اِنْ نَقُولُ اِلَّا اعْتَرٰيكَ بَعْضُ اٰلِهَتِنَا بِسُٓوءٍۜ قَالَ اِنّ۪ٓي اُشْهِدُ اللّٰهَ وَاشْهَدُٓوا اَنّ۪ي بَر۪ٓيءٌ مِمَّا تُشْرِكُونَۙ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | إِنْ |
|
|
2 | نَقُولُ | diyoruz ki |
|
3 | إِلَّا | sadece |
|
4 | اعْتَرَاكَ | seni çarpmış |
|
5 | بَعْضُ | bazıları |
|
6 | الِهَتِنَا | ilahlarımızdan |
|
7 | بِسُوءٍ | fena |
|
8 | قَالَ | dedi ki |
|
9 | إِنِّي | şüphesiz ben |
|
10 | أُشْهِدُ | şahit tutuyorum |
|
11 | اللَّهَ | Allah’ı |
|
12 | وَاشْهَدُوا | ve şahid olun |
|
13 | أَنِّي | elbette ben |
|
14 | بَرِيءٌ | uzağım |
|
15 | مِمَّا |
|
|
16 | تُشْرِكُونَ | ortak koştuklarınızdan |
|
اِنْ نَقُولُ اِلَّا اعْتَرٰيكَ بَعْضُ اٰلِهَتِنَا بِسُٓوءٍۜ
اِنْ nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır. نَقُولُ merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri نحن ’dur.
Mekulü’l-kavli, اعْتَرٰيكَ ’dir. نَقُولُ fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur.
اِلَّا hasr edatıdır. اعْتَرٰيكَ elif üzere mukadder fetha ile mebni mazi fiildir.
Muttasıl zamir كَ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. بَعْضُ fail olup lafzen merfûdur. Aynı zamanda muzâftır.
اٰلِهَتِنَا muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur. Muttasıl zamir نَا muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. بِسُٓوءٍ car mecrur اعْتَرٰيكَ fiiline müteallıktır.
اعْتَرٰيكَ fiili, sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İftial babındadır. Sülâsîsi عرو ’dır.
Bu bab, fiile mutavaat (dönüşlülük), ittihaz (edinmek, bir şeyi kendisi için yapmak), müşareket (ortaklık), izhar (göstermek), ihtiyar (seçmek), talep ve çaba göstermek anlamları katar.
قَالَ اِنّ۪ٓي اُشْهِدُ اللّٰهَ وَاشْهَدُٓوا اَنّ۪ي بَر۪ٓيءٌ مِمَّا تُشْرِكُونَۙ
Fiil cümlesidir. قَالَ fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ’dir. Mekulü’l-kavli, اِنّ۪ٓي اُشْهِدُ اللّٰهَ وَاشْهَدُٓو cümlesidir. قَالَ fiilinin mef‘ûlun bihi olarak mahallen mansubdur.
اِنَّ tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir, ismini nasb haberini ref eder. Mütekellim zamiri ي ise اِنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubdur.
اُشْهِدُ fiili اِنَّ ’nin haberi olarak mahallen merfûdur.
اُشْهِدُ merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri أنا ’dir. اللّٰهَ lafza-i celâli mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.
اشْهَدُٓوا fiili atıf harfi وَ ile اُشْهِدُ اللّٰهَ cümlesine matuftur. اشْهَدُٓوا fiili نَ ’un hazfıyla mebni emir fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
اَنَّ tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir, ismini nasb haberini ref eder.
Mütekellim zamiri ي ise اَنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubdur.
بَر۪ٓيءٌ kelimesi اَنَّ ’nin haberi olup lafzen merfûdur.
مَٓا ve masdar-ı müevvel, مِنْ harf-i ceriyle birlikte بَر۪ٓيءٌ kelimesine müteallıktır.
تُشْرِكُونَ fiili, نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
تُشْرِكُونَ fiili, sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İf’al babıdır. Sülâsisi شرك ’dir.
İf’al babı fiile, tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazen de fiilin mücerret manasını ifade eder.
اِنْ نَقُولُ اِلَّا اعْتَرٰيكَ بَعْضُ اٰلِهَتِنَا بِسُٓوءٍۜ
Ayet istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Menfi fiil sıygasında faide-i haber inkârî kelam olan cümle kasr üslubuyla tekid edilmiştir.
نَقُولُ fiilinin mekulü’l-kavli olan اعْتَرٰيكَ بَعْضُ اٰلِهَتِنَا بِسُٓوءٍۜ cümlesi, mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Bu ayet, bundan önceki ayetin izahı mahiyetindedir. Çünkü onların Hud (a.s.) hakkındaki beyanları, onun sözlerine hiç itibar etmemeyi ve onları hurafe kabilinden saymayı tazammun ediyordu. (Ebüssuûd)
اِنْ ve اِلَّا ’nın oluşturduğu kasr, fiille mef’ûlü arasındadır. نَقُولُ maksûr, عْتَرٰيكَ maksûrun aleyhtir.
Bu durumda kasr-ı sıfat ale’l-mevsûf olması caizdir. Yani fail tarafından gerçekleştirilen fiil, başka mef'ûllere değil zikredilen mef'ûle tahsis edilmiştir. O mef'ûlde vaki olan başka fiiller vardır. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
بِسُٓوءٍ ’deki tenvin, nev ve kesret ifade eder.
قَالَ اِنّ۪ٓي اُشْهِدُ اللّٰهَ وَاشْهَدُٓوا اَنّ۪ي بَر۪ٓيءٌ مِمَّا تُشْرِكُونَۙ
Beyânî istînâf olarak fasılla gelen cümlede fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir.
Mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
قَالَ fiilinin mekulü’l-kavli olan … اِنّ۪ٓي اُشْهِدُ اللّٰهَ cümlesi ise اِنَّ ile tekid edilmiş isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır.
اِنّ۪ٓ ’nin haberinin اُشْهِدُ şeklinde mazi fiil sıygasında gelmesi, hudûs ve hükmü takviye ifade etmiştir.
Emir üslubunda talebî inşaî isnad olan وَاشْهَدُٓوا cümlesi, وَ ’la اُشْهِدُ اللّٰهَ cümlesine atfedilmiştir. Cümle emir üslubunda gelmiş olmasına rağmen haber manalı olduğu için mecaz-ı mürsel mürekkebtir. Cümlenin haber manalı olması, isim cümlesine atfını mümkün kılmıştır.
Masdar ve tekid harfi اَنّ۪ ’nin dahil olduğu اَنّ۪ي بَر۪ٓيءٌ مِمَّا تُشْرِكُونَۙ cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır. اَنّ۪ ve akabindeki sübut ifade eden isim cümlesi masdar tevilinde, takdir edilen بَ harfiyle birlikte, اشْهَدُٓوا fiiline müteallıktır.
Mecrur mahaldeki masdar harfi مَّا ve sılası olan تُشْرِكُونَۙ cümlesi, masdar teviliyle بَر۪ٓيءٌ ’a müteallıktır. Muzari fiil cümlesi formunda gelen masdar-ı müevvel, teceddüt ve tecessüme işaret etmiştir.
Burada muktezâ-i zâhir اُشْهِدُ اللّٰهَ وَاشْهَدُٓوا (Allahı ve sizi şahit tutarım ki) şeklini gerektirirken mazi yerine emir fiil geldi. Onların ibadet ettikleri şeylerin tahkirini ifade eden bir tehaddi (meydan okuma) manası için emir fiil tercih edilmiştir. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
اُشْهِدُ - اشْهَدُٓوا ve قَالَ - نَقُولُ kelimeleri arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları, اِنّ۪ٓي - اَنّ۪ي kelimeleri arasında cinas-ı nakıs ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatı vardır.
وَاشْهَدُٓوا şeklinde emir sıygasında gelen bu cümlenin asıl maksadı onlara meydan okumaktır. Cümle emir manasından çıktığı için mecaz-ı mürsel mürekkebtir.
Hz. Hud, onların bu ahmakça sözlerine mukabil onların ilahlarından beri olduğuna Allah'ı şahit tutarak cevap verdi ve bunu tekid ve tespit olarak onların zararlarından korkmadığını bildirdi. “Siz de şahit olun.” demesi ise onları hafife almaktır. (Beyzâvî, Ebüssuûd)
Bu ayette lafzen inşa olmasına rağmen manen haber olan اشْهَدُٓوا cümlesi hem lafzen hem manen haber olan اِنّ۪ٓي اُشْهِدُ cümlesine atfedilmiştir. Ortak yön hem Allah Teâlâ’nın hem de kavminin Peygamber Efendimizin (s.a.), müşriklerin taptıklarından berî olduğu konusundaki şahitliğidir. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)