Yusuf Sûresi 69. Ayet

وَلَمَّا دَخَلُوا عَلٰى يُوسُفَ اٰوٰٓى اِلَيْهِ اَخَاهُ قَالَ اِنّ۪ٓي اَنَا۬ اَخُوكَ فَلَا تَبْتَئِسْ بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ  ...

Yûsuf’un huzuruna girdiklerinde; o, kardeşi Bünyamin’i yanına bağrına bastı ve (gizlice) “Haberin olsun ben senin kardeşinim, artık onların yaptıklarına üzülme” dedi.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَلَمَّا ne zaman ki
2 دَخَلُوا girince د خ ل
3 عَلَىٰ huzuruna
4 يُوسُفَ Yusuf’un
5 اوَىٰ aldı ا و ي
6 إِلَيْهِ yanına
7 أَخَاهُ kardeşini ا خ و
8 قَالَ dedi ق و ل
9 إِنِّي gerçekten ben
10 أَنَا ben
11 أَخُوكَ senin kardeşinim ا خ و
12 فَلَا
13 تَبْتَئِسْ üzülme ب ا س
14 بِمَا sebebiyle
15 كَانُوا ك و ن
16 يَعْمَلُونَ onların yaptıkları ع م ل
 
Rivayet edildiğine göre Hz. Yûsuf, kardeşlerine ziyafet verdi. Onları sofraya ikişer ikişer oturttu. Bünyâmin yalnız kalınca ağladı, dedi ki: “Kardeşim Yûsuf sağ olsaydı o da benimle beraber otururdu.” Hz. Yûsuf onu kendi sofrasına aldı. Yemekten sonra kardeşlerini ikişer ikişer evlere misafir verdi. Bünyâmin yine yalnız kalmıştı. Yûsuf, “Bunun eşi yok, o halde benim yanımda kalsın” dedi. Böylece Bünyâmin onun yanında geceledi. Ona, “Ölen kardeşinin yerine beni kardeş olarak kabul eder misin?” diye sordu. Bünyâmin, “Senin gibi bir kardeşi kim bulabilir?; fakat sen babam Ya‘kub ile annem Rahel’den doğmadın” diye cevap verdi. Hz. Yûsuf bunu işitince ağladı, kalkıp Bünyâmin’in boynuna sarıldı ve “Ben senin kardeşinim” dedi (Râzî, XVIII, 177).

Kaynak :Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 248
 

وَلَمَّا دَخَلُوا عَلٰى يُوسُفَ اٰوٰٓى اِلَيْهِ اَخَاهُ

 

وَ  atıf harfidir.  لَمَّا  kelimesi  حين (...dığı zaman) manasında şart anlamı taşıyan zaman zarfıdır. Cümleye muzâf olur. 

دَخَلُوا  ile başlayan fiil cümlesi muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 

دَخَلُوا  damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur.

عَلٰى يُوسُفَ  car mecruru  دَخَلُوا  fiiline müteallıktır.

يُوسُف  kelimesi gayri munsarif olduğundan cer alameti fethadır. Çünkü kendisinde hem alemlik (özel isim olma vasfı) ve hem de ucmelik vasfı (yani Arapça olmama vasfı) bulunmaktadır.

Şartın cevabı  اٰوٰٓى اِلَيْهِ اَخَاهُ ’dır. 

اٰوٰٓى  elif üzere mukadder fetha ile mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri  هو’dir.

اِلَيْهِ  car mecruru  اٰوٰٓى  fiiline müteallıktır.  اَخَا  mef’ûlün bih olup harfle îrab olan beş isimden biridir. Nasb alameti eliftir.

Muttasıl zamir  هَ  muzâfûn ileyh olarak mahallen mecrurdur.

اٰوٰٓى  fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’âl babındandır. Sülâsîsi  أوي dir.

İf’al babı fiile, tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazan da fiilin mücerret manasını ifade eder.


 قَالَ اِنّ۪ٓي اَنَا۬ اَخُوكَ 

 

Fiil cümlesidir.  قَالَ  fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri  هو ’dir. Mekulü’l-kavli,  اِنّ۪ٓي اَنَا۬ اَخُوكَ ’dir.  قَالَ  fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur.

اِنَّ  tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder.

ي  muttasıl zamiri,  اِنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubdur.

اَنَا۬ اَخُوكَ  cümlesi  اِنَّ ’nin haberi olarak mahallen merfûdur.

Munfasıl zamir  اَنَا۬  mübteda olup mahallen merfûdur.  اَخُوكَ  mübtedanın haberi  olup harfle îrab olan beş isimden biri olup ref alameti  وَ ’dır. 

Muttasıl zamir  كَ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 


 فَلَا تَبْتَئِسْ بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ

 

Cümle mukadder istînâfa matuftur. Takdiri,  تنبّه. فلا تبتئس (Dikkat et. Üzülme!) şeklindedir.

فَ; sebebi müsebbebe bağlayan rabıta harfidir. لَا  nehiy harfi olup olumsuz emir manasındadır.

تَبْتَئِسْ  meczum muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri  أنت ’dir.

Müşterek ism-i mevsûl,  بِ  harf-i ceriyle birlikte  تَبْتَئِسْ  fiiline müteallıktır. İsm-i mevsûlun sılası  كَانُوا ’nun dahil olduğu isim cümlesidir. Îrabtan mahalli yoktur.

كَانُوا  nakıs, damme üzere mebni mazi fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde, ismini ref haberini nasb eder.

كَانُوا ’nun ismi, cemi müzekker olan  و  muttasıl zamirdir, mahallen merfûdur.  

يَعْمَلُونَ  cümlesi  كَانَ nin haberi olarak mahallen mansubdur.

يَعْمَلُونَ  fiili  نَ۟ ’nun sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur.

تَبْتَئِسْ  fiili sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir.  اِفْتِعَل babındadır. Sülâsîsi  بأس ’dir.

Bu bab fiile mutavaat, istek, gayret ve devamlılık, tadiye, edinmek ve tedarik etmek, müşareket, seçmek anlamları katar. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

وَلَمَّا دَخَلُوا عَلٰى يُوسُفَ اٰوٰٓى اِلَيْهِ اَخَاهُ

 

وَ  atıf harfidir. Ayet şart üslubunda haberî isnaddır. Şart cümlesi aynı zamanda muzâfun ileyh olan   دَخَلُوا عَلٰى يُوسُفَ  cümlesidir ve müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Şartın cevabı  فَ  karinesi olmadan gelen  اٰوٰٓى اِلَيْهِ اَخَاهُ  cümlesi, mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Şart ve cevap fiilleri mazi sıygada gelerek sebat, temekkün ve istikrar ifade etmiştir. (Vakafat, s. 107)

الإيواءُ, “geri dönmek” demektir. Burada yakınlık ve yakınlaşma anlamında mecazdır. Sanki o sığındığı yere geri dönmüştür. Arkadan zikredilen  اِنّ۪ٓي اَنَا۬ اَخُوكَ  şeklindeki ifade de içinde olanı söylediği söze hazırlık içindir. (Âşûr)

Nahivcilere göre şart fiili olarak kullanılan mazi fiil gelecek zaman ifade eder. (Fâdıl Sâlih Sâmerrâî, Beyânî Tefsîr Yolu, c. 2, s. 106.)


 قَالَ اِنّ۪ٓي اَنَا۬ اَخُوكَ 

 

Beyanî istînâf olarak fasılla gelmiştir. Fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

قَالَ اِنّ۪ٓي اَنَا۬ اَخُوكَ  cümlesi  اٰوٰٓى اِلَيْهِ اَخَاهُ  cümlesinden bedel-i iştimâldir. Yusuf (a.s.) kardeşi Bünyamin’e, kendisinin onu kurt yiyen kardeşi olduğunu kısa, öz ve açık bir şekilde beyan etmiş, bunu söylerken de cümledeki haberi,  اِنّ۪ٓ  edatı, isim cümlesi ve fasıl zamirinin ifade ettiği kasr üslubuyla tekid etmiştir. (Âşûr)

قَالَ  fiilinin mekulü’l-kavli olan  اِنّ۪ٓي اَنَا۬ اَخُوكَ  cümlesi,  اِنَّ  ile tekid edilmiş sübut ifade eden isim cümlesi olup faide-i haber inkârî kelamdır. 

اِنّ۪ٓ ’nin haberi olan  اَنَا۬ اَخُوكَ, isim cümlesi formunda faide-i haber ibtidaî kelamdır. Bu cümlenin haberi, izafetle gelmiş veciz bir ifadedir.

Hz. Yusuf’un,  اِنّ۪ٓ  ile tekid edilmiş, mütekellim zamiri tekrarlanmış ve müsnedi izafetle marife gelmiş bir cümleyle hitabetmesi, kardeşini ikna etmeyi ne çok istediğini gösterir.

İsim cümleleri zamandan bağımsız sübut ifade ederler.

İsim cümleleri sübut ifade eder. Asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Meâni İlmi)

اَخُو  kelimesinin tekrarında reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatı vardır. 


فَلَا تَبْتَئِسْ بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ

 

Cümle mukadder istînâfa matuftur. İki cümle arasında meskutun anh mevcuttur. Takdiri,  تنبّه  [Dikkat et, anla] şeklindedir.

فَ; sebebi müsebbebe bağlayan rabıta harfidir. Cümle Nehiy üslubunda talebî inşâî isnaddır. Mecrur mahaldeki müşterek ism-i mevsûl  مَا ’nın sılası  كَانُوا ’nin dahil olduğu isim cümlesi formunda faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

كَانُوا ’nun haberinin muzari fiil cümlesi şeklinde gelmesi hükmü takviye, hudûs ve teceddüt ifade eder.

Muzari fiilin tecessüm özelliği sayesinde muhayyile harekete geçer ve konuyu anlamak kolaylaşır.

كَانُوا  fiilinin mazi sıygasında gelmesinden maksat, geçmişte yaptıkları,  يَعْلَمُونَ  ifadesinin muzari sıygasıyla gelmesi ise eziyet fiillerinin mütekerrir olduğunu göstermektedir. İşte burada kardeşinin, su kabı hadisesini rahatlıkla karşılayabilmesi ve Yusuf’tan (a.s.) şüphe ederek korkmaması için bu duruma ruhen hazırlanması vardır. (Âşûr)

كان nin haberinin muzari fiille gelmesi, geçmişte belirli bir süre devam edip biten eylemler ve  geçmişte mûtat olarak yapılan, âdet haline gelmiş davranışlar  olmak üzere iki manaya delalet eder. (Vecih Uzunoğlu, DEÜ İlahiyat Fak. Dergisi Sayı 41)

İki ayet arasındaki meskutun anh, muhatabın merakını celbederek onun muhayyilesini harekete geçirmek maksatlıdır.

فَلَا تَبْتَئِسْ  emri Hz. Yusuf’un kalbindeki özlem ve şefkati ifade eder. Emir ifade etmediği için mecaz-ı mürsel mürekkebtir.