فَاسْتَقِمْ كَمَٓا اُمِرْتَ وَمَنْ تَابَ مَعَكَ وَلَا تَطْغَوْاۜ اِنَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَص۪يرٌ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | فَاسْتَقِمْ | dosdoğru olun |
|
2 | كَمَا | gibi |
|
3 | أُمِرْتَ | emrolunduğun |
|
4 | وَمَنْ | ve kimseler |
|
5 | تَابَ | tevbe eden |
|
6 | مَعَكَ | seninle birlikte |
|
7 | وَلَا | ve |
|
8 | تَطْغَوْا | aşırı gitmeyin |
|
9 | إِنَّهُ | şüphesiz O |
|
10 | بِمَا | şeyleri |
|
11 | تَعْمَلُونَ | yaptıklarınız |
|
12 | بَصِيرٌ | görmektedir |
|
فَاسْتَقِمْ كَمَٓا اُمِرْتَ وَمَنْ تَابَ مَعَكَ وَلَا تَطْغَوْاۜ
Fiil cümlesidir. فَ istînâfiyyedir. اسْتَقِمْ sükun üzere mebni emir fiildir. Faili müstetir olup takdiri أنت ’dir.
كَ harf-i cerdir. مَا müşterek ism-i mevsûl, كَ harf-i ceriyle birlikte mahzuf mef’ûlün mutlaka müteallıktır. İsm-i mevsûlün sılası اُمِرْتَ ’dur. Îrabdan mahalli yoktur.
اُمِرْتَ sükun üzere mebni, meçhul mazi fiildir. Muttasıl zamir تَ naib-i fail olarak mahallen merfûdur.
مَنْ müşterek ism-i mevsûl, atıf harfi وَ ’la اسْتَقِمْ ’deki faile matuf olup mahallen merfûdur. İsm-i mevsûlün sılası تَابَ مَعَكَ ’dir. Îrabdan mahalli yoktur.
Atıf harflerinden biri kullanılarak iki kelimeyi veya iki cümleyi birbirine bağlamaya atf-ı nesak denir. Atıf harfinden önce gelene matufun aleyh, sonra gelene matuf denir. Matuf ve matufun aleyh arasında îrab bakımından, sıyga bakımından, cümlelerin haberî veya inşâî olması bakımından uyum olur. Mana bakımından aralarında uygunluk varsa fiil isme atfedilebilir. Müstetir zamir atıf olmaz.
Matufun îrabı her zaman için matufun aleyhe uyar.
و : Matuf ve matufun aleyhin hükümde ortak olduğunu belirtir. İkisi arasında tertip olduğunu göstermez. Vav ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştirebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
تَابَ fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ’dir.
مَعَ mekân zarfı, تَابَ fiiline müteallıktır. Muttasıl zamir كَ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
وَ atıf harfidir. لَا nehiy harfi olup olumsuz emir manasındadır.
تَطْغَوْا fiili ن ’un hazfıyla meczum muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
اسْتَقِمْ fiili, sülâsî mücerrede üç harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İstif’al babındandır. Sülâsîsi قوم ’dir.
Bu bab fiile talep, tehavvül, vicdan, mutavaat, ittihaz ve itikat gibi anlamları katar.
اِنَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَص۪يرٌ
İsim cümlesidir. اِنَّ tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir, ismini nasb haberini ref eder.
هُ muttasıl zamiri اِنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubdur.
مَٓا müşterek ism-i mevsûlu, بِ harfiyle birlikte بَص۪يرٌ kelimesine müteallıktır. İsm-i mevsûlün sılası تَعْمَلُونَ ’dir. Îrabdan mahalli yoktur.
تَعْمَلُونَ fiili, نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
بَص۪يرٌ kelimesi اِنَّ ’nin haberi olup lafzen merfûdur.
بَص۪يرٌ mübalağalı ism-i fail kalıbıdır. Bu kalıp bu vasfın mevsûfta sürekli varlığına, sıfatın, mevsûfun bir parçası gibi ondan ayrılmayan bir özelliği olduğuna işaret eder.
Mübalağalı ism-i fail; bir varlıkta bir niteliğin aşırı derecede bulunduğunu gösteren, fiilden türeyen, sıfat cinsinden isimlerdir. Mübalağalı ism-i failler Allah için kullanılırsa sıfat, insanlar için kullanılırsa mübalağa ya da lakap olurlar. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
فَاسْتَقِمْ كَمَٓا اُمِرْتَ وَمَنْ تَابَ مَعَكَ
فَ istînâfiyyedir. Ayetin ilk cümlesi emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.
