kitabın sıfatlarındandır. Nitekim diğer sıfatı da, onun  اُحْكِمَتْ اٰيَاتُهُ [ayetleri muhkem kılınmış]  bir kitap oluşudur. Bu sıfat, kitabın bizzat kendi değerini ortaya koyduğu halde, ilk sıfat, onu Allah'a nisbet etmektedir. Bu nisbet de ‘tarafından’ anlamına gelen  مِنْ لَدُنْ  kelimesiyle yapılmıştır. Bu kelime, aynı anlama gelen  عِنْدَ  kelimesinden farklıdır. Çünkü  لَدُنْ , en yakın anlam için, عِنْدَ ise hem yakın, hem uzak için kullanılır... Evet, Allah ”Hakîm"dir, çünkü indirdiğini yerli yerince indirmiştir. ”Her şeyden haberdardır, ‘’Çünkü emrine uyanla yüz çevireni hakkıyla bilir. (Ruhu’l Beyân)