Hûd Sûresi 119. Ayet

اِلَّا مَنْ رَحِمَ رَبُّكَۜ وَلِذٰلِكَ خَلَقَهُمْۜ وَتَمَّتْ كَلِمَةُ رَبِّكَ لَاَمْلَـَٔنَّ جَهَنَّمَ مِنَ الْجِنَّةِ وَالنَّاسِ اَجْمَع۪ينَ  ...

Rabbin dileseydi, insanları (aynı inanca bağlı) tek bir ümmet yapardı. Fakat Rabbinin merhamet ettikleri müstesna, onlar ihtilafa devam edeceklerdir. Zaten onları bunun için yarattı. Rabbinin, “Andolsun ki cehennemi hem cinlerden, hem insanlardan (suçlularla) dolduracağım” sözü kesinleşti.  (118 - 119. Ayetler Meali)
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 إِلَّا hariç
2 مَنْ kimseler
3 رَحِمَ rahmet ettiği ر ح م
4 رَبُّكَ Rabbinin ر ب ب
5 وَلِذَٰلِكَ zaten bunun için
6 خَلَقَهُمْ onları yarattı خ ل ق
7 وَتَمَّتْ ve yerine gelmiştir ت م م
8 كَلِمَةُ sözü ك ل م
9 رَبِّكَ Rabbinin ر ب ب
10 لَأَمْلَأَنَّ andolsun dolduracağım م ل ا
11 جَهَنَّمَ cehennemi
12 مِنَ -den
13 الْجِنَّةِ cinler- ج ن ن
14 وَالنَّاسِ ve insanlar(dan) ن و س
15 أَجْمَعِينَ tamamen ج م ع
 
İnanç, düşünce, tercih farkı insanın fıtratına, yaratılıştan gelen nitelik ve özelliklerine bağlıdır. Bu fark kültür ve marifet zenginliğini, toplumun çeşitli ihtiyaçlarının karşılanmasını sağlamıştır. Bu arada farklı inanç gruplarının (ümmetler) oluşmasına da sebep olmuştur. İnsanoğlu bu niteliklerden yoksun yaratılsaydı doğru ile eğri arasında seçim yapma ve hayatına ahlâkî bir anlam, mânevî bir boyut kazandırma imkânı veren serbest irade ve seçme özgürlüğünden de yoksun kalırdı. Oysa onu diğer canlılardan ayıran bu niteliklerdir. Allah insanoğlunu seçme ve tercih etme yetenekleriyle donatılmış olarak yaratmış, cennet ve cehennemin yollarını açık bırakmıştır. İnsan ancak özgür iradesiyle tercihine ve bu yöndeki gayretine göre bunlardan birine girmeye hak kazanacaktır; Allah’ın verdiği akıl nimetini iyi kullanan ve O’nun merhameti gereği lutfedip gösterdiği doğru yolu tercih edenler cennete, Allah’ın gösterdiği doğru yolu tanımayan, nefsine ve şeytana uyup eğri yolu tercih eden ve bu yolda ısrar edenler ise cehenneme gireceklerdir. İşte 119. âyette “Andolsun ki cehennemi hem insanlar hem cinlerle dolduracağım” meâlindeki cümlede kastedilenler bunlardır (ümmet hakkında bilgi için bk. Bakara 2/128, 134, 141, 213).

Kaynak :Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 207
 

Riyazus Salihin, 616 Nolu Hadis
Ebû Saîd el-Hudrî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Cennet ile cehennem münakaşa ettiler.
Cehennem:Bende zorbalar ve kibirliler var, dedi.
Cennet: Bende yalnız zayıflar ve yoksullar var, dedi.
Bunun üzerine Allah Teâlâ onların çekişmesini şöyle halletti:

Ey cennet! Sen benim rahmetimsin, dilediğime seninle merhamet ederim.
Ey cehennem! Sen de benim azâbımsın. Dilediğime seninle azâb ederim. Ben her ikinizi de dolduracağım.”
(Müslim, Cennet 34; Buhârî, Tefsîru sûre (50), 1, Tevhid, 25. Ayrıca bk. Tirmizî, Cennet 22) (Tülay yılmaz)
 

اِلَّا مَنْ رَحِمَ رَبُّكَۜ

 

اِلَّا  istisna edatıdır.  مَنْ   müşterek ism-i mevsûl, müstesna munkatı’ olarak mahallen mansubdur. İsm-i mevsûlun sılası  رَحِمَ ’dir. Îrabtan mahalli yoktur.

رَحِمَ  fetha üzere mebni mazi fiildir.  رَبُّ  fail olup lafzen merfûdur.

