وَامْرَاَتُهُ قَٓائِمَةٌ فَضَحِكَتْ فَبَشَّرْنَاهَا بِاِسْحٰقَۙ وَمِنْ وَرَٓاءِ اِسْحٰقَ يَعْقُوبَ
وَامْرَاَتُهُ قَٓائِمَةٌ فَضَحِكَتْ فَبَشَّرْنَاهَا بِاِسْحٰقَۙ
İsim cümlesidir. وَ istînâfiyyedir. امْرَاَتُهُ mübteda olup lafzen merfûdur. Muttasıl zamir هُ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
قَٓائِمَةٌ haber olup lafzen merfûdur.
فَ atıf harfidir. ضَحِكَتْ fetha üzere mebni mazi fiildir. تْ te’nis alametidir. Fail müstetir olup takdiri هى ’dir.
Atıf harflerinden biri kullanılarak iki kelimeyi veya iki cümleyi birbirine bağlamaya atf-ı nesak denir. Atıf harfinden önce gelene matufun aleyh, sonra gelene matuf denir. Matuf ve matufun aleyh arasında îrab bakımından, sıyga bakımından, cümlelerin haberî veya inşâî olması bakımından uyum olur. Mana bakımından aralarında uygunluk varsa fiil isme atfedilebilir. Müstetir zamir atıf olmaz.
Matufun îrabı her zaman için matufun aleyhe uyar.
فَ : Matuf ve matufun aleyh arasında hiç zaman geçmediğini, işin hemen yapıldığını ifade eder. فَ ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştiremez. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
فَ atıf harfidir. بَشَّرْنَاهَا sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamiri نَا fail olarak mahallen merfûdur.
Muttasıl zamir هَا mef’ûlün bih olarak mahallen mansubdur. بِاِسْحٰقَ car mecruru بَشَّرْنَاهَا fiiline müteallıktır. Muzâf hazf edilmiştir. Takdiri, بولادة إسحاق şeklindedir.
اِسْحٰقَ kelimesi gayri munsarif olduğu için esre almamıştır. Cer alameti fethadır. Çünkü kendisinde hem alemlik (özel isim olma vasfı) ve hem de ucmelik vasfı (yani Arapça olmama vasfı) bulunmaktadır.
İsimler îrab harekelerinin hepsini alıp almama bakımından 2’ye ayrılır:
1. Munsarif isimler: Tenvini ve îrab harekelerinin hepsini gerektiği durumlarda alabilen isimlerdir. Yani ref halinde damme, nasb halinde fetha, cer halinde kesrayı alırlar.
2. Gayri munsarif isimler: Kesra (esre) ve tenvini alamayan isimlerdir.
Gayri munsarif isimler esre yerine fetha alırlar. Yani bu isimler ref halinde damme, nasb halinde fetha, cer halinde yine fetha alırlar.
Arapçada bazı isimlerin birtakım özellikleri ve illetleri vardır. Bir ismin munsarif olmasını engelleyen dokuz illet vardır. Bu dokuz illetten ikisi her ne zaman bir isimde bir araya gelse artık o isim gayri munsarif olur. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
وَمِنْ وَرَٓاءِ اِسْحٰقَ يَعْقُوبَ
وَ atıf harfidir. مِنْ وَرَٓاءِ car mecruru mahzuf fiile müteallıktır. Takdiri, وهبنا şeklindedir. اِسْحٰقَ muzâfun ileyh olup gayri munsarif olduğu için esre almamıştır. Cer alameti fethadır.
و : Matuf ve matufun aleyhin hükümde ortak olduğunu belirtir. İkisi arasında tertip (sıra) olduğunu göstermez. Vav ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştirebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
يَعْقُوبَ kelimesi mahzuf fiilin mef’ûlün bihidir.
Bazı müfessirlere göre ise يَعْقُوبَ kelimesi اِسْحٰقَ ’a atfedilmiş ve mecrur olup gayri munsarif olduğu için de esre almamıştır. Cer alameti fethadır.وَامْرَاَتُهُ قَٓائِمَةٌ فَضَحِكَتْ فَبَشَّرْنَاهَا بِاِسْحٰقَۙ وَمِنْ وَرَٓاءِ اِسْحٰقَ يَعْقُوبَ
وَ istînâfiyyedir. Mübteda ve haberden oluşmuş cümle, faide-i haber ibtidaî kelamdır. İsim cümlesi sübut ifade eder.
