اِنَّ الْمُتَّق۪ينَ ف۪ي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍۜ
اِنَّ الْمُتَّق۪ينَ ف۪ي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍۜ
İsim cümlesidir. اِنَّ tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir, ismini nasb haberini ref eder.
الْمُتَّق۪ينَ kelimesi اِنَّ ‘nin ismi olup nasb alameti ي ‘dir. Cemi müzekker salim kelimeler harf ile îrablanırlar.
ف۪ي جَنَّاتٍ car mecruru اِنَّ ‘nin mahzuf haberine müteallıktır.
عُيُونٍ kelimesi atıf harfi وَ ‘la جَنَّاتٍ ‘e matuftur.
الْمُتَّق۪ينَ kelimesi, sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan iftiâl babının ism-i failidir.
İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
اِنَّ الْمُتَّق۪ينَ ف۪ي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍۜ
İstînâfiyye olarak fasılla gelen ayet, اِنَّ ile tekid edilmiş, faide-i haber inkârî kelamdır. Sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesidir. Cümlede îcâz-ı hazif sanatı vardır. ف۪ي جَنَّاتٍ , mahzuf habere müteallıktır.
جَنَّاتٍ ‘e matuf olan عُيُونٍ ’in atıf sebebi temâsüldür. Bu kelimelerdeki tenvin nev, kesret ve tazim ifade eder.
ف۪ي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍۜ ibaresindeki ف۪ي harfinde istiare-i tebeiyye vardır. ف۪ي harfindeki zarfiyet manası dolayısıyla bahçe ve pınar, içine girilebilen bir şeye benzetilmiştir. Burada ف۪ي harfi kendi manasında kullanılmamıştır. Çünkü pınar hakiki manada zarfiyeye yani içine girilmeye müsait değildir. Ancak bu nimetlerin güzelliklerini etkili bir şekilde ifade etmek üzere bu harf kullanılmıştır. Câmi’ her ikisindeki mutlak irtibattır. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kuran Işığında Belâgat Dersleri Beyan İlmi)
Pınar başlarında ve bahçelerde olmaları aslında her türlü sıkıntı ve zorluktan uzak olmaları demektir. Bu ifadede idmâc sanatı vardır.
جَنَّاتٍ ve عُيُونٍ kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.
“Takva sahipleri ise, muhakkak cennetlerde ve pınar başlarındadırlar.” Yani, hayasızlıklardan ve şirkten korunan kimseler cennetlerde, bağ ve bahçelerde ve pınar başlarındadırlar.” (Kurtubî)
Evet, cennetlikler için ahirette herhangi bir felakete maruz kalma söz konusu olmadığı gibi bunlar, güven içinde yaşayacaklar, cennetten çıkarılma veya cennet nimetlerinden mahrum olma yahut belli bir süre sonra yok olma korkusu taşımayacaklardır. Zira cennet, esenlik ve güven yurdudur. (Taberî)
İbtidaî istînaftır. Kur’an’ın alışılagelmiş tefennün üslubuyla, günahkârlara yapılan tehditten muttakiler için olan müjdeye geçilmiştir. (Âşûr)