وَشَرَوْهُ بِثَمَنٍ بَخْسٍ دَرَاهِمَ مَعْدُودَةٍۚ وَكَانُوا ف۪يهِ مِنَ الزَّاهِد۪ينَ۟
درهم Dirhem : alışveriş aracı olarak kullanılan üzeri damgalı gümüştür. (Müfredat) Kuran’ı Kerim’de sadece 1 defa geçmiştir. (Mucemul Müfehres) Türkçede kullanılan şekli dirhemdir. (Kuranı Anlayarak Okuma Rehberi)
زهد Zehede : زَهِيد miktarı az nesneye denir. Zâhid زاهِد ise bir nesneden rağbetini başka yöne çeviren, ondan imtina eden, elini eteğini çeken, vazgeçen, uzak duran veya ictinap eden, onu arzulamayan ve onda زَهِيد e yani aza razı olup rıza gösterendir. (Müfredat) Kuran’ı Kerim’de isim olarak sadece 1 defa geçmiştir. (Mucemul Müfehres) Türkçede kullanılan şekilleri zahid ve zühddür. (Kuranı Anlayarak Okuma Rehberi)وَشَرَوْهُ بِثَمَنٍ بَخْسٍ دَرَاهِمَ مَعْدُودَةٍۚ
Fiil cümlesidir. وَ atıf harfidir. شَرَوْهُ mahzuf ي harfinin mukadder dammesiyle mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
Muttasıl zamir هُ mef’ûlün bih olarak mahallen mansubdur.
بِثَمَنٍ car mecruru شَرَوْهُ fiiline müteallıktır. بَخْسٍ kelimesi بِثَمَنٍ ’in sıfatı olup kesra ile mecrurdur.
Varlıkları niteleyen kelimelere sıfat denir. Arapçada sıfatın asıl adı na’t (النَّعَتُ)’dır. Sıfatın nitelediği isme de men’ut (المَنْعُوتُ) denir. Bir ismi doğrudan niteleyen sıfata hakiki sıfat, dolaylı olarak niteleyen sıfata da sebebi sıfat denir.
Sıfat ile mevsûftan oluşan tamlamaya sıfat tamlaması denir. Sıfat tek kelime (isim), cümle ve şibh-i cümle olabilir. Ve sıfat birden fazla gelebilir.
Sıfat iki kısma ayrılır:
1. Hakiki sıfat
2. Sebebi sıfat
Hakiki Sıfat:
1. Müfred olan sıfatlar
2. Cümle olan sıfatlar olmak üzere ikiye ayrılır.
1. Müfred Olan Sıfatlar:
Müfred olan sıfatlar genellikle ism-i fail, ism-i mef’ûl, mübalağalı ism-i fail, sıfat-ı müşebbehe, ism-i tafdil, masdar, ism-i mensub ve sayı isimleri şeklinde gelir.
Sıfat mevsufuna: cinsiyet, adet, marifelik-nekrelik ve îrab bakımından uyar.
Not: Gayri akil (akılsız çoğullar) mevsuf olarak geldiğinde sıfatını müfred müennes olarak da alır.
2. Cümle Olan Sıfatlar: Üçe ayrılır: 1- İsim cümlesi olan sıfatlar, 2- Fiil cümlesi olan sıfatlar, 3- Şibh-i cümle olan sıfatlar. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
دَرَاهِمَ kelimeleri بِثَمَنٍ ’den bedel olup cer alameti fethadır. مَعْدُودَةٍ kelimesi دَرَاهِمَ sıfatıdır.
دَرَاهِمَ kelimesi müntehel cumû’ sıygasında olup gayri munsarif olduğu için cer alameti fethadır.
Gayri munsarif isimler: Kesra (esre) ve tenvini alamayan isimlerdir. Gayri munsarif isimler esre yerine fetha alırlar. Yani bu isimler ref halinde damme, nasb halinde fetha, cer halinde yine fetha alırlar.
