Yusuf Sûresi 95. Ayet

قَالُوا تَاللّٰهِ اِنَّكَ لَف۪ي ضَلَالِكَ الْقَد۪يمِ  ...

Onlar da, “Allah’a yemin ederiz ki sen hâlâ eski şaşkınlığındasın” dediler.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 قَالُوا dediler ق و ل
2 تَاللَّهِ vallahi ا ل ه
3 إِنَّكَ elbette sen
4 لَفِي içindesin
5 ضَلَالِكَ şaşkınlığının ض ل ل
6 الْقَدِيمِ eski ق د م
 

قَالُوا تَاللّٰهِ اِنَّكَ لَف۪ي ضَلَالِكَ الْقَد۪يمِ

 

Fiil cümlesidir.  قَالُوا  damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul  وَ ‘ı fail olup mahallen merfûdur.

Mekulü’l-kavli,  تَاللّٰهِ  ‘dir.  قَالُوا  fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur. 

تَاللّٰهِ  car mecruru mahzuf kasem fiiline müteallıktır. Takdiri;  أقسم  (Yemin ederim) şeklindedir.

Kasemin cevabı  اِنَّكَ لَف۪ي ضَلَالِكَ الْقَد۪يمِ ’dir.

اِنَّ  tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder.

كَ  muttasıl zamiri,  اِنَّ ‘nin ismi olarak mahallen mansubdur. 

لَ  harfi  اِنَّ ’nin haberinin başına gelen lam-ı muzahlakadır.

ف۪ي ضَلَالِكَ  car mecruru  اِنَّ ‘nin  mahzuf haberine müteallıktır. Muttasıl zamir  كَ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.  

الْقَد۪يمِ  kelimesi  ضَلَالِكَ ‘nin sıfatı olup kesra ile mecrurdur.

 

قَالُوا تَاللّٰهِ اِنَّكَ لَف۪ي ضَلَالِكَ الْقَد۪يمِ

 

Beyanî istînâf olarak fasılla gelmiştir. Fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir. Cümle, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

قَالُوا  fiilinin mekulü’l-kavli, yemin üslubunda gayrı talebî inşâî isnaddır. Ayette îcâz-ı hazif vardır. Mecrur olan  تَاللّٰهِ  takdiri  أقسم  (Yemin ederim)  olan mahzuf fiile müteallıktır.

Kasemin cevabı olan  اِنَّكَ لَف۪ي ضَلَالِكَ  cümlesi,  اِنَّ  ve lam-ı muzahlaka ile tekid edilmiş isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır.

Yalnızca bir isim cümlesi bile devam ve sübut ifade ettiğinden bu ve benzeri cümleler,  اِنَّ , isim cümlesi ve lam-ı muzahlaka sebebiyle üç katlı tekid ifade eden çok muhkem/sağlam cümlelerdir. 

İsim cümleleri sübut ifade eder. İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karînelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

ف۪ي ضَلَالٍ  ifadesindeki  ف۪ي  harfinde istiare-i tebeiyye vardır.  ف۪ي  harfindeki zarfiyet manası dolayısıyla dalalet, içine girilebilen maddi bir şeye benzetilmiştir. Burada  ف۪ي  harfi kendi manasında kullanılmamıştır. Çünkü dalalet hakiki manada zarfiyeye yani içine girilmeye müsait değildir. Sapkınlıktaki yüksek dereceyi ifade etmek üzere bu harf kullanılmıştır. Câmi’, her ikisindeki mutlak irtibattır.

الْقَد۪يمِ  kelimesi  ضَلَالِكَ   kelimesinin sıfatıdır. Sıfatlar anlamı zenginleştiren ıtnâb sanatıdır.

ف۪ي  harf-i ceri asıl olarak maddi şeyler için zarfiyet manasındadır. Burada hissi bir konuda kullanılması tebei istiare oluşturmuştur. Yakub (as)’ın durumu zarfa benzetilmiştir. Câmî’ her ikisinde de mevcut olan mutlak irtibat ve alakadır. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Beyân İlmi)

Buradaki  ضَلَا ل  kelimesinin yakın anlamı şaşkınlık ve yoldan çıkma, uzak anlamı ise sevgidir. Zihinde ilk olarak sapıtmayı çağrıştıran bu kelimeyi kullanarak babalarının sevgisini örten Yusuf’un (as) kardeşleri, Yakub’un (as) oğluna tutkusunu arka plana iterek ve kelimeye ilk anlamını yükleyerek onu bir hata ve yanlışa sürüklenme ile nitelemişlerdir. Yusuf’u (as) bize tercih etme yanlışını yapmaya devam ediyorsun demişlerdir.

Fakat kullandıkları ifadeyi aynıyla Kitabına alan Rabbimiz, kelimenin uzak anlamıyla “Sen hala Yusuf’a olan o sevgini devam ettiriyorsun” diyerek Yakup’un çocuklarının içinde bulundukları yanlışı yine o kelimeye yüklediği tevriye ile anlatmıştır. (Hasan Uçar, Kur’an-ı Kerîm’deki Anlamsal Bedî‘ Sanatları)

Bu ayette tevriye sanatı vardır.  ضَلَا ل  kelimesi yakın anlamı olan sapkınlık değil, uzak manası olan aşırı sevginin sebep olduğu şaşkınlık manasındadır. Buna da önceki ayet delalet eder. Önceki ayette Hz. Yakub “Bana bunak demezseniz Yusuf’un kokusunu alıyorum” demişti. Etrafındakiler de Yusuf’un öldüğünü sandıkları için Hz. Yakub’un ona olan sevgisinden ve özleminden şaşkına döndüğünü ifade etmek istemişlerdir. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Beyân İlmi)

تَاللّٰهِ اِنَّكَ لَف۪ي ضَلَالِكَ   (Vallahi sen hala şaşkınlığındasın!) cümlesinde kardeşler sözlerini yemin,  اِنَّ  ve  لَ  edatlarıyla pekiştirdiler. Pekiştirici edat türleri arka arkaya geldiği için bu tür ifadeye edebiyatta ‘’haber-i inkâri‘’ denir. (Safvetü't Tefasir)

Ayetteki ”dalalet", iman ve hidayetin karşıtı olan dalâlet manasında değildir. Eğer Yakub'a bu manada sapıklık isnad etselerdi, kendileri kâfir olurlardı. Buradaki dalâlet, hata ve şaşkınlık anlamındadır. (Ruhu’l Beyan)