Muttasıl zamir  كَ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 

İstisna; bir nesneyi, kişiyi veya hükmü istisna edatlarından biriyle cümledeki hükmün dışında tutmaktır.

İstisnanın 3 unsuru vardır:

1. İstisna edatı: Cümlede kullanılan edatlardır.

2. Müstesna: İstisna edatından sonra gelen kelimedir. İstisna edilen, hariç tutulan kelimedir.

3. Müstesna minh: İstisna edatından önce gelen kelimedir. Kendisinden bir şeyin hariç tutulduğu, genellikle çoğul olan bir kelimedir.

Not: Müstesna minh;

a) Ya birden fazla olmalı, b) Ya umumi manalı bir kelime olmalı,

(Bir ismin umumi manalı olması için nefy, nehiy veya istifhamdan sonra nekre olarak gelmesi gerekir.), c) Ya da kısımları bulunan müfred bir lafız olmalı.

(Kısımları bulunan müfred: Mesela sahifeleri olan kitap, saatleri olan gün, günleri olan hafta, ay, mevsim, mevsimleri olan sene, seneleri olan ömür gibi isimlerdir.)

Not: Müstesna, istisna edatından hemen sonra gelen kelimedir. Ancak müstesna minh hemen önce gelen kelime olmayabilir. Müstesna mansubdur. Bununla birlikte istisna edatlarının türlerine göre farklı şekillerde îrablanabilir. Türkçeye “ama, ancak, -den başka, -sız, fakat, hariç, müstesna, yalnız, sadece” gibi kelimelerle tercüme edilir.

İstisnanın kısımları üçe ayrılır:

1. Muttasıl istisna

2. Munkatı’ istisna

3. Müferrağ istisna

(Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi) 


وَلِذٰلِكَ خَلَقَهُمْۜ وَتَمَّتْ كَلِمَةُ رَبِّكَ لَاَمْلَـَٔنَّ جَهَنَّمَ مِنَ الْجِنَّةِ وَالنَّاسِ اَجْمَع۪ينَ

 

وَ  istînâfiyyedir. لِذٰلِكَ  car mecruru  خَلَقَهُمْ   fiiline müteallıktır. ذا  işaret ismi sükun üzere mebni mahallen mecrur, ismi mecrurdur. ل  harfi buud yani uzaklık bildiren harf, ك  ise muhatap zamiridir. خَلَقَهُمْ  fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri  هوdir.

Muttasıl zamir  هُمْ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.

وَ  atıf harfidir.  تَمَّتْ  fetha üzere mebni mazi fiildir.  تْ  te’nis alametidir.  كَلِمَةُ fail olup lafzen merfûdur.  رَبِّ  muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.

Muttasıl zamir  كَ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 

لَ  kasemin cevabına gelen muvattie harfidir.  اَمْلَـَٔنَّ  fiilinin sonundaki  نَّ, tekid ifade eden nûn-u sakiledir.

اَمْلَـَٔنَّ  fetha üzere mebni muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri  انا ’dir. 

Tekid nun’ları bitiştikleri fiile istikbal manası kazandıran bir edatın veya durumun bulunması halinde muzari fiilin sonuna gelirler. (Soru, arz, tekid lamı, ummak, teşvik, nehiy, temenni ve yemin gibi.)

جَهَنَّمَ  mef’ûlun bih olup gayri munsarif olduğu için cer alameti fethadır. Çünkü kendisinde hem alemlik (özel isim olma vasfı) hem de ucmelik vasfı (yani Arapça olmama vasfı) bulunmaktadır.

İsimler îrab harekelerinin hepsini alıp almama bakımından ikiye ayrılır:

1. Munsarif isimler: Tenvini ve îrab harekelerinin hepsini gerektiği durumlarda alabilen isimlerdir. Yani ref halinde damme, nasb halinde fetha, cer halinde kesrayı alırlar.

2. Gayri munsarif isimler: Kesra (esre) ve tenvini alamayan isimlerdir.

Gayri munsarif isimler esre yerine fetha alırlar. Yani bu isimler ref halinde damme, nasb halinde fetha, cer halinde yine fetha alırlar.

Arapçada bazı isimlerin birtakım özellikleri ve illetleri vardır. Bir ismin munsarif olmasını engelleyen dokuz illet vardır. Bu dokuz illetten ikisi her ne zaman bir isimde bir araya gelse artık o isim gayri munsarif olur. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

مِنَ الْجِنَّةِ  car mecruru  اَمْلَـَٔنَّ  fiiline müteallıktır. 

النَّاسِ  kelimesi atıf harfi  وَ ’la makabline matuftur. 

