Hûd Sûresi 57. Ayet

فَاِنْ تَوَلَّوْا فَقَدْ اَبْلَغْتُكُمْ مَٓا اُرْسِلْتُ بِه۪ٓ اِلَيْكُمْۜ وَيَسْتَخْلِفُ رَبّ۪ي قَوْماً غَيْرَكُمْۚ وَلَا تَضُرُّونَهُ شَيْـٔاًۜ اِنَّ رَبّ۪ي عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ حَف۪يظٌ  ...

“Eğer yüz çevirirseniz; bilin ki ben, benimle gönderileni size tebliğ ettim. Rabbim (dilerse) sizden başka bir kavmi sizin yerinize getirir ve siz O’na bir zarar veremezsiniz. Şüphesiz Rabbim, her şeyi koruyup gözetendir.”
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 فَإِنْ eğer
2 تَوَلَّوْا yüz çevirirseniz و ل ي
3 فَقَدْ artık
4 أَبْلَغْتُكُمْ size tebliğ ettim ب ل غ
5 مَا şeyi
6 أُرْسِلْتُ benimle gönderilen ر س ل
7 بِهِ
8 إِلَيْكُمْ size
9 وَيَسْتَخْلِفُ ve yerinize yerleştirir خ ل ف
10 رَبِّي Rabbim ر ب ب
11 قَوْمًا bir topluluk ق و م
12 غَيْرَكُمْ sizden başka غ ي ر
13 وَلَا ve
14 تَضُرُّونَهُ O’na zarar da veremezsiniz ض ر ر
15 شَيْئًا hiçbir ش ي ا
16 إِنَّ şüphesiz
17 رَبِّي Rabbim ر ب ب
18 عَلَىٰ
19 كُلِّ her ك ل ل
20 شَيْءٍ şeyi ش ي ا
21 حَفِيظٌ koruyandır ح ف ظ
 

فَاِنْ تَوَلَّوْا فَقَدْ اَبْلَغْتُكُمْ مَٓا اُرْسِلْتُ بِه۪ٓ اِلَيْكُمْۜ 

 

فَ  atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyh arasında hiç zaman geçmediğini, işin hemen yapıldığını ifade eder.  فَ  ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştiremez. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

اِنْ  iki muzari fiili cezm eden şart harfidir.  تَوَلَّوْا  şart fiili olup  نْ ’nun hazfıyla meczum muzari fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur. 

فَ, şartın cevabının başına gelen rabıta harfidir. 

قَدْ  tahkik harfidir.  اَبْلَغْتُكُمْ sükun üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir  تُ  fail olarak mahallen merfûdur. 

Muttasıl zamiri  كُمْ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.

Müşterek ismi mevsûl  مَٓا, mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. İsm-i mevsûlun sılası   اُرْسِلْتُ بِه۪ٓ ’dir. Îrabtan mahalli yoktur.

اُرْسِلْتُ  sükun üzere mebni, meçhul mazi fiildir. Muttasıl zamir  تُ  naib-i fail olarak mahallen merfûdur.

بِه۪ٓ  car mecruru  اُرْسِلْتُ  fiiline müteallıktır.

 

 وَيَسْتَخْلِفُ رَبّ۪ي قَوْماً غَيْرَكُمْۚ 

 

وَ  istînâfiyyedir.  يَسْتَخْلِفُ  merfû muzari fiildir.  رَبّ۪ي  fail olup mukadder damme ile merfûdur. Mütekellim zamiri  ي  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

قَوْماً  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. غَيْرَ  kelimesi  قَوْماً ’nin sıfatıdır.

Nekre isimden sonra gelen cümle veya şibh-i cümle sıfat olur. Marife isimden sonra gelen cümle veya şibh-i cümle hal olur. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi) 

Muttasıl zamir  كُمْ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

Şartın cevabı öncesinin delaletiyle mahzuftur. 


                                                                          وَلَا تَضُرُّونَهُ شَيْـٔاًۜ 

 

وَ  atıf harfidir.  لَا  nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır. 

 تَضُرُّونَهُ  fiili,  نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı  fail olup mahallen merfûdur.

Muttasıl zamir  هُ  mefûlun bih olarak mahallen mansubdur.  شَيْـٔاً  mef’ûlu mutlaktan naibtir. 


                                                                                                     اِنَّ رَبّ۪ي عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ حَف۪يظٌ

 

İsim cümlesidir.  اِنَّ  tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir, ismini nasb haberini ref eder.

