Yusuf Sûresi 71. Ayet

قَالُوا وَاَقْبَلُوا عَلَيْهِمْ مَاذَا تَفْقِدُونَ  ...

Yûsuf’un kardeşleri onlara dönerek, “Ne yitirdiniz?” dediler.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 قَالُوا dediler ki ق و ل
2 وَأَقْبَلُوا dönerek ق ب ل
3 عَلَيْهِمْ bunlara
4 مَاذَا ne?
5 تَفْقِدُونَ kaybettiniz ف ق د
 

قَالُوا وَاَقْبَلُوا عَلَيْهِمْ مَاذَا تَفْقِدُونَ

 

Fiil cümlesidir. قَالُوا  damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul  وَ ’ı fail olup mahallen merfûdur.

واَقْبَلُوا  cümlesi  قَدْ  takdiriyle hal olarak mahallen mansubdur.

وَ  haliyyedir. اَقْبَلُوا  damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur. Hal, cümlede failin, mef’ûlün veya her ikisinin durumunu bildiren lafızlardır (kelime veya cümle). Hal, “Nasıl?” sorusunun cevabıdır. Halin durumunu açıkladığı kelimeye “zül-hal” veya “sahibu’l-hal” denir. Umumiyetle hal nekre, sahibu’l-hal marife olur. Hal mansubdur. Türkçeye “…rek, …rak, …dığı, halde, iken, olduğu halde” gibi ifadelerle tercüme edilir. Sahibu’l-hal açık isim veya zamir olduğu gibi müstetir (gizli) zamir de olabilir. Hali sahibu’l-hale bağlayan zamire rabıt zamiri denir. Bu zamir bariz (açık), müstetir (gizli) veya mahzuf (hazfedilmiş) olarak gelir.

Hal sahibu’l-hale ya  و  (vav-ı haliye) ya zamirle veya her ikisi ile bağlanır. Hal üçe ayrılır: 

1. Müfred olan hal (Müştak veya camid), 

2. Cümle olan hal (İsim veya fiil), 3. Şibh-i cümle olan hal (Harf-i cerli veya zarflı isim).

Burada hal mazi fiil cümlesi olarak gelmiştir. Hal müspet (olumlu) mazi fiil cümlesi olarak geldiğinde umumiyetle başına “وَقَدْ” gelir. Bazen sadece “و ” gelir. Nadiren “و”’sız gelir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

اَقْبَلُوا  sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İf’al babındandır. Sülâsîsi  قبل ’dir.

İf’al babı fiille tadiye (geçişlilik), kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak), mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazen de fiilin mücerret manasını ifade eder.

Mekulü’l-kavli,  مَاذَا تَفْقِدُونَ ’dur.  قَالُوا  fiilinin mef’ûlün bihi olarak mahallen mansubdur. 

مَاذَا  istifhâm ismidir.  تَفْقِدُونَ  fiilinin mef’ûlün bihi olarak mahallen mansubdur.

عَلَيْهِمْ  car mecruru  اَقْبَلُوا  fiiline müteallıktır.

تَفْقِدُونَ  fiili  نَ ’nun sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
 

قَالُوا وَاَقْبَلُوا عَلَيْهِمْ مَاذَا تَفْقِدُونَ

 

Beyânî istînâf olarak fasılla gelmiştir. Fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisaldir. Cümle, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Hal  وَ ’ıyla gelen  واَقْبَلُوا  cümlesi,  قَدْ  takdiriyle haldir. Hal cümleleri anlamı zenginleştiren ıtnâb sanatıdır.

قَالُوا  fiilinin mekulü’l-kavli olan  مَاذَا تَفْقِدُونَ  cümle, istifham üslubunda talebi inşâî isnaddır.  مَاذَا, istifham harfi olarak  تَفْقِدُونَ  fiilinin mef’ûlü konumundadır. 

Bunlara döndüler de (Yakub'un oğulları) dediler ki: “Ne arıyorsunuz?”

Dikkat çekici bir ifade tarzıyla ve kibarca “Ne arıyorsunuz?” diyorlar da “Neyiniz çalınmış?” demiyorlar. Böyle demekle kendilerinin hırsızlıkla uzaktan yakından bir ilişkileri olmadığını hakimane (bilgece) bir üslupla dile getiriyorlar ve karşılarındakileri de edepli olmaya zorluyorlar. Şunu anlatmak istiyorlar: Durun bakalım, telaşla her önünüze çıkanı hırsızlıkla suçlamayın, bu kadar peşin hükümlü olup, sizler hırsızsınız, diye kaba bir şekilde damgalamayın. Bize hırsızlık yakışmadığı gibi, size de böyle konuşmak yakışmaz. Biz hırsız olmadığımız gibi belki sizden de bir şey çalınmamıştır, çalınmıştır diye itham konusu yaptığınız şeyi belki bir yerde unutmuş da olabilirsiniz. (Elmalılı)