Emir ve Nehiylerin Aciliyet İfade Edip Etmeme Durumları:
- Emirler aciliyet veya tehir ifade etmezler. Sadece bir şeyin yapılmasını isterler.
- Nehiyler aciliyet ifade ederler. Yasaklanan şeyden hemen uzaklaşılmasını isterler. (Hasan Karakaya, Fıkıh Usulü, s. 558-559)
Bu emrin فَ harfiyle öncesine bağlanması şu anlamı ifade eder: Sen her hususta doğruluk ile emrolunmuş bulunuyorsun. Ve senin, her işte Kur'an'da emrolunduğun gibi sırat-ı müstakim üzere tam bir doğrulukla hareket etmen ve her hususta aldığın vahye uyman, Kur'an ahlakı ve ahkâmı uyarınca hareket edip bilfiil canlı bir doğruluk örneği olman gerekmektedir ki hakkında hiçbir şüpheye ve tereddüde yer kalmayacaktır. Doğruluğun ve dürüstlüğün senin peygamberliğine ve başarılı olmana en büyük delil ve belge olacaktır. Bundan dolayı sen, sana karşı çıkanların laflarına bakma, onları Allah'a havale et de gerek müminlerle müşterek olan inanç ve amele ilişkin genel görevlerinde, gerek özellikle peygamberlik görevleriyle ilgili olarak yalnızca sana ait olan özel görevlerinde tam emrolunduğun gibi hakkıyla doğru ol, doğruluktan ayrılma! (Elmalılı)
كَ teşbih harfidir. Ayetteki teşbih, teşbih edatı zikredildiği için mürsel, vech-i şebeh zikredildiği için de mufassaldır.
Mecrur mahaldeki müşterek ism-i mevsûl مَٓا ’nın sılası olan اُمِرْتَ cümlesi, müspet mazi fiil sıygasında gelmiş haberî isnaddır.
فَاسْتَقِمْ fiilinin failine matuf olan, merfû mahaldeki müşterek ism-i mevsûl مَنْ ’in sılası تَابَ مَعَكَ, mazi fiil sıygasında gelerek sebata, temekkün ve istikrara işaret etmiştir.
Allah Teâlâ tevhid ve peygamberlikte ihtilaf edenlerin durumunu açıklayıp da vaat ve tehdit hakkında uzun uzadıya bilgi verince Resulullah’a (s.a.) da açıklanan bu hususlara uymasını emrettiği gibi doğru olmasını da emretti. Bu, akaidde doğruluğu içine aldığı gibi amellerde doğruluğu da içine alır ki bunlar vahyi tebliğ etmek, şer’i hükümleri indirildiği gibi açıklamak ve ibadet vazifelerini hukuksuzluğa varacak şekilde ifrat ve tefrite kaçmadan yerine getirmek gibi gayet zor şeylerdir. Bunun içindir ki Efendimiz (s.a.), “Beni Hud Suresi kocattı.” buyurmuştur. (Beyzâvî)
Peygambere emredildiği gibi dosdoğru olmak teşbihinin manası, ona emredilen diğer şeyler için dosdoğru olması gibidir. Bu; tıpkısı olmak şeklindeki tafsilatı açısından mücmeli mufassala benzetmektir. ك harfi “Olduğun gibi ol!” manasındaki كُنْ كَما أنْتَ sözündeki gibi عَلى manasındadır. (Âşûr)
مَنْ تَابَ (tövbe eden) terkibinden kastedilen müminlerdir. Çünkü iman şirkten tövbe etmektir. مَعَكَ izafeti تَابَ ’den haldir, تَابَ ’ye müteallık değildir. Çünkü Nebi (s.a.) müşriklerden olmamıştır. (Âşûr)
“O halde ey Peygamberim! Seninle beraber tövbe edenlerle birlikte sana emredildiği gibi dosdoğru ol!” ilahi emri, aslî olsun, ferdî olsun bütün hükümlerin güzelliklerini, nazarî olsun, amelî olsun bütün kâmil davranışları ve ne kadar çetin de olsa bunları başarmayı kapsamaktadır. İşte bundan dolayıdır ki Allah'ın Resulü, “Hud Suresi Beni ihtiyarlattı.” demiştir. Allah'ın Resulü ile beraber tövbe etmiş olanlardan maksat, şirk ve küfürden tövbe edip de imanda Allah'ın Resulüne iştirak edenler demektir; buradaki beraberlikten kastedilen budur. (Ebüssuûd)
وَلَا تَطْغَوْا “Aşırı gitmeyin.” buyurmuştur. Masdar olan tuğyan, haddi ve ölçüyü, sınırı aşmak anlamındadır. İbni Abbas “Allah Teâlâ bununla ‘Allah'a boyun eğin; hiç kimseye karşı kibirlenmeyin.’ manasını kastetmiştir.” demiştir. Yine bunun, “Kur'an hakkında haddi aşıp da onun haramını helal, helalini da haram kılmayın.” veya “Size emrolunan şeylerde haddi aşmayın ve sınırları tecavüz etmeyin.” yahut “Allah size büyük nimetler inam ettiğinde, O'na şükür ve boyun eğme yolundan sapmayın.” manalarında olduğu da söylenmiştir. Evlâ olanı, bütün bu manaların ayete dahil olduğudur. (Fahreddin er-Râzî)
وَلَا تَطْغَوْاۜ
وَ ’la istînâfa atfedilen cümlenin atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Nehiy üslubunda talebî inşâî isnaddır.
تَطْغَوْا - اسْتَقِمْ kelimeleri arasında tıbâk-ı îcab sanatı vardır.
تَطْغَوْا kelimesinde müennesin müzekkere katılması yoluyla tağlîb sanatı vardır.
“Ey iman edenler!” şeklindeki hitapların çoğunda kadınların erkeklere katılması yoluyla tağlîb vardır. (Prof. Dr. Ali Bulut, Belâgat)
“Haddi tecavüz etmeyin.” ifadesi, emri ağırlaştırmak veya diğer müminlerin halini, Allah Resulünün haline dahil etmek içindir. (Ebüssuûd)
اِنَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَص۪يرٌ
Ta’liliyye olarak fasılla gelmiştir.
إِنَّ ile tekid edilmiş, isme isnad olan bu haber cümlesi sübut ifade eder. Faide-i haber inkârî kelamdır. Ta’lil cümleleri ıtnâb babındandır.
İsim cümleleri sübut ifade eder. İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karînelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
Mecrur mahaldeki müşterek ism-i mevsûl olan مَا ismi, بَص۪يرٌ ’e müteallıktır. Sılası تَعْمَلُونَ, muzari fiil sıygasında gelerek hudûs, istimrar, teceddüt ve tecessüme işaret etmiştir.
تَعْمَلُونَ kelimesinde müennesin müzekkere katılması yoluyla tağlîb sanatı vardır.
“Ey iman edenler!” şeklindeki hitapların çoğunda kadınların erkeklere katılması yoluyla tağlîb vardır. (Prof. Dr. Ali Bulut, Belâgat)
Cümlede car mecrur önemine binaen amili olan habere takdim edilmiştir.
Önceki ayetteki بِمَا يَعْمَلُونَ خَب۪يرٌ cümlesi bu ayetteki بِمَا تَعْمَلُونَ بَص۪يرٌ cümlesiyle mukabele oluşturmuştur.
Ayetin son cümlesi ufak değişikliklerle başka surelerde de mevcuttur. Böyle tekrarlanan kelimeler, kelamdaki cüzleri birbirine bağlar, aralarında bir ilişki kurar ve dokuyu bütünleştirir. Bunlar çok tekrarlanır ki iman ve yakîn sabitleşsin. Eğer murad sadece bilmek olsaydı, bir kere söylenmesi yeterli olurdu.
اسْتَقِمْ - لَا تَطْغَوْا kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.
بَص۪يرٌ önceki ayetteki خَب۪يرٌ gibi sıfat-ı müşebbehedir. Mübalağa kalıbıdır. Her şeyi görüyor olmanın bizim takdir edemeyeceğimiz sınırlarda olduğunu ifade eder.
Tekrarlanan cümlelerin manasının nefiste yerleşmesi arzu edilir, hatta zatın bir cüzü haline gelinceye kadar tekid edilir. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâğî Tefsiri Ahkaf Suresi 28)
إنَّهُ بِما تَعْمَلُونَ بَصِيرٌ cümlesi isti’nafi cümle olup taşkınlıklarını gizleyen kişiyi sakındırmak içindir. Nitekim Allah Teâlâ müslümanların yaptıkları (gizli-açık) tüm amellere muttalidir. İşte tam da bu sebeple diğer tüm Esma-ül Hüsna içerisinden, kesin ve apaçık bir bilgiye, kuvvetli bir ilme delalet ettiği için بَصِيرٌ sıfatı tercih olunmuştur. (Âşûr)