Yusuf Sûresi 22. Ayet

وَلَمَّا بَلَغَ اَشُدَّهُٓ اٰتَيْنَاهُ حُكْماً وَعِلْماًۜ وَكَذٰلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِن۪ينَ  ...

Olgunluk çağına erişince, ona hikmet ve ilim verdik. İşte biz, iyi davrananları böyle mükâfatlandırırız.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَلَمَّا ne zaman ki
2 بَلَغَ erişince ب ل غ
3 أَشُدَّهُ kuvvetli çağına ش د د
4 اتَيْنَاهُ ona verdik ا ت ي
5 حُكْمًا hüküm ح ك م
6 وَعِلْمًا ve ilim ع ل م
7 وَكَذَٰلِكَ işte böyle
8 نَجْزِي mükafatlandırırız ج ز ي
9 الْمُحْسِنِينَ güzel hareket edenleri ح س ن
 
Meâlinde “erginlik çağı” diye tercüme ettiğimiz eşüd kelimesi sözlükte “güç ve kuvvet” anlamına gelir. Âyette kişinin en fazla güçlü olduğu çağı ifade etmek üzere kullanılmıştır. Bu çağın 18, 20, 33, 40. yaşlar olduğuna dair farklı görüşler vardır (Zemahşerî, II, 310; Şevkânî, III, 19).
 Hz. Yûsuf’a verilen hükümden maksat, muhâkeme, yönetme ve yargılama yeteneği, ilimden maksat da peygamberliğin yanı sıra ek olarak ona verilmiş olan olayları ve rüyaları yorumlama bilgisidir. Nitekim Hz. Yûsuf’un, “Ey Rabbim! Bana iktidar verdin ve bana olayların yorumunu da öğrettin” (Yûsuf 12/101) meâlindeki duasında buna işaret vardır.

Kaynak :Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 224
 

وَلَمَّا بَلَغَ اَشُدَّهُٓ اٰتَيْنَاهُ حُكْماً وَعِلْماًۜ

 

وَ  istînâfiyyedir.  لَمَّٓا  kelimesi  حين  (...dığı zaman) manasında şart anlamı taşıyan zaman zarfıdır. Cümleye muzâf olur.

بَلَغَ  ile başlayan fiil cümlesi muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

بَلَغَ  fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri  هو ’dir.

اَشُدَّهُٓ  mef’ûlün bih olup fetha ile mansubdur. Muttasıl zamir  هُ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

Şartın cevabı  اٰتَيْنَاهُ حُكْماً وَعِلْماً ’‘dır. 

اٰتَيْنَا  sükun üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir  ناَ  fail olarak mahallen merfûdur. 

Muttasıl zamir  هُ  mef’ûlün bih olarak mahallen mansubdur.

حُكْماً  ikinci mef’ûlün bih olup fetha ile mansubdur.

عِلْماً kelimesi atıf harfi  و ’la  حُكْماً ’e matuftur. 

اٰتَيْنَا  fiili, sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. 

İf’al babındadır. Sülâsîsi  اتى ’dir.

İf’al babı fiille tadiye (geçişlilik), kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak), mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. 


 وَكَذٰلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِن۪ينَ

 

وَ  istînâfiyyedir.  كَ  harf-i cerdir.  مثل  kelimesi “gibi” demektir. Bu ibare, amili  نَجْزِي olan mahzuf masdarın sıfatına müteallıktır. Takdiri, وجزاءً مثلَ ذلك نجزي المحسنين  (Bunun gibi muhsinleri mükafatlandırırız.) şeklinedir.

ذا  işaret ismi, sükun üzere mebni mahallen mecrur, ism-i mecrurdur.  ل  harfi buud yani uzaklık bildiren harf,  ك  ise muhatap zamiridir.

نَجْزِي  fiili  ي  üzere mukadder damme ile merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri  نحن ’dur.

الْمُحْسِن۪ينَ  mef’ûlün bih olup nasb alameti  ي  harfidir. Çünkü cemi müzekker salimler harfle îrablanırlar.

الْمُحْسِن۪ينَ  sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan if’al babından ism-i faildir.

İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimedir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

وَلَمَّا بَلَغَ اَشُدَّهُٓ اٰتَيْنَاهُ حُكْماً وَعِلْماًۜ

 

وَ, istînâfiyyedir. لَمَّٓا, şart anlamı taşıyan zaman zarfıdır. Ayet şart üslubunda haberî isnaddır. Şart cümlesi aynı zamanda muzâfun ileyh olan  بَلَغَ اَشُدَّهُٓ  cümlesi, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Cevap cümlesi olan  اٰتَيْنَاهُ حُكْماً وَعِلْماً, müspet mazi fiil sıygasında, faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

حُكْماً  ve  عِلْماًۜ  kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır. Bu kelimelerin nekre gelişi, kesret, nev ve tazim ifade eder.

Hikmet ve ilmin verilmesi  اٰتَيْ  fiiliyle gelmiş. Hemzeden dolayı  اٰتَيْ  fiili  اعطى ’ya göre daha önemli ve manevi şeyler için kullanılır.  اعطى ’da verilen şeye, alan malik olur. [Kevseri verdik.] ayetinde olduğu gibi.

Ayetteki [O, tam ergenlik çağına girince] buyruğu, bedenî uzuvlarının mutedil (normal) oluşuna; [Kendisine hüküm ve ilim verdik] buyruğu da Hz Yusuf'un nefsinin, amelî ve nazarî (tefekkürî) kuvvet bakımından mükemmel oluşuna bir işarettir. (Fahreddin er-Râzî)

حُكْماً وَعِلْما  kelimelerin nekre olarak gelmesi, tazim anlamını ifade etmek içindir. Yani Biz ona öyle büyük bir hüküm ve ilim verdik ki onların mahiyetini kimse kavrayamaz. Şu halde bu hüküm ve ilim, onun kuvveti tekâmül ettiği zaman Allah'ın verdikleridir. İster onlar, peygamberlikten ve insanlar arasında hükmetmekten ibaret olsun, ister başka manalar olsun. (Ebüssuûd) 


 وَكَذٰلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِن۪ينَ

 

وَ, istînâfiyyedir.

Cümlede  îcâz-ı hazif vardır.  كَذٰلِكَ, mahzuf masdarın sıfatına müteallıktır. 

Müspet muzari fiiil sıygasında, faide-i haber ibtidaî kelamdır.

كَذٰلِكَ  kendinden önceki bir manaya işaret eder. Ancak çoğu zaman o da müstakil bir lafız değildir. Burada hem  كَ  hem de  ذٰ  işaret ismi aynı şeye işaret eder. Dolayısıyla bu durumu benzetecek yine kendisinden daha mükemmel bir şey bulunamadığını ifade eder. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâğî Tefsiri 5, Duhan Suresi 28, s. 101)

كَذٰلِكَ [İşte böyle], aslında uzaktaki bir nesneye işaret için kullanılır. Buradaki istimal, işaret edilen nimetin derecesinin, faziletteki mertebesinin yüksekliğini bildirmek içindir. (Ebüssuûd)

Cümle müspet muzari fiil sıygasında, faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Mezkûr mükâfatın güzel davranmak şartına bağlanması, güzel davranmanın onun illeti olduğunu bildirmekte ve Allah'ın ona verdiklerini, onun, işlerinde güzel davrandığı, işlerinde takvaya bağlı kaldığı için verdiğine dikkat çekmek içindir. Nitekim [İyiliğin karşılığı ancak iyiliktir. (Rahman Suresi, 60)] buyurulmaktadır. (Ebüssuûd)