Hûd Sûresi 2. Ayet

اَلَّا تَعْبُدُٓوا اِلَّا اللّٰهَۜ اِنَّن۪ي لَكُمْ مِنْهُ نَذ۪يرٌ وَبَش۪يرٌۙ  ...

Elif Lâm Râ.Bu Kur’an; âyetleri, hüküm ve hikmet sahibi (bulunan ve her şeyden) hakkıyla haberdar olan Allah tarafından muhkem (eksiksiz, sağlam ve açık) kılınmış, sonra da Allah’tan başkasına kulluk etmeyesiniz diye ayrı ayrı açıklanmış bir kitaptır. (De ki:) “Şüphesiz ben size O’nun tarafından gönderilmiş bir uyarıcı ve müjdeleyiciyim.”  (1 - 2. Ayetler Meali)
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 أَلَّا öyle ki
2 تَعْبُدُوا kulluk etmeyin ع ب د
3 إِلَّا başkasına
4 اللَّهَ Allah’tan
5 إِنَّنِي şüphesiz ben
6 لَكُمْ size
7 مِنْهُ O’nun tarafından
8 نَذِيرٌ bir uyarıcıyım ن ذ ر
9 وَبَشِيرٌ ve müjdeleyiciyim ب ش ر
 
İlk âyette kitapta açıklanmış olduğu haber verilen konuların bu âyetlerde yüce Allah’ın emriyle Hz. Peygamber tarafından insanlığa tebliğ edilmiş olduğu bildirilmektedir. Buna göre Hz. Peygamber herhangi bir insan olarak değil, Allah tarafından gönderilmiş uyarıcı ve müjdeleyici bir peygamber olarak insanlığı Allah’tan başkasına kulluk etmemeye çağırmış, Allah’a itaat edenlerin cennete gireceğini müjdelemiş, isyan edenlerin de cezalandırılacağını haber vermiş; insanlığa, tövbe edip Allah’a yönelmelerini, O’na sığınıp lutuf ve bağışlamasını dilemelerini tavsiye etmiştir.
“Belirlenmiş bir vakit” diye tercüme ettiğimiz ecel-i müsemmâdan maksat ömrün sonudur (ecel-i müsemmâ hakkında bilgi için bk. En‘âm6/2).
 Allah’ın, tövbe edip kendisine yönelen insanları belirlenmiş bir vakte kadar dünya nimetlerinden güzelce yararlandırması iki türlü yorumlanabilir: 
 a) Tövbe edip Allah’a yönelen kimse Allah sevgisi ve O’na ibadetle meşgul olduğu için engin bir mânevî zevke ulaşır; Allah’a dayanıp güvendiği için huzuru, mutluluğu artar; maddî bakımdan sıkıntıları olsa dahi manen müreffeh ve mutlu olur. Allah’tan gelen kahrı da lutfu da hoş karşılar; böylece hayatı güzelleşir. Nitekim yüce Allah Nahl sûresinin 97. âyetinde sâlih amel işleyen erkek olsun, kadın olsun müminlere güzel bir hayat yaşatacağını vaad etmektedir. Bu tür bireylerin oluşturduğu aile de toplum da mutlu olur. Buna karşılık inkâr ve isyan içerisinde olan kimse hayattan güzel bir şekilde yararlanamaz, maddî bakımdan dünya nimetleri içerisinde yüzse dahi mânevî bakımdan huzur ve sükûn bulamaz; böylelerinden oluşan bir toplumda faziletin yerini rezalet alır, erdemli kimseler takdir edilmez, ahlâk ve faziletten yoksun kimseler öne çıkar; inançsızlık onları daima huzursuzluğa ve mutsuzluğa götürür.
 b) İnsanlar tövbe edip Allah’a yöneldikleri takdirde Allah onları ömürlerinin sonuna kadar bolluk ve bereket içinde, müreffeh bir şekilde yaşatacaktır. Âyetin zâhirinden böyle bir mânanın çıkarılması mümkün olmakla birlikte realitede yüce Allah, inanan ve doğru bir çizgi izleyen herkese her zaman dünyevî mutluluk ve maddî refah nasip etmediğine göre burada maksat bireysel değil, Allah’ın iradesine uygun ve gerçek anlamda Allah’a yönelenlerin oluşturduğu toplumun refahı olmalıdır (Reşîd Rızâ, XII, 7-8; Esed, 421).
 Meâlinde “fazlası” diye tercüme ettiğimiz fadl kavramı Allah için kullanıldığında “lutuf, kerem, inâyet” anlamına gelir; insanlar için kullanıldığında ise “ziyade, çok, erdem, üstünlük, seçkinlik” anlamlarını ifade etmektedir. Âyette, şirkten vazgeçerek tövbe edip Allah’a çokça itaat eden, erdemliliğe ulaşan herkese yaptığı iyi amellerin karşılığının hem dünyada hem de âhirette verileceği müjdelenmektedir.

Kaynak :Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 146-147
 

اَلَّا تَعْبُدُٓوا اِلَّا اللّٰهَۜ 

 

اَنْ  harfi masdariyyedir. لَا nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır.

