فَعَقَرُوهَا فَقَالَ تَمَتَّعُوا ف۪ي دَارِكُمْ ثَلٰثَةَ اَيَّامٍۜ ذٰلِكَ وَعْدٌ غَيْرُ مَكْذُوبٍ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | فَعَقَرُوهَا | yine de onu kestiler |
|
2 | فَقَالَ | (bunun üzerine) dedi ki |
|
3 | تَمَتَّعُوا | yaşayın |
|
4 | فِي |
|
|
5 | دَارِكُمْ | yurdunuzda |
|
6 | ثَلَاثَةَ | üç |
|
7 | أَيَّامٍ | gün |
|
8 | ذَٰلِكَ | işte bu |
|
9 | وَعْدٌ | bir vaaddir |
|
10 | غَيْرُ |
|
|
11 | مَكْذُوبٍ | yalanlanmayacak |
|
فَعَقَرُوهَا فَقَالَ تَمَتَّعُوا ف۪ي دَارِكُمْ ثَلٰثَةَ اَيَّامٍۜ
Ayet mukadder istînâfa matuftur. Takdiri, فأبوا سماع كلامه فعقروها (Onun sözüne kulak vermediler ve deveyi kestiler.) şeklindedir.
Fiil cümlesidir. فَ atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyh arasında hiç zaman geçmediğini, işin hemen yapıldığını ifade eder. فَ ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştiremez. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
عَقَرُوهَا damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
Muttasıl zamir هَا mef’ûlün bih olarak mahallen mansubdur.
فَ atıf harfidir. قَالَ fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ’dir.
Mekulü’l-kavli, تَمَتَّعُوا فٖي دَارِكُمْ ’dur. قَالَ fiilinin mef’ûlün bihi olarak mahallen mansubdur.
تَمَتَّعُوا fiili ن ’un hazfıyla emir fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
فٖي دَارِكُمْ car mecruru تَمَتَّعُوا fiiline müteallıktır. فِي harf-i ceri mecruruna mekân zarfı, zaman zarfı, söz ve görüş konusu olarak, vardır-mevcuttur, hal, sebep, mukayese, karşılaştırma gibi manalar kazandırabilir. Burada mekân zarfı manasındadır. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
Muttasıl zamir كُمْ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
ثَلٰثَةَ zaman zarfı, تَمَتَّعُوا fiiline müteallıktır. اَيَّامٍ muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.
3 ile 10 arası sayıların temyizinde önce sayı sonra temyiz gelir. Sayı muzâf, temyiz muzâfun ileyh olur. Muzâfın harekesi cümledeki konumuna göre değişir. Muzâfun ileyh daima mecrurdur. Bu yüzden sayı muzâf olduğu için cümledeki konumuna göre îrabını alır, temyiz muzâfun ileyh olduğu için daima mecrurdur. Temyiz çoğul ve belirsiz olur. Sayı ile temyiz cinsiyet yönünden birbirinin zıttı olur. (Temyiz çoğul olduğu için eril veya dişil olduğunu anlamak için tekiline bakılır.) (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
تَمَتَّعُوا fiili, sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. تَفَعَّلَ babındadır. Sülâsîsi متع ’dir.
Bu bab fiile mutavaat, tekellüf, ittihaz, sayruret, tecennüb (sakınma) ve talep anlamları katar.
ذٰلِكَ وَعْدٌ غَيْرُ مَكْذُوبٍ
İsim cümlesidir. ذٰلِكَ işaret ismi, mübteda olarak mahallen merfûdur. وَعْدٌ haber olup lafzen merfûdur.
غَيْرُ kelimesi وَعْدٌ ’un sıfatı olup lafzen merfûdur. مَكْذُوبٍ muzâfun ileyh olarak kesra ile mecrurdur.
مَكْذُوبٍ kelimesi sülâsî mücerred olan كذب fiilinin ism-i mef’ûlüdür.فَعَقَرُوهَا فَقَالَ تَمَتَّعُوا ف۪ي دَارِكُمْ ثَلٰثَةَ اَيَّامٍۜ
Ayet mukadder istînâfa matuftur. İki ayet arasında meskûtun anh vardır. Takdiri, فأبوا سماع كلامه فعقروها (Onun sözüne kulak vermediler ve deveyi kestiler.) şeklindedir.