اَجْمَع۪ينَ  kelimesi  النَّاسِ  kelimesi için manevi tekiddir. Cer alameti  ي ’dir. Cemi müzekker salim kelimeler  ي  ile mecrur olurlar. 

 

اِلَّا مَنْ رَحِمَ رَبُّكَۜ 

 

Ayet önceki ayette sayılanlardan istisna edilenleri bildirmektedir. Müstesna olan müşterek ism-i mevsûl  مَنْ ’nin sıla cümlesi  رَحِمَ رَبُّكَ, müspet mazi fiil sıygasında gelerek sebat, temekkün ve istikrar ifade etmiştir. Faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Müstesnanın ism-i mevsûlle gelmesi, istisna edilenleri tazim ifade eder.

رَبُّكَ  izafetinde muzâf olan Rabb ismi dolayısıyla Hz. Peygamber şan ve şeref kazanmıştır. 

Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu için cümledeki Rabb isminde tecrîd sanatı vardır.


 وَلِذٰلِكَ خَلَقَهُمْۜ 

 

وَ, istînafiyedir. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelam olan cümlede takdim-tehir sanatı vardır. Car mecrur  لِذٰلِكَ, amili olan  خَلَقَهُمْۜ ’a takdim edilmiştir. Cümlede işaret ismiyle rahmete veya ihtilafa işaret edilmiştir.

İşaret isminde istiare vardır. Bilindiği gibi işaret ismi, mahsus şeyler için kullanılır. Ama burada olduğu gibi aklî şeyler için kullanıldığında istiare olur. Câmi; her ikisinde de “vücûdun tahakkuku”dur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kuran Işığında Belagat Dersleri Beyan İlmi)

وَلِذٰلِكَ خَلَقَهُمْ [Onları bunun için yaratmıştır.]  ifadesinde  هُمْ  zamiri “insanlara” ait olursa işaret ismi olan  ذٰلِكَ  ihtilaf, لِ  harfi de akıbet içindir, ya da işaret hem ihtilafa hem de rahmetedir. Eğer  مَنْ ’e giderse, rahmetedir. (Beyzâvî)

ولِذَلِكَ خَلَقَهُمْ  ifadesinde mamulun amiline takdimi kasr için değildir. Sadece bu illetin önemi ve iki ayetin birarada tefsir edilmesindeki karışıklığı gidermek içindir. (Âşûr) 


 وَتَمَّتْ كَلِمَةُ رَبِّكَ

 

Makabline matuf olan  وَتَمَّتْ كَلِمَةُ رَبِّكَ  cümlesi, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

رَبِّكَ  izafetinde Rabb isminin Hz. Peygambere ait zamire muzâf olması, Peygamberin makamını şereflendirmek ve teselli hususunda son derece lütuf ile muamele etmek içindir.

Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde Rabb isminin zikredilmesi tecrîd sanatıdır.

 

 لَاَمْلَـَٔنَّ جَهَنَّمَ مِنَ الْجِنَّةِ وَالنَّاسِ اَجْمَع۪ينَ

 

Fasılla gelen cümleye dahil olan lam, mahzuf kasemin cevabına gelen harftir. Müspet muzari fiil sıygasındaki  لَاَمْلَـَٔنَّ جَهَنَّمَ مِنَ الْجِنَّةِ وَالنَّاسِ اَجْمَع۪ينَ  cümlesi, mahzuf kasemin cevabıdır. Kasem fiilinin hazfi, îcâz-ı hazif sanatıdır. Mahzuf kasem ve cevabından oluşan terkip, kasem üslubunda gayrı talebî inşâî isnaddır.

مِنَ  teb'iz içindir.

اَجْمَع۪ينَ, manevi tekid harfidir.

تَمَّتْ كَلِمَةُ رَبِّكَ [Rabbinin kelimesi tamam oldu.] fiilinden sonra  لَاَمْلَـَٔنَّ  fiilinde gaibten mütekellime iltifat,  الْجِنَّةِ  ve  وَالنَّاسِ  kelimeleri arasında tıbâk-ı îcab sanatı vardır.

تَمَّتْ كَلِمَةُ رَبِّكَ  ibaresi de istiaredir. Burada “Yüce Allah’ın sözünün (kelime) tamam olmasıyla kastedilen, önceden haber verilen tehdidin doğru olması, bunun tamam olmasıdır. Onun tamlığı, olayın habere uygun olarak vuku bulmasıdır.” (Şerîf er-Râdî, Kur’an Mecazları )

Cin kelimesinin insan kelimesine takdimi, insanların isyanlarının birçok sebebinin onların vesveseleri olması dolayısıyladır. (Fâdıl Sâlih Samerrai, Beyanî Tefsir Yolu c. 3, s. 365)