Hicr Sûresi 39. Ayet

قَالَ رَبِّ بِمَٓا اَغْوَيْتَن۪ي لَاُزَيِّنَنَّ لَهُمْ فِي الْاَرْضِ وَلَاُغْوِيَنَّهُمْ اَجْمَع۪ينَۙ  ...

İblis, “Rabbim! Beni azdırmana karşılık, andolsun ki yeryüzünde kötülükleri onlara güzel göstereceğim, içlerinde ihlâsa erdirilmiş kulların hariç, onların hepsini azdıracağım” dedi.  (39 - 40. Ayetler Meali)
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 قَالَ dedi ق و ل
2 رَبِّ Rabbim ر ب ب
3 بِمَا ötürü
4 أَغْوَيْتَنِي beni azdırmandan غ و ي
5 لَأُزَيِّنَنَّ andolsun (günahları) süsleyeceğim ز ي ن
6 لَهُمْ onlara
7 فِي
8 الْأَرْضِ yer yüzünde ا ر ض
9 وَلَأُغْوِيَنَّهُمْ ve onları azdıracağım غ و ي
10 أَجْمَعِينَ hepsini ج م ع
 
İblîs’in, emri yerine getirmediği gibi, yeniden dirilme gününe kadar yaşaması için dilekte bulunarak bu süre içinde insanları yoldan çıkarmaya ahdetmesinin, insanın sahip olduğu ayrıcalığı hazmedememesinden ve onu kıskanmasından, özellikle rahmetten kovulmasına Âdem’in yaratılışının sebep olduğu şeklindeki vehminden kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Halbuki aslında böyle bir cezaya çarptırılmasının asıl sebebi, kendi küstahlığı ve isyanı idi. Muhtemelen İblîs, içten içe kendi günahına yine kendisinin kulluktaki samimiyetsizliğinin sebep olduğunu da düşündüğü için, bu tecrübesinden hareketle samimi kullara zarar veremeyeceğini ifade etmektedir. Allah Teâlâ, insanlar hakkında dünya hayatını bir imtihan süreci kılmayı murat ettiği için İblîs’in dileğini kabul etmiş; bu arada kendisine varan doğru yolun, şeytanın tuzaklarına kapılmayacak olan ihlâslı kulların tutacağı yol olduğunu, bunlar üzerinde şeytanın hâkimiyet kuramayacağını, buna karşılık şeytana uyacakların buluşma yerinin cehennem olacağını bildirmek suretiyle dolaylı olarak insanlara da akıllarını başlarına alıp şeytana kapılmamaları, kendisine varan doğru yoldan şaşmamaları, cehennemden korunmaları gerektiği yolunda uyarıda bulunmuştur.

Kaynak :Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 352-353
 

قَالَ رَبِّ بِمَٓا اَغْوَيْتَن۪ي لَاُزَيِّنَنَّ لَهُمْ فِي الْاَرْضِ وَلَاُغْوِيَنَّهُمْ اَجْمَع۪ينَۙ

 

Fiil cümlesidir.  قَالَ  fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir takdiri  هُوَ ‘dir.

Mekulü’l-kavli  رَبِّ ‘dir.  قَالَ  fiilinin mef’ûlün bihi olarak mahallen mansubdur.

Nida harfi ve muzâfun ileyh mahzuftur.  رَبِّ  kelimesinin sonundaki esre, mütekellim zamirinden ivazdır. 

Münada alem ise veya mütekellim ya’sına muzâfsa yahut nida edilen, nida edenin yakınında bulunursa nida harfi hazf edilebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

مَٓا  ve masdar-ı müevvel  بِ  harf-i ceri ile birlikte mahzuf fiile müteallıktır. Takdiri,  أقسم بإغوائك لأزيّننّ  (Beni saptırdığın için mutlaka ….. süsleyeceğim.) şeklindedir. İsm-i mevsûlün sılası  اَغْوَيْتَن۪ي ‘dir. Îrabdan mahalli yoktur.

بِ  harf-i ceri mecruruna ilsak, sebep, musahabe, zaid, karşılık – bedel, istiane, zaman – mekân zarfı gibi manalar kazandırabilir. Burada sebep manasındadır. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

اَغْوَيْتَن۪ي  sükun üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir  تَ  fail olarak mahallen merfûdur.

