فَلَمَّا دَخَلُوا عَلٰى يُوسُفَ اٰوٰٓى اِلَيْهِ اَبَوَيْهِ وَقَالَ ادْخُلُوا مِصْرَ اِنْ شَٓاءَ اللّٰهُ اٰمِن۪ينَۜ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | فَلَمَّا | nihayet |
|
2 | دَخَلُوا | vardıklarında |
|
3 | عَلَىٰ | yanına |
|
4 | يُوسُفَ | Yusuf’un |
|
5 | اوَىٰ | çekip kucakladı |
|
6 | إِلَيْهِ | kendine |
|
7 | أَبَوَيْهِ | ana-babasını |
|
8 | وَقَالَ | ve dedi |
|
9 | ادْخُلُوا | girin |
|
10 | مِصْرَ | Mısır’a |
|
11 | إِنْ |
|
|
12 | شَاءَ | dileğiyle |
|
13 | اللَّهُ | Allah’ın |
|
14 | امِنِينَ | güven içinde |
|
فَلَمَّا دَخَلُوا عَلٰى يُوسُفَ اٰوٰٓى اِلَيْهِ اَبَوَيْهِ وَقَالَ ادْخُلُوا مِصْرَ اِنْ شَٓاءَ اللّٰهُ اٰمِن۪ينَۜ
فَ atıf harfidir. لَمَّا kelimesi حين (...dığı zaman) manasında şart anlamı taşıyan zaman zarfıdır. Cümleye muzâf olur.
دَخَلُوا ile başlayan fiil cümlesi muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
دَخَلُوا damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur. عَلٰى يُوسُفَ car mecruru دَخَلُوا fiiline müteallıktır. يُوسُفَ kelimesi gayri munsarif olduğundan cer alameti fethadır. Çünkü kendisinde hem alemlik (özel isim olma vasfı) ve hem de ucmelik vasfı (yani Arapça olmama vasfı) bulunmaktadır.
Şartın cevabı اٰوٰٓى اِلَيْهِ اَبَوَيْهِ ’dır.
اٰوٰٓى elif üzere mukadder fetha ile mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو’dir.
اِلَيْهِ car mecruru اٰوٰٓى fiiline müteallıktır. اَبَوَيْهِ mef’ûlün bih olup müsenna olduğu için ى ile mansubdur. İzafetten dolayı ن harfi hazf edilmiştir.
Muttasıl zamir هِ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
وَ atıf harfidir. قَالَ fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هُوَ’dir.
Mekulü’l-kavli, ادْخُلُوا مِصْرَ ’dir. قَالَ fiilinin mef’ûlün bihi olarak mahallen mansubdur.
ادْخُلُوا fiili ن ’un hazfıyla mebni emir fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olarak mahallen merfûdur.
مِصْرَ mef’ûlün bih olup gayri munsariftir. Çünkü kendisinde hem alemlik (özel isim olma vasfı) ve hem de ucmelik vasfı (yani Arapça olmama vasfı) bulunmaktadır.
Gayri munsarif isimler: Kesra (esre) ve tenvini alamayan isimlerdir. Gayri munsarif isimler esre yerine fetha alırlar. Yani bu isimler ref halinde damme, nasb halinde fetha, cer halinde yine fetha alırlar. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
اِنْ شَٓاءَ اللّٰهُ اٰمِن۪ينَ cümlesi itiraziyyedir.
اِنْ iki muzari fiili cezm eden şart harfidir. شَٓاءَ şart fiili olup fetha üzere mebni mazi fiildir. Mahallen meczumdur. اللّٰهُ lafza-i celâli, fail olup lafzen merfûdur.
اٰمِن۪ينَ hal olup fetha ile mansubdur.
Hal, cümlede failin, mef’ûlün veya her ikisinin durumunu bildiren lafızlardır (kelime veya cümle). Hal, “Nasıl?” sorusunun cevabıdır. Halin durumunu açıkladığı kelimeye “zül-hal” veya “sahibu’l-hal” denir. Umumiyetle hal nekre, sahibu’l-hal marife olur. Hal mansubdur. Türkçeye “…rek, …rak, …dığı, halde, iken, olduğu halde” gibi ifadelerle tercüme edilir. Sahibu’l-hal açık isim veya zamir olduğu gibi müstetir (gizli) zamir de olabilir. Hali sahibu’l-hale bağlayan zamire rabıt zamiri denir. Bu zamir bariz (açık), müstetir (gizli) veya mahzuf (hazfedilmiş) olarak gelir.
Hal sahibu’l-hale ya و (vav-ı haliye) ya zamirle veya her ikisi ile bağlanır. Hal üçe ayrılır:
1. Müfred olan hal (Müştak veya camid),
2. Cümle olan hal (İsim veya fiil),
3. Şibh-i cümle olan hal (Harf-i cerli veya zarflı isim). (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
Şartın cevap cümlesi öncesinin delaletiyle mahzuftur. Takdiri, إن شاء الله دخولكم آمنين دخلتم (Allah dilerse güvenle girersiniz) şeklindedir.