رَبّ۪ي  mukadder  fetha  ile mansub olup   اِنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubtur.  ي muzâfun ileyhdir.  عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ car mecruru  حَف۪يظٌ ’e müteallıktır.  شَيْءٍ  muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.  حَف۪يظٌ  haber olup lafzen merfûdur. 

حَف۪يظٌ mübalağalı ism-i faildir. Mübalağalı ism-i fail: Bir varlıkta bir niteliğin aşırı derecede bulunduğunu gösteren, fiilden türeyen, sıfat cinsinden isimlerdir. Mübalağalı ism-i failler Allah için kullanılırsa sıfat, insanlar için kullanılırsa mübalağa ya da lakap olurlar. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

اِنَّ رَبّ۪ي عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ حَف۪يظٌ  cümlesinde  عَلٰى (üstünde) kelimesi, "lâm" manasınadır. O beni, bana yapmak istediğiniz kötülüklere karşı koruyacaktır, demektir. (Kurtubî)

 

فَاِنْ تَوَلَّوْا فَقَدْ اَبْلَغْتُكُمْ مَٓا اُرْسِلْتُ بِه۪ٓ اِلَيْكُمْۜ

 

فَ  istînâfiyyedir. Şart üslubunda gelmiş haberî isnaddır. Müspet muzari fiil sıygasındaki  تَوَلَّوْا, şart cümlesidir.

فَ  karinesiyle gelen cevap  فَقَدْ اَبْلَغْتُكُمْ مَٓا اُرْسِلْتُ بِه۪ٓ اِلَيْكُمْۜ  cümlesi, tahkik harfi  قَدْ  ile tekid edilmiş lâzım-ı  faide-i haber talebî kelamdır. 

Mef’ûl konumundaki  مَٓا  müşterek ism-i mevsûlünün sılası  اُرْسِلْتُ بِه۪ٓ اِلَيْكُمْ, mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

اُرْسِلْتُ - اَبْلَغْتُ  kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.


 وَيَسْتَخْلِفُ رَبّ۪ي قَوْماً غَيْرَكُمْۚ وَلَا تَضُرُّونَهُ شَيْـٔاًۜ 

 

وَ  istînâfiyyedir.

Cümle müspet muzari fiil cümlesi faide-i haber ibtidai kelamdır.  رَبّ۪ي  izafeti, muzâfun ileyhin şanı içindir.

Müsnedün ileyh veciz ifade kastıyla izafet terkibiyle gelmiştir.

قَوْماً ’deki tenvin, cins ve tazim ifade eder.

Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde Rabb isminin zikredilmesi  tecrîd sanatıdır.

وَلَا تَضُرُّونَهُ شَيْـٔاًۜ  cümlesi makabline  وَ ’la atfedilmiştir. Menfi muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.


 اِنَّ رَبّ۪ي عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ حَف۪يظٌ

 

Ayetin son cümlesi ta’liliyye olarak fasılla gelmiştir. Fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir.

إِنَّ  ile tekid edilmiş, isme isnad olan bu haber cümlesi sübut ifade eder. Faide-i haber inkârî kelamdır.

Yalnızca bir isim cümlesi bile devam ve sübut ifade ettiğinden,  اِنَّ  ve isim cümlesi olmak üzere iki tekid içeren  bu ve benzeri cümleler çok muhkem/sağlam cümlelerdir. 

İsim cümleleri sübut ifade eder. İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

اِنَّ ’nin isminin izafetle gelmesi veciz ifade kastına matuftur.

رَبّ۪ي  izafeti, muzâfun ileyhin şanı içindir.

شَيْء ’deki tenvin, kesret ve nev ifade eder.

عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ amiline takdim edilmiştir. Bu takdim, isnadın Allah Teâlâ’ya olması karînesiyle hasr ifade eder. Mamulun amiline kasrını, başka bir deyişle de olumlu ifadenin yanında bir de olumsuz mana ifade eder.  عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ maksûrun aleyh,  حَف۪يظٌ ise maksûrdur.

حَف۪يظٌ - تَضُرُّونَ  kelimeleri arasında tıbâk-ı hafî sanatı vardır.

شَيْءٍ - رَبّ۪  kelimelerinin tekrarında reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatı vardır.

اِنَّ - اِنْ  kelimeleri arasında cinas-ı nakıs ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.


الحَف۪يظٌا  kelimesi aslında  الحافظ  kelimesinin mübalağalı halidir. O (Hafîz) ki korunan şeyi, koruyandan (kendisinden) gayrı hiç kimsenin ulaşamayacağı bir şekilde koruma altına alandır. İşte bu ifadede kudret ve boyun eğdirmekten kinaye vardır. (Âşûr)