وَنَزَعْنَا مَا ف۪ي صُدُورِهِمْ مِنْ غِلٍّ اِخْوَاناً عَلٰى سُرُرٍ مُتَقَابِل۪ينَ
صدر Sadera : صَدْرٌ vücudun bir organı olan göğüstür. Çoğulu صُدُورٌ şeklinde gelir. Bu asıl anlamdan sonra herşeyin ön kısmı/baş tarafı için istiare olarak kullanılmaktadır. صَدَرَ fiili عَنْ harfi ceriyle müteaddi (geçişli) yapıldığında geri dönmek anlamına gelir. Hikmet ehlinden bazıları şöyle demiştir: Yüce Allah kalb قَلْبٌ sözcüğünü zikrettiği her yerde akıl ve ilme işaret ederken صَدْرٌ’u zikrettiği her yerde ise hem bunlara hem de şehvet, heva ve öfke gibi kuvvelere işaret etmiştir. (Müfredat) Kuran’ı Kerim’de türevleriyle birlikte 46 ayette geçmiştir. (Mucemul Müfehres) Türkçede kullanılan şekilleri sadr, sudûr, masdar, müsâdere, sadr-ı âzam ve sedirdir. (Kuranı Anlayarak Okuma Rehberi)
وَنَزَعْنَا مَا ف۪ي صُدُورِهِمْ مِنْ غِلٍّ اِخْوَاناً عَلٰى سُرُرٍ مُتَقَابِل۪ينَ
Fiil cümlesidir. نَزَعْنَا sükun üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir نَا fail olarak mahallen merfûdur.
Müşterek ism-i mevsûl مَا , mef’ûlün bih olarak mahallen mansubdur.
ف۪ي صُدُورِهِمْ car mecruru ism-i mevsûlün mahzuf sılasına müteallıktır. Muttasıl zamir هِمْ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
مِنْ غِلٍّ car mecruru mahzuf sılanın aid zamirinin haline müteallıktır.
اِخْوَاناً kelimesi صُدُورِهِمْ ‘deki gaib zamirin hali olarak fetha ile mansubdur. عَلٰى سُرُرٍ car mecruru اِخْوَاناً ‘in mahzuf sıfatına müteallıktır.
مُتَقَابِل۪ينَ ikinci sıfat olup nasb alameti ي ‘dir. Cemi müzekker salim kelimeler harf ile îrablanırlar.
مُتَقَابِل۪ينَ kelimesi, sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan تَفَاعَلَ babının ism-i failidir.
İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimedir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
وَنَزَعْنَا مَا ف۪ي صُدُورِهِمْ مِنْ غِلٍّ اِخْوَاناً عَلٰى سُرُرٍ مُتَقَابِل۪ينَ
Atıfla gelen ayet, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
نَزَعْنَا fiilinin mef’ûlü konumundaki müşterek ism-i mevsûl مَا ‘nın sılasının hazfi, îcâz-ı hazif sanatıdır. ف۪ي صُدُورِهِمْ , bu mahzuf sılaya müteallıktır.
غِلٍّ ’deki tenvin kıllet ve nev ifade eder.
اِخْوَاناً kelimesi, ف۪ي صُدُورِهِمْ ‘daki zamirden hal-i müekkide olarak ıtnâbtır. Cümlenin manası onsuz da anlaşılan müekked hal, cümlenin anlamını tekid etmek amacını güder.
إخْوانًا haldir ve teşbih manasındadır. Yani onlar, orada kardeş gibilerdir, halleri dünyada kardeş olanların halleri gibidir.(Âşûr)
سُرُرٍ için sıfat olan مُتَقَابِل۪ينَ , mevsûfunun sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için gelmiş, ıtnâb sanatıdır.
سرير , سُرُرٍ sevinç için hazırlanmış, kıymetli ve yüksek bir oturma yeridir. Bu oturma yeri sevinç meclisi olduğu için böyle isimlendirilmiştir. Leys şöyle der: “Araplar, kendisinde sevinçli ve huzurlu olarak itminan buldukları, huzura erdikleri yer için, سريرالعيش tabirini kullanırlar.” Ayetteki مُتَقَابِل۪ينَ kelimesinin masdarı olan تقابل , yüz yüze, karşılıklı oturma olup, تدابر ‘ün (sırt sırta durmanın) zıddıdır. Oturmanın en kıymetli ve güzel şeklinin, yüz yüze oturma şekli olduğunda şüphe yoktur. (Fahreddin er-Râzî, Âşûr)
اِخْوَاناً kelimesi جَنَّاتٍ ‘deki zamirden veya اُدْخُلُوهَا ‘daki failden ya da اٰمِن۪ينَ ‘deki zamirden yahut ona muzâf olanın zamirinden haldir, amili de izafetteki manadır.
عَلٰى سُرُرٍ مُتَقَابِل۪ينَ de öyledir. İkisinin de اِخْوَاناً ’e sıfat, yahut zamirinden hal olması da caizdir, çünkü متصافين manasındadır, مُتَقَابِل۪ينَ ’in عَلٰى سُرُرٍ şeklindeki zarf-ı müstekardan hal olması da caizdir. (Beyzâvî)
غِلٍّ ve سُرُرٍ kelimelerindeki tenvinler kesret, اِخْوَاناً kelimesindeki tenvin tazim içindir.