Sonundaki  نَ , nûn-u vikayedir. Mütekellim zamiri  ى  mef’ûlün bih olarak mahallen mansubdur.

لَ  kasemin cevabına gelen muvattie harfidir.  اُزَيِّنَنَّ  fiilinin sonundaki  نَّ , tekid ifade eden nûn-u sakiledir. Fetha üzere mebni, muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri  أنا ‘dir.

Tekid nunları bitiştikleri fiile istikbal manası kazandıran bir edatın veya durumun bulunması halinde muzari fiilin sonuna gelirler. (Soru, arz, tekid lâmı, ummak, teşvik, nehiy, temenni ve yemin gibi.)

Tekid nunu çoğu zaman sarih kasem, gizli kasem ve nehiyden sonra gelir. Hal ve istikbal ifade eden muzari fiilin manasını sadece istikbal anlamına hamleder ve bu  ن  , fiilinin üç defa tekidini sağlar. (Kur’an’da Tekid Üslupları ve Çeşitleri Mehmet Altın Şırnak Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2017/3) 

لَهُمْ  car mecruru  زَيِّنَنَّ  fiiline müteallıktır. 

فِي الْاَرْضِ  car mecruru  زَيِّنَنَّ  fiilin mukadder mef’ûlün bihine müteallıktır. Takdiri,  أزيّننّ لهم المعاصي كائنة في الأرض  (Yeryüzündeki isyanları mutlaka onlara süsleyeceğim.) şeklindedir.

 لَاُغْوِيَنَّهُمْ  cümlesi atıf harfi  وَ ‘la kasemin cevabına matuftur. Atıf harflerinden biri kullanılarak iki kelimeyi veya iki cümleyi birbirine bağlamaya atf-ı nesak denir. Atıf harfinden önce gelene matufun aleyh, sonra gelene matuf denir. Matuf ve matufun aleyh arasında îrab bakımından, sıyga bakımından, cümlelerin haberî veya inşâî olması bakımından uyum olur. Mana bakımından aralarında uygunluk varsa fiil isme atfedilebilir. Müstetir zamir atıf olmaz.

Matufun îrabı her zaman için matufun aleyhe uyar.

و : Matuf ve matufun aleyhin hükümde ortak olduğunu belirtir. İkisi arasında tertip olduğunu göstermez. Vav ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştirebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

لَ  kasemin cevabına gelen muvattie harfidir.  اُغْوِيَنَّ  fetha üzere mebni muzari fiildir. Fiilin sonundaki  نَ , tekid ifade eden nûn-u sakiledir. Faili müstetir olup takdiri  أنا ’dir.

Muttasıl zamir  هُمْ  mef’ûlün bih olarak mahallen mansubdur. 

اَجْمَع۪ينَ  kelimesi gaib zamiri için manevi tekid veya hal olup mansubdur. Nasb alameti ي ‘dir. Cemi müzekker salim kelimeler harf ile îrablanır.

Tekid, tabi olduğu kelimenin veya cümlenin manasını kuvvetlendiren, pekiştiren, manasındaki kapalılığı gideren ve aynı îrabı alan sözdür. Tekide “tevkid” de denir. Tekid eden kelimeye veya cümleye tekid (müekkid -  ٌمُؤَكِّد  ), tekid edilen kelime veya cümleye de müekked (  مُؤَكَّدٌ  ) denir. Tekid, çoğunlukla muhatabın zihninde iyice yerleşmesi veya onun tereddüdünü gidermek için yapılan vurguya denir. Tekid, lafzî ve manevi olmak üzere ikiye ayrılır. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

اُغْوِيَنَّهُمْ  fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’al babındandır. Sülâsîsi  غوي ’dir.

İf’al babı fiile tadiye (geçişlilik), kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak), mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazen de fiilin mücerret manasını ifade eder.

اُزَيِّنَنَّ  sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil tef’il babındandır. Sülâsîsi  زين ’dir.

Bu bab, fiile çokluk (fiilin, failin veya mef‘ûlün çokluğu), bir tarafa yönelme, mef'ûlü herhangi bir vasfa nispet etmek, gidermek, bir terkibi kısaltmak, eylemin belli bir zaman diliminde meydana gelmesi, özneyi fiilin türediği şeye benzetmek, sayruret, isimden fiil türetmek, hazır olmak, bir şeyin aralıklarla tekrarlanması manalarını katar.

 

قَالَ رَبِّ بِمَٓا اَغْوَيْتَن۪ي لَاُزَيِّنَنَّ لَهُمْ فِي الْاَرْضِ وَلَاُغْوِيَنَّهُمْ اَجْمَع۪ينَۙ

 

Beyânî istînâf olarak fasılla gelmiştir. Fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

قَالَ  fiilinin mekulü’l-kavli nida üslubunda talebî inşâî isnaddır.

Nidanın cevabı olan  بِمَٓا اَغْوَيْتَن۪ي لَاُزَيِّنَنَّ لَهُمْ فِي الْاَرْضِ  cümlesi, kasem üslubunda gelmiştir. 

Mecrur mahaldeki masdar harfi  مَّا  ve akabindeki  اَغْوَيْتَن۪ي  cümlesi, masdar tevilindedir. Sılası olan  اَغْوَيْتَن۪ي  cümlesi, müspet mazi fiil sıygasında gelerek sebata, temekkün ve istikrara işaret etmiştir. Masdar-ı müevvel, harf-i cerle birlikte, takdiri  أقسم  (Yemin ederim) olan mahzuf kasem fiiline müteallıktır.

لَ  ve  نَّ  ‘la tekid edilen  لَاُزَيِّنَنَّ لَهُمْ  cümlesi mahzuf kasemin cevabıdır. Faide-i haber inkârî kelamdır. 

Mahzuf kasem ve cevabından oluşan terkip, kasem üslubunda gayrı talebî inşâî isnaddır. Aynı zamanda nidanın cevabıdır. Kasem fiilinin hazfi îcâz-ı hazif sanatıdır.

Kasem cümlesinin mahzuf olduğu durumda, vurgu kasemin cevabına yapıldığından kasem cümlesi telaffuzda terk edilir. Kasem cümlesini oluşturan kasem fiili, kasem edatı ve kasem edilen isim üçü birlikte hazfedilir. Fakat kasemin varlığı kasem cevabından anlaşılmaktadır. Bu form, Kur’an'da sıkça kullanılmıştır. (Nihat Tarı, Arap Dilinde Kasem Formları ve Kur’ân-ı Kerim’e Özgü “La Uksimu” Formu ile İlgili Tartışmalar)

رَبِّ  izafeti, mahzuf muzâfun ileyh için şeref ifade eder. Muzâfun ileyhin hazfi, mütekellimin muhatabına yakın olma isteğine işarettir.

Kur’an-ı Kerim ayetlerinde çoğunlukla  رَبّ  kelimesinden önce nida harfi hazf olur. (Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi) 

Aynı üslupta gelen  وَلَاُغْوِيَنَّهُمْ اَجْمَع۪ينَ  cümlesi, kasemin cevabına  وَ ‘la atfedilmiştir. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır.

اَجْمَع۪ينَ  manevi tekid için gelmiştir.

Burada sözü edilen İblisin süslü göstermesi; ya masiyetlerin işlenmesi yahut da onları dünya süsü ile uğraştırarak itaat fiillerini işlemelerini engellemesi suretiyle olur. (Kurtubî)

بِمَٓا  ifadesindeki  بِ  harfi, kasem (yemin)  بِ ’sı;  مَٓا  ise, ma-i masdariyye olup, bu kasemin cevabı, “mutlaka süslü göstereceğim” ifadesidir. Buna göre mana “senin beni azdırmana karşılık, yemin ederim ki, onların masiyetlerini mutlaka onlara süslü göstereceğim” şeklindedir. (Fahreddin er-Râzî)

بِمَٓا اَغْوَيْتَن۪ي  terkibindeki  بِ  harf-i ceri sebep içindir. (Âşûr)

زَيِّنَ  fiilinin  فِي  ile geçişli kılınması yer ile dünyanın kastedilmesi itibariyledir. Mesela [“o, yere (dünyaya) meyl etti”] (Araf /176) ayetinde olduğu gibi. (Beyzâvî)

اَغْوَيْتَن۪ي  -  اُغْوِيَنَّهُمْ  fiilleri arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.

İblis’in bu işte ne kadar kararlı olduğu cümledeki tekid  لَ ‘ı, tekid  نَّ ‘u, zaid  بِ  harfi ve manevi tekid olan  اَجْمَع۪ينَ  lafzının delaletiyle anlaşılır.