Yusuf Sûresi 98. Ayet

قَالَ سَوْفَ اَسْتَغْفِرُ لَكُمْ رَبّ۪يۜ اِنَّهُ هُوَ الْغَفُورُ الرَّح۪يمُ  ...

Yakub, “Rabbimden sizin bağışlanmanızı dileyeceğim. Şüphesiz O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir” dedi.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 قَالَ dedi ق و ل
2 سَوْفَ (şimdi)
3 أَسْتَغْفِرُ mağfiret dileyeceğim غ ف ر
4 لَكُمْ sizin için
5 رَبِّي Rabbimden ر ب ب
6 إِنَّهُ şüphesiz O
7 هُوَ O
8 الْغَفُورُ bağışlayandır غ ف ر
9 الرَّحِيمُ esirgeyendir ر ح م
 
Hz. Ya‘kub’un oğulları, babalarına karşı suçlarını itiraf ettiler ve ondan günahlarının bağışlanması için Allah’tan af dilemesini istediler.Fakat, Ya‘kub’un, oğullarına karşı kalbi kırıktı, kendisinin affettiğine işaret etmekle birlikte Allah’ın affı için hemen dua etmedi; ya seher vaktini veya aralarında helâlleşmelerini beklemek ya da kırgınlığını hissettirmek için onu bir süre erteledi.

Kaynak :Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 256-257
 

قَالَ سَوْفَ اَسْتَغْفِرُ لَكُمْ رَبّ۪يۜ

 

Fiil cümlesidir.  قَالَ  fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdirهُوَ ’dir.

Mekulü’l-kavli, سَوْفَ اَسْتَغْفِرُ dir.  قَالَ  fiilinin mef’ûlün bihi olarak mahallen mansubdur.

سَوْفَ  gelecek zamana işaret eder. Alimler bu edatı tesvif-erteleme diye isimlendirmişlerdir. Vaat veya tehdit bulunan yani istenen veya hoşlanılmayan bir fiile delalet eden bir muzari fiilin başına geldiklerinde tekid-vurgu olurlar.

اَسْتَغْفِرُ  merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri  أنا ’dir.

لَكُمْ  car mecruru  اَسْتَغْفِرُ  fiiline müteallıktır.  رَبّ۪ي  mef’ûlün bih olup mukadder fetha ile mansubdur.


 اِنَّهُ هُوَ الْغَفُورُ الرَّح۪يمُ

 

İsim cümlesidir.  اِنَّ  tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder.

هُ  muttasıl zamiri  اِنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubdur.  هُوَ  fasıl zamiridir.

Zamiru’l Fasl (ضَمِيرُ الفَصْلِ  Ayırma Zamiri): Umumiyetle mübteda marife, haber nekre gelir. Ancak, haber mübteda gibi marife olunca çoğu defa aralarında -îrabdan mahalli olmayan- bir zamir bulunur. Haber ile sıfatı birbirinden ayırdığı için buna “zamiru’l fasl” (ضَمِيرُ الفَصْلِ  ayırma zamiri) denir.

Not: Zamirler ne mevsuf ne de sıfat olurlar. Bundan dolayı marife olan iki ismin arasına girince iki ismin arası açılır; sıfat - mevsuf olma durumları ortadan kalkar, mevsuf mübteda, sıfat da haber olur. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

الْغَفُورُ  kelimesi  اِنَّ ’nin haberi olup lafzen merfûdur.  الرَّح۪يمُ  kelimesi ikinci haberdir.

الْغَفُورُ - الرَّح۪يمُ  kelimeleri, mübalağalı ism-i fail kalıbındandır. Bu kalıp bu vasfın mevsufta sürekli varlığına, sıfatın, mevsufun bir parçası gibi ondan ayrılmayan bir özelliği olduğuna işaret eder.

Mübalağalı ism-i fail: Bir varlıkta bir niteliğin aşırı derecede bulunduğunu gösteren, fiilden türeyen, sıfat cinsinden isimlerdir. Mübalağalı ism-i failler Allah için kullanılırsa sıfat, insanlar için kullanılırsa mübalağa ya da lakap olurlar. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

قَالَ سَوْفَ اَسْتَغْفِرُ لَكُمْ رَبّ۪يۜ

 

Beyanî istînâf olarak fasılla gelmiştir. Fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisaldir. Cümle, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

قَالَ  fiilinin mekulü’l-kavli olan  سَوْفَ اَسْتَغْفِرُ لَكُمْ رَبّ۪ي  cümlesi, müspet muzari fiil cümlesi, faide-i haber talebî kelamdır. Hz. Yakub’un sözleridir. Müstakbel harfi  سَوْفَ  tekid içerir.

رَبّ۪ي  izafetinde muzâfun ileyh olan  ي  zamiri sebebiyle Hz. Yakub şeref kazanmıştır.

 

 اِنَّهُ هُوَ الْغَفُورُ الرَّح۪يمُ

 

Cümle ta’liliyye olarak fasılla gelmiştir. Fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir.  اِنَّ  ve kasrla tekid edilen cümle, lâzım-ı faide-i haber inkârî kelamdır. Ta’lil cümleleri anlamı zenginleştirmek için yapılan ıtnâb sanatıdır.

Müsnedin yani  الْغَفُورُ الرَّح۪يمُ  kelimelerinin marife gelmesi kasr oluşturmuştur. Böylece bu iki sıfata sahip olan tek zatın O olduğu, hiçbir benzeri olmadığı ifade edilmiştir. Bu iki vasıf kemal derecede olmak üzere, sadece Allah’a aittir. 

Cümledeki  هُوَ  fasıl zamiridir. Bu zamir, tekid ifade eder. Pekiştirme dışındaki bir faydası da ihtisas ifade etmesidir. Böylece kendisinden sonra gelen kelime de sıfat değil haber olur. Haber, cümlede sıfattan daha kuvvetli bir rükundur.

Haber olan iki vasfın aralarında  و  olmadan gelmesi her ikisinin birden müsnedün ileyhte mevcut olduğuna işaret eder. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

الْغَفُورُ الرَّح۪يمُ  kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatları vardır. Bu iki kelimenin ayetin anlamıyla olan mükemmel uyumu, teşâbüh-i etrâf sanatıdır.

Ayetin fasılası mesel tarikinde olmayan tezyîl cümlesidir. Tezyîl cümleleri önceki manayı kuvvetlendirmek için yapılan ıtnâb sanatıdır.

Yakub’un (a.s.) onlar için “Sizin için Rabbime istiğfar edeceğim.” sözünün manası, “Bu istiğfara ileride de devam edeceğim.” şeklindedir. Rivayet edildiğine göre o, yirmi küsur sene, her cuma gecesi onlar için istiğfar ediyordu. Hatta denildi ki “O bir vakitte namaza kalkar ve namazını bitirince ellerini göğe doğru kaldırır ve der ki: ‘Ya Rabbi, Yusuf'a olan feryad-ü figânımı ve ona karşı olan sabırsızlığımı bağışla. Yusuf'a yaptıkları işlerden ötürü, oğullarıma mağfiret et.’ Bunun üzerine Allah Teâlâ ona, ‘Seni de onların hepsini de bağışladım.’ diye vahyeder.” (Fahreddin er-Râzî)