وَمَٓا اَكْثَرُ النَّاسِ وَلَوْ حَرَصْتَ بِمُؤْمِن۪ينَ
وَمَٓا اَكْثَرُ النَّاسِ وَلَوْ حَرَصْتَ بِمُؤْمِن۪ينَ
وَ atıf harfidir. ما nefy harfi olup لَيْسَ gibi amel eder. İsmini ref haberini nasb eder.
اَكْثَرُ kelimesi مَٓا ’nın ismi olup lafzen merfûdur. النَّاسِ muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.
وَ haliyyedir. İtiraziyye olması da caizdir. لَوْ gayrı cazim şart harfidir. Cümleye muzâf olur.
حَرَصْتَ şart fiili olup sükun üzere mebni mazi fiildir. Mahallen meczumdur. Muttasıl zamir تَ fail olarak mahallen merfûdur.
بِ harf-i ceri zaiddir. مُؤْمِن۪ينَ lafzen mecrur, مَٓا ’nın haberi olarak mahallen mansubdur. مُؤْمِن۪ينَ kelimesinin nasb alameti ي ’dir. Cemi müzekker salim kelimeler harfle îrablanır.
Şartın cevabı öncesinin delaletiyle mahzuftur. Takdiri, لو حرصت على إيمان أكثر الناس فما هم بمؤمنين (İnsanların çoğunun iman etmesi konusunda hırslı olsan da onların çoğu iman etmez.) şeklindedir.
مُؤْمِن۪ينَ kelimesi; sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan if’al babının ism-i failidir.
İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimedir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
وَمَٓا اَكْثَرُ النَّاسِ وَلَوْ حَرَصْتَ بِمُؤْمِن۪ينَ
Cümle وَ ’la … وَمَا كُنْتَ لَدَيْهِمْ cümlesine atfedilmiştir. Menfi mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Cümlede مَٓا, nakıs fiil ليس gibi amel etmiştir. مَٓا ’nın ismi veciz ifade kastıyla izafet formunda gelmiştir. Haberine dahil olan بِ, tekid ifade eden zaid harftir.
Hal وَ ’ı ile gelen cümle, itiraziyyedir. لَوْ şart edatıdır. Cümle, şart üslubunda haberî isnaddır. Şart cümlesi olan حَرَصْتَ, müspet mazi sıygada faide-i haber ibtidaî kelamdır.
حَرَصْ, bir şeyi, mümkün olan en ileri bir gayretle elde etmeyi istemektir. (Fahreddin er-Râzî)
Şartın cevabı öncesinin delaletiyle hazf edilmiştir. Bu, îcâz-ı hazif sanatıdır. Takdiri,
لو حرصت على إيمان أكثر الناس فما هم بمؤمنين [İnsanların çoğunun iman etmesi konusunda hırslı olsan da onların çoğu iman etmez.] şeklindedir.
Şart ve mahzuf cevap cümlelerinden oluşan terkip, faide-i haber inkârî kelamdır.
Hidayetin sadece Allah’ın elinde olduğunu ifade eden itiraz cümlesi tâzim maksatlı ıtnâbtır.
Ayetteki لَوْ edatının cevabı, mahzuftur. Çünkü bu edatın cevabı, kendinden önce bulunamaz. (Fahreddin er-Râzî)
وَمَٓا اَكْثَرُ النَّاسِ وَلَوْ حَرَصْتَ بِمُؤْمِن۪ينَ (Sen aşırı bir şekilde istesen de insanların çoğu iman etmez.) ayetinde وَلَوْ حَرَصْتَ (sen aşırı bir şekilde istesen de) ara cümlesi, Hicaz lügatindeki مَا ’nın ismi ile haberi arasına girmiştir. Bu ara cümlesi hidayetin sadece Allah’ın elinde olduğunu ifade eder. (Safvetu't Tefasir)