اٰمِن۪ينَ kelimesi sülâsî mücerred olan أمن fiilinin ism-i failidir.
İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimedir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
فَلَمَّا دَخَلُوا عَلٰى يُوسُفَ اٰوٰٓى اِلَيْهِ اَبَوَيْهِ وَقَالَ ادْخُلُوا مِصْرَ
فَ atıf harfidir. اٰوٰٓى ’ya müteallık olan zaman zarfı لَمَّا, şart manası taşımaktadır. İki ayet arasında meskutun anh vardır.
Ayet şart üslubunda haberî isnaddır. Şart cümlesi aynı zamanda muzâfun ileyh olan دَخَلُوا عَلٰى يُوسُفَ cümlesidir ve müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Şartın cevabı فَ karinesi olmadan gelen اٰوٰٓى اِلَيْهِ اَبَوَيْهِ cümlesi, mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Şart ve cevap fiilleri mazi sıygada gelerek sebat, temekkün ve istikrar ifade etmiştir.
وَقَالَ ادْخُلُوا مِصْرَ cümlesi, makabline matuftur. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
قَالَ fiilinin mekulü’l-kavli olan ادْخُلُوا مِصْرَ cümlesi, emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.
Emir üslubunda gelmiş olmasına rağmen dua manasında olduğu için mecaz-ı mürsel mürekkebtir.
اَبَوَيْهِ kelimesinden maksat ana ve baba olup tağlîb sanatı vardır. ادْخُلُوا emrinde tağlîb yoluyla hem müennes hem müzekker kastedilmiştir.
ادْخُلُوا مِصْرَ ifadesinde cüz-kül alakasıyla mecâz-ı mürsel sanatı vardır. (Mahmud Safî)
اِنْ شَٓاءَ اللّٰهُ اٰمِن۪ينَۜ
İtiraziyye olarak fasılla gelen اِنْ شَٓاءَ اللّٰهُ اٰمِن۪ينَ cümlesi şart üslubunda haberi isnaddır. Şart cümlesi mazi fiil sıygasındaki شَٓاءَ fiilidir. Takdiri, إن شاء الله دخولكم آمنين دخلتم [Allah dilerse güvenle girersiniz.] şeklinde olan cümlede şartın cevabının hazfi îcaz-ı hazif sanatıdır.
Şart fiili شَاۤءَ ’nin mef’ûlü mahzuftur. Bu hazif muhatabın muhayyilesini sınırlamadan düşünmesini sağlayan îcaz sanatıdır.
Müsnedün ileyhin bütün esma-i hüsnaya ve kemâl sıfatlara şamil olan lafza-i celâlle marife olması telezzüz, teberrük ve haşyet duyguları uyandırmak içindir.
Genel olarak شَٓاءُ fiilinin mef'ûlü bu cümlede olduğu gibi hazfedilir. Çünkü ibham; ilgi uyandırır, muhatabı dinlemeye teşvik eder. Ancak mef'ûl alışılmadık, garîb bir şey olursa bu kuralın dışına çıkılarak zikredilir. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
اٰمِن۪ينَ kelimesi haldir. Hal, anlamı zenginleştiren ıtnâb sanatıdır.
اٰمِن۪ينَۜ - اٰوٰٓى kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.
ادْخُلُوا مِصْرَ اِنْ شَٓاءَ اللّٰهُ اٰمِن۪ينَ (Emin olarak Allah’ın iradesiyle Mısır’a girin.) cümlesindeki اِنْ شَٓاءَ اللّٰهُ ifadesi dua cümlesi olup bereket isteğiyle getirilmiştir. Ayette takdim ve tehir vardır. Takdiri, ادْخُلُوا مِصْرَ اٰمِن۪ينَ اِنْ شَٓاءَ اللّٰهُ şeklindedir. (Safvetu't Tefasir)
دَخَلُوا - ادْخُلُوا kelimeleri arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
ادْخُلُوا مِصْرَ اِنْ شَٓاءَ اللّٰهُ اٰمِن۪ينَ [İnşallah emniyetle girin.] cümlesi emir değil dua manasındadır. Mecaz-ı mürsel mürekkebtir. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Beyân İlmi)
اٰمِن۪ينَ, “emin olarak” ifadesinin manası, “canınızdan, malınızdan ve ailenizden emin olarak; hiç kimseden korkmadan” şeklindedir. Çünkü daha önce onlar, Mısır krallarından korkarlardı. Bunun, “kıtlıktan, sıkıntıdan ve ihtiyaç halinden emin olarak, korkusuzca” manasında veya “Daha önce işledikleri o suçtan dolayı, Yusuf'un zarar vermesinden emin olarak ve korkmadan” manasına geldiği de söylenmiştir. (Fahreddin er-Râzî)