Müsnedün ileyhin izafetle marife olması veciz ifade kastına matuftur.
فَ ile makabline atfedilen ضَحِكَتْ cümlesi, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Yine فَ ile makabline atfedilen فَبَشَّرْنَاهَا بِاِسْحٰقَ cümlesi de aynı üsluptadır.
Car mecrur مِنْ وَرَٓاءِ, mahzuf bir fiile müteallıktır. Takdiri, وهبنا (Hibe ettik, bağışladık.) şeklindedir. Fiilin hazfi, îcâz-ı hazif sanatıdır.
Zamir makamındaki اِسْحٰقَ kelimesinin tekrarında ıtnâb ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
اِسْحٰقَ - يَعْقُوبَ kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.
فَبَشَّرْناها بِإسْحاقَ cümlesi matuf olması açısından ضَحِكَتْ cümlesine tefrî olarak gelmiştir. (Âşûr)
“Bu söz üzerine güldü. Biz de ona İshak'ı müjdeledik.” Alimler فَضَحِكَتْ fiilinin hangi manada kullanıldığı hususunda ihtilaf etmişlerdir: Bazıları bunu “gülme” manasına, bazıları da gülme dışında bir manaya hamletmişlerdir. Hz. İbrahim'in karısının, İbrahim’in (a.s.) korkusunun zail olmasına sevinmiş olmasından başka bir şey değildir. Çünkü o melekler, “Korkma, biz Lut kavmine gönderildik.” deyince Hz. İbrahim'in korkusunun zail olup sevinmesinden dolayı hanımı da büyük sevinç duymuştur. İnsan böyle durumlarda bazen gülebilir.
فَضَحِكَتْ fiili, “hayız oldu” manasındadır. Bu görüş, Mücahid ve İkrime'den nakledilmiştir. Bunlar şöyle demişlerdir: “Hz. İbrahim'in hanımı, korkudan emin olduğu için sevindiğinde hayız olmuştu. Hayız olunca da ona, bir çocuğunun olacağı müjdesi verilmişti.” Ferrâ ve Ebu Ubeyde, bu fiilin “hayız oldu” manasına gelmesini kabul etmemişlerdir. Ebu Bekr el-Enbârî ise: “Onlar, bu fiilin bu manaya geldiğini bilmiyor iseler de başkaları bilir.” demiştir. Leys, ayetteki فَضَحِكَتْ fiiline, “hayız gördü” manasını vermiştir. Ezherî de bazı kimselerden, “bu fiilin aslının, hurma tomurcuğunun yarılıp açılması manasında olan, ضِحَاكٌ اَلطَّلْعَةُ masdarı olduğunu” nakletmiştir. Nitekim Arapçada “tomurcuk yarıldı (açtı)” manasında ضَحِكَتِ الطَّلْعَةُ denilir. (Fahreddin er-Râzî, Âşûr)
Burada müjde İbrahim'in (a.s.) karısına yöneltilmiştir. Oysa bu müjdede asıl olan İbrahim’dir (a.s.). Nitekim Saffat Suresi’nin 101 ve Zariyat Suresi’nin 28. ayetlerinde müjdelenen İbrahim’dir (a.s.).
Ancak burada karısının müjdelenmesi, müjde konusu çocuğun ikisinden dünyaya geleceğini bildirmek hem de karısının çocuk doğurmayı çok arzu eden kısır bir kadın olduğu içindir. (Ebüssuûd)
Ayette Hz. İbrahim’in karısından zevc değil de imrae olarak bahsedilmesi o sırada çocuklarının olmayışındandır.
İlgili ayetler incelendiğinde Kur’an’da zevc kelimesinin şu durumlarda kullanıldığı görülür:
İmrae kelimesi zevc için sayılan unsurların zıddı bir durum meydana geldiği takdirde veya tamamen ortadan kalktığı hallerde kullanılmaktadır: