وَيَا قَوْمِ لَا يَجْرِمَنَّكُمْ شِقَاق۪ٓي اَنْ يُص۪يبَكُمْ مِثْلُ مَٓا اَصَابَ قَوْمَ نُوحٍ اَوْ قَوْمَ هُودٍ اَوْ قَوْمَ صَالِحٍۜ وَمَا قَوْمُ لُوطٍ مِنْكُمْ بِبَع۪يدٍ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | وَيَا قَوْمِ | kavmim |
|
2 | لَا |
|
|
3 | يَجْرِمَنَّكُمْ | sizi musibete uğratmasın |
|
4 | شِقَاقِي | bana karşı gelmeniz |
|
5 | أَنْ |
|
|
6 | يُصِيبَكُمْ | isabet edenin |
|
7 | مِثْلُ | benzerinin |
|
8 | مَا | şeylerin |
|
9 | أَصَابَ | başlarına gelen |
|
10 | قَوْمَ | kavminin |
|
11 | نُوحٍ | Nuh |
|
12 | أَوْ | yahut |
|
13 | قَوْمَ | kavminin |
|
14 | هُودٍ | Hud |
|
15 | أَوْ | veya |
|
16 | قَوْمَ | kavminin |
|
17 | صَالِحٍ | Salih |
|
18 | وَمَا | ve değildir |
|
19 | قَوْمُ | kavmi |
|
20 | لُوطٍ | Lut |
|
21 | مِنْكُمْ | sizden |
|
22 | بِبَعِيدٍ | uzak |
|
وَيَا قَوْمِ لَا يَجْرِمَنَّكُمْ شِقَاق۪ٓي اَنْ يُص۪يبَكُمْ مِثْلُ مَٓا اَصَابَ قَوْمَ نُوحٍ اَوْ قَوْمَ هُودٍ اَوْ قَوْمَ صَالِحٍۜ
وَ atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyhin hükümde ortak olduğunu belirtir. İkisi arasında tertip olduğunu göstermez. Vav ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştirebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
يَا nidadır. قَوْمِ münadadır. Kelimenin sonundaki kesra muzâfun ileyhten ivazdır. Mütekellim يَ ’sı mahzuftur.
Nidanın cevabı لَا يَجْرِمَنَّكُمْ شِقَاقٖٓي ’dır.
لَٓا nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır. يَجْرِمَنَّ fetha üzere mebni muzari fiildir.
يَجْرِمَنَّ fiilinin sonundaki نَّ, tekid ifade eden nûn-u sakiledir. Muttasıl zamir كُمْ mef’ûlün bih olarak mahallen mansubdur.
Tekid nûn’ları bitiştikleri fiile istikbal manası kazandıran bir edatın veya durumun bulunması halinde muzari fiilin sonuna gelirler. (Soru, arz, tekid lâmı, ummak,
teşvik, nehiy, temenni ve yemin gibi.)
شِقَاقٖٓي fail olup mukadder damme ile merfûdur. Mütekellim zamiri ي muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
اَنْ ve masdar-ı müevvel, يَجْرِمَنَّكُمْ fiilinin ikinci mef’ûlün bihi olarak mahallen mansubdur.
يُصٖيبَكُمْ mansub muzari fiildir. Muttasıl zamir كُمُ mef’ûlün bih olarak mahallen mansubdur. مِثْلُ fail olup lafzen merfûdur.
Müşterek ism-i mevsûl مَٓا, muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. İsm-i mevsûlün sılası اَصَابَ ’dir. Îrabdan mahalli yoktur.
اَصَابَ fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ’dir.
قَوْمَ mef’ûlün bih olup fetha ile mansubdur. نُوحٍ muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.
اَوْ atıf harfi tahyîr/tercih ifade eder. Türkçede “veya, yahut, ya da, yoksa” kelimeleriyle karşılayabileceğimiz bu edat iki unsur arasında (matuf-matufun aleyh) tahyir yani tercih (iki şeyden birini seçme) söz konusu olması durumlarında kullanılır. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
قَوْمَ mef’ûlün bih olup fetha ile mansubdur. هُودٍ muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.
قَوْمَ صَالِحٍ cümlesi atıf harfi اَوْ ile makabline (kendisinden öncesine) matuftur.
وَمَا قَوْمُ لُوطٍ مِنْكُمْ بِبَع۪يدٍ
وَ istînâfiyyedir. مَا nefy harfi olup لَيْسَ gibi amel eder. İsmini ref haberini nasb eder.
قَوْمُ kelimesi مَٓا ’nın ismi olup lafzen merfûdur. لُوطٍ muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.
مِنْكُمْ car mecruru بَعٖيدٍ ’e müteallıktır.
بِ harf-i ceri zaiddir. بَعٖيدٍ kelimesi lafzen mecrur, َٓما ’nın haberi olarak mahallen mansubdur.وَيَا قَوْمِ لَا يَجْرِمَنَّكُمْ شِقَاق۪ٓي اَنْ يُص۪يبَكُمْ مِثْلُ مَٓا اَصَابَ قَوْمَ نُوحٍ اَوْ قَوْمَ هُودٍ اَوْ قَوْمَ صَالِحٍۜ
Ayet önceki ayetteki يَا قَوْمِ ’ye matuf olup nida üslubunda talebî inşâî isnaddır. Münada olan قَوْمِ ’deki mütekellim zamirinin hazfi nida edenin münadaya yakın olma isteğine işarettir.
Nidanın cevabı olan لَا يَجْرِمَنَّكُمْ شِقَاق۪ٓي cümlesi nehiy üslubunda talebî inşâî isnaddır.
اَنْ ve akabindeki يُص۪يبَكُمْ şeklindeki muzari fiil cümlesi, masdar teviliyle mef’ûl konumundadır.
مِثْلُ ’nun muzâfun ileyhi olarak mecrur mahaldeki müşterek ism-i mevsûl مَٓا ’nın sılası olan اَصَابَ قَوْمَ نُوحٍ, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Şuayb (a.s.), dördüncü cevap olarak, “Ey kavmim, bana düşmanlığınız, size bir musibet getirmesin.” demiştir. Keşşâf sahibi şöyle der: جرم fiili bazen bir bazen iki mef’ûl alma hususunda tıpkı كسب (kazandı) fiili gibidir. Nitekim Arapçada, “O, bir günah işledi, onu kesbetti.” denildiği gibi “O, ona günah işletti ve o, ona onu kazandırdı.” da denilir. Ayetteki fiil de bu şekildedir yani “Bana olan düşmanlığınız, başınıza bir azabın isabet etmesine sebebiyet vermesin.” demektir.” (Fahreddin er-Râzî)
Ey kavmim! Sizin bana olan düşmanlığınız, sakın ola ki Nuh (a.s.) kavminin başına gelen tufanda boğulma musibeti yahut da Hud (a.s.) kavminin başına gelen fırtına musibeti gibi veyahut Salih (a.s.) kavminin başına gelen korkunç ses ve sarsıntı musibeti gibi size de bir musibet getirmesin!
Bu ilâhî ifade, hakikatte en güzel ve hârika bir üslup ile, kâfirlerin, Şuayb’a (a.s.) düşmanlık etmelerini yasaklamaktadır. (Ebüssuûd)
اَصَابَ - يُص۪يبَكُمْ kelimeleri arasında cinas ve reddü’l-acüz ale’s-sadr, kavim kelimesinin tekrarında reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
وَمَا قَوْمُ لُوطٍ مِنْكُمْ بِبَع۪يدٍ
وَ istînâfiyyedir. Menfi isim cümlesi formunda faide-i haber inkârî kelamdır. Sübut ifade eder.
Müsned olan بِبَع۪يدٍ۟ ’deki بِ harfi zaiddir. Tekid ifade eder.
Müsnedün ileyhin izafetle marife olması veciz ifade kastına matuftur.
Car mecrur مِنْكُمْ, amili olan بِبَع۪يدٍ ’e siyaktaki önemine binaen takdim edilmiştir.
Ayette قَوْمِ kelimesi beş kez tekrarlanmıştır. Kur’an’da yer alan tekrarların hiçbirisi maksatsız ve rastgele değildir. Zira her türlü noksanlıktan uzak olan ilâhî kelâmda lüzumsuz söz tekrarına ve tesadüfe asla yer yoktur. Meânî ilminin önemli konularından biri olan ıtnâbın içerisinde mütalaa edilen tekrir sanatı, Kur’an-ı Kerim’in en belirgin üslup özelliklerindendir. Tekrir, maksadı ifade etmek için çeşitli amaçlarla yapılır. Buradaki belâgî amaç ikaz, korkutma ve uyarıdır. Bu tekrarda ayrıca reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatı vardır.
Bu sözle onların mekân bakımından, birbirlerinden uzak olmadıkları manası kastedilmiştir. Çünkü Lut’un (a.s.) kavminin beldesi, Medyen'e yakın idi.
Ayrıca zaman bakımından onlardan uzak olmadıkları kastedilmiştir. Zira Lut’un (a.s.) kavminin helaki, Şuayb (a.s.) zamanındaki insanların haberdar olduğu en yakın helak hadisesidir. Bil ki her iki manaya göre de zaman ve mekân bakımından yakın olma, o şeyi iyice bilme ve onların durumlarına tam vâkıf olma manasına gelir. Binaenaleyh Şuayb (a.s.) sanki “Başınıza benzeri bir azabın gelmemesi için onların başlarına gelenlerden ibret alın ve Allah'a muhalefet edip O'nunla nizalaşmaktan sakının.” demek istemiştir. (Fahreddin er-Râzî)
قَوْمَ نُوحٍ - قَوْمَ هُودٍ - قَوْمَ صَالِحٍۜ - قَوْمُ لُوطٍ kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.
Burada ببعيدين buyurulmamıştır. Çünkü ‘onların helakı uzak değildir veya onlar uzak değildir ya da onların helak oluş zamanı veya mekânı uzak değildir’, manaları kasdedilmiştir. (Fâdıl Sâlih Sâmerrâî, Beyânî Tefsir Yolu, c. 3, s. 319)