Gayri munsarife “memnu’un mine’s-sarf (اَلْمَمْنُوعُ مِنَ الصَّرفِ)” da denir.
Arapçada kullanılmakla birlikte Arapça kökenli olmayan alem (özel) isimler (yer, ülke, kişi adları vb. gibi isimler) de gayri munsarif kısma girer. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
وَكَانُوا ف۪يهِ مِنَ الزَّاهِد۪ينَ۟
وَ atıf harfidir. كَانُوا damme üzere mebni nakıs fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde ismini ref haberini nasb eder.
كَانُوا ’nun ismi, cemi müzekker olan و muttasıl zamirdir, mahallen merfûdur.
ف۪يهِ car mecruru الزَّاهِد۪ينَ۟ ’ye müteallıktır.
مِنَ الزَّاهِد۪ينَ car mecruru كَانُوا ’nun mahzuf haberine müteallıktır.
الزَّاهِد۪ينَ kelimesi sülâsî mücerred olan زهد fiilin ism-i failidir.
İsm-i fail: Eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimedir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
وَشَرَوْهُ بِثَمَنٍ بَخْسٍ دَرَاهِمَ مَعْدُودَةٍۚ وَكَانُوا ف۪يهِ مِنَ الزَّاهِد۪ينَ۟
وَاَسَرُّوهُ بِضَاعَةً cümlesine atfedilen ayetin ilk cümlesi, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
مَعْدُودَةٍ kelimesi, دَرَاهِمَ için sıfattır. Dolayısıyla cümlede ıtnâb sanatı vardır.
Sıfat, tabi olduğu kelimenin sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için kullanılan bir açıklama biçimidir. Sıfatın kullanılmasının, metbusunun daha iyi tanınması, övülmesi, yerilmesi, pekiştirilmesi, acındırılması, kapalılığının giderilmesi, tahsis edilmesi gibi maksatları vardır. Itnâb, bazen de sıfatlar vasıtasıyla yapılmaktadır. (Ar. Gör. Ömer Kara, Belâgat İlminde İki İfade Biçimi: Itnâb-Îcâz (I) Kur’an Metninin Anlaşılmasındaki Rolü Üzerine Bir Deneme)
مَعْدُودَةٍۚ, çokluktan kinayedir. (Âşûr)
Onlar ellerindeki bu büyük insana değer vermemişlerdi. Ondan dolayı da Yusuf’u ucuz fiyata satmışlardı. Bunun sebebi, onu sahipsiz olarak bulmuş olmalarıdır. Zaten bulunan şeye pek değer verilmez. Yahut onlar, Yusuf hakkında güvende olmayıp birilerinin çıkıp onunla ilgili hak iddia etmelerinden korkuyorlardı. (Ebüssuûd)
بَخْسٍ دَرَاهِمَ ibaresi deyimdir. Buna, “Sayılan, tartılmayan dirhemler” manası verilmiştir. Çünkü onlar, ancak meblağ bir ûkiyye (okka) ağırlığına ulaştığında parayı tartarlardı. Dirhemler kırk tane olursa bu kadar tutardı. Kırktan aşağı olunca, sayarak alıp-verirlerdi. İşte bundan dolayı “az miktarda olan” manasında, ma’dûde (sayılan) diyorlardı. Çünkü çok paranın sayılmasından, çok olduğu için imtina edilir (tartılır). (Fahreddin er-Râzî)
زَّاهِد۪ينَ۟ - بَخْسٍ ve ثَمَنٍ - دَرَاهِمَ kelimeleri arasında müraat-ı nazîr sanatı vardır.
Öncesine atfedilen وَكَانُوا ف۪يهِ مِنَ الزَّاهِد۪ينَ۟ cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır. كَانُوا’nun dahil olduğu isim cümlesinde îcaz-ı hazif sanatı vardır. ف۪يهِ car mecruru, كَانُوا ’nun mahzuf haberine müteallıktır.