فَعَقَرُوهَا cümlesi, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Öncesine atfedilen قَالَ تَمَتَّعُوا فٖي دَارِكُمْ cümlesi müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
قَالَ fiilinin mef’ûlü olan mekulü’l-kavl cümlesi تَمَتَّعُوا فٖي دَارِكُمْ ثَلٰثَةَ اَيَّامٍ ise emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.
Emir üslubundaki cümle vaz edildiği anlamın dışında tehdit ve kınama manası kazandığı için mecaz-ı mürsel mürekkebtir.
فٖي دَارِكُمْ (Diyarınızda) ifadesi “evlerinizde” anlamında olabildiği gibi “şu dünya diyarınızda” manasını da ifade edebilir. (Beyzâvî)
دَارِكُمْ Bu tabirle dünya kastedilmiştir. Salih (a.s.) ذٰلِكَ وَعْدٌ غَيْرُ مَكْذُوبٍ “İşte bu, yalan çıkarılamayacak bir tehdittir…” demiştir. Yani غَيْرُ كَذِيبٍ (içinde yalan bulunmayan) demektir. مجلود /meclud (celde vurulmuş), مَعْقُول /makul (düşünülmüş, akledilmiş) ve مَفْتُون /meftun (fitnelenmiş) kelimelerinde olduğu gibi bazen ism-i mef'ûl sıygasıyla masdar manası kastedilebilir. (Fahreddin er-Râzî)
ذٰلِكَ وَعْدٌ غَيْرُ مَكْذُوبٍ
İstînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Mübteda ve haberden müteşekkil cümle, faide-i haber ibtidaî kelamdır.
İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
Müsnedün ileyhin işaret ismiyle gelmesi, işaret edilene dikkat çekmek içindir.
ذٰلِكَ ’de istiare vardır. ذٰلِكَ ile vaade işaret edilmiştir. Bilindiği gibi işaret isimleri mahsus şeyler için kullanılır. Burada olduğu gibi aklî bir şeye işaret ismiyle işaret edilirse aklî olan hissî olana benzetilmiş olduğundan, istiare oluşur. Yani o manevi şey hissî bir şeymiş gibi ifade edilerek anlatım daha etkili hale getirilir. Burada da Allah’ın vaadi gözle görülür elle tutulur hissî bir madde yerine konmuştur. Câmi’ her ikisindeki vücudun tahakkukudur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Beyân İlmi)
Dil alimleri sadece mühim bir haber vermek istedikleri zaman muşârun ileyhi işaret ismiyle kâmil olarak temyiz ederler. Çünkü bu şekilde işaret ederek verdikleri haber başka hiçbir kelamda bu kadar açık bir şekilde ortaya konmaz. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâğî Tefsiri 5, Duhan Suresi, 57, s. 190)
وَعْدٌ غَيْرُ مَكْذُوبٍ ifadesinde, istiare-i mekniyye tahyiliyye vardır. Yalancı manasındaki مَكْذُوبٍ kelimesi, mübalağa amacıyla mecazî olarak batıl anlamında kullanılmıştır. (Mahmud Sâfî, İ’râb)
مَكْذُوبٍ kelimesi, غَيْرُ için sıfattır. Dolayısıyla cümlede ıtnâb sanatı vardır.
Sıfat, tabi olduğu kelimenin sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için kullanılan bir açıklama biçimidir. Sıfatın kullanılmasının, metbusunun daha iyi tanınması, övülmesi, yerilmesi, pekiştirilmesi, acındırılması, kapalılığının giderilmesi, tahsis edilmesi gibi maksatları vardır. Itnâb, bazen de sıfatlar vasıtasıyla yapılmaktadır. (Ar. Gör. Ömer Kara, Belâgat İlminde İki İfade Biçimi: Itnâb-Îcaz (I) Kur’an Metninin Anlaşılmasındaki Rolü Üzerine Bir Deneme)