تَعْبُدُٓوا   fiili  ن ‘un hazfıyla mansub muzaridir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur. 

اَنْ  ve masdar-ı müevvel, mahzuf  پ harf-i ceri ile birlikte  فُصِّلَتْ  fiiline müteallıktır.

اِلَّا  hasr edatıdır.  اللّٰهَ  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.


                                                                                              اِنَّن۪ي لَكُمْ مِنْهُ نَذ۪يرٌ وَبَش۪يرٌۙ  


 

 İsim cümlesidir.  اِنَّ  tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir, ismini nasb haberini ref eder.

Muttasıl zamir olan  ي  harfi  اِنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubdur. 

لَكُمْ  car mecruru  نَذ۪يرٌ ‘e müteallıktır.  مِنْهُ  car mecruru  نَذ۪يرٌ ‘e müteallıktır. 

نَذ۪يرٌ  kelimesi  اِنَّ ‘nin haberi olup lafzen merfûdur.

 نَذ۪يرٌ  kelimesi atıf harfi  وَ ‘la بَش۪يرٌ ‘e matuftur.

نَذ۪يرٌ  -  بَش۪يرٌ  kelimeleri, mübalağalı ism-i fail kalıbındandır. Bu kalıp bu vasfın mevsufta sürekli varlığına, sıfatın, mevsufun bir parçası gibi ondan ayrılmayan bir özelliği olduğuna işaret eder.

Mübalağalı ism-i fail: Bir varlıkta bir niteliğin aşırı derecede bulunduğunu gösteren, fiilden türeyen, sıfat cinsinden isimlerdir. Mübalağalı ism-i failler Allah için kullanılırsa sıfat, insanlar için kullanılırsa mübalağa ya da lakap olurlar. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

اَلَّا تَعْبُدُٓوا اِلَّا اللّٰهَۜ 

 

Önceki ayetin devamı olan bu ayette, masdar harfi  اَنْ  ve akabindeki menfi muzari fiil sıygasında  لَّا تَعْبُدُٓوا اِلَّا اللّٰهَۜ  cümlesi, masdar tevilinde, takdir edilen  بَ  harfiyle birlikte  فُصِّلَتْ  fiiline müteallıktır.

اَلَّا ; enneden tahfif edilmiş  اَنْ  ve lâm-ı nahiye veya masdariye olan  اَنْ  ve lâm-ı nafiyenin birleşmesiyle oluşmuş harftir. Olumsuzluk bildiren  لا  ile istisna harfi اِلَّا birlikte kasr ifade ederler. Bu ifadenin manası, “Allah’tan başkasına ibadeti yasaklayıp sadece Allah’a ibadeti emretmek” olur. Kasr-ı mevsuf ale’s-sıfattır.

”Allah'tan başkasına ibadet etmeyin” emri, hem Allah’tan başkasına ibadeti yasaklamayı hem de Allah’a ibadeti teşviği ihtiva eden bir sözdür. Bu ibarede anlam içine anlam sokmak şeklinde tarif edilen idmâc sanatı vardır.

 

 اِنَّن۪ي لَكُمْ مِنْهُ نَذ۪يرٌ وَبَش۪يرٌۙ

 

Fasılla gelen cümle beyanî istînâf veya ta’liliyyedir. Fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir.

اِنَّ  ile tekid edilmiş isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır. Cümlede car-mecrurlar önemine binaen amili olan  نَذ۪يرٌ ’a takdim edilmiştir.

Peygamber Efendimizin uyarıcı olma vasfı müjdeleme vasfından önce zikredilmiştir. 

Burada ”uyarıcılık özelliği öne alınmıştır. Çünkü korkutmak daha önemlidir. Şüphesiz günah ve inkâr pisliklerinden arınmak, sevap ve iman meziyetleriyle süslenmekten önce gelir. (Ruhu’l Beyan)

Cümlede cem' ma’at-taksim sanatı vardır. Müjdeleyici ve uyarıcı olma özelliği, ben zamirinde cem’ edilmiştir.

Bu ayette “Ben size, O’nun tarafından gönderilmiş bir uyarıcı ve müjdeciyim” şeklindeki itiraz cümlesiyle peygamberin uyarıcı ve müjdeleyici olduğu ifade edilerek tenbih ve uyarıda bulunulmuştur.

مِنْهُ  kelimesindeki zamir, daha önce geçmiş olan  حَك۪يمٍ  ve  خَب۪يرٍ  lafızlarına racidir. Dolayısıyla mana, “Ben sizin için, O Hakîm ve Habîr (Allah) tarafından gönderilmiş bir nezir ve bir beşirim” şeklindedir. (Fahreddin er- Râzî)

بَش۪يرٌ  ve نَذ۪يرٌ  kelimeleri arasında tıbâk-ı îcab ve muvazene sanatları vardır.

إني  yerine  إنٌني  gelmiştir.  إني  de gelebilirdi. Kelimedeki harf sayısı artınca tekid de artar.