وَلَقَدْ اٰتَيْنَاكَ سَبْعاً مِنَ الْمَثَان۪ي وَالْقُرْاٰنَ الْعَظ۪يمَ
وَلَقَدْ اٰتَيْنَاكَ سَبْعاً مِنَ الْمَثَان۪ي وَالْقُرْاٰنَ الْعَظ۪يمَ
وَ istînâfiyyedir. لَ harfi, mahzuf kasemin cevabının başına gelen muvattiedir.
قَدْ tahkik harfidir. Tekid ifade eder.
اٰتَيْنَاكَ sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamiri نَا fail olarak mahallen merfûdur.
Muttasıl zamir كَ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. سَبْعاً ikinci mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.
مِنَ الْمَثَان۪ي car mecruru سَبْعاً ’in mahzuf sıfatına müteallıktır. Mukadder kesra ile mecrurdur.
الْقُرْاٰنَ kelimesi atıf harfi وَ ’la سَبْعاً ’e matuf olup fetha ile mansubdur.
الْعَظ۪يمَ kelimesi الْقُرْاٰنَ ’nin sıfatı olup lafzen mansubdur.
اٰتَيْنَاكَ fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’âl babındandır. Sülâsîsi أتي ’dir.
İf’al babı fi ile tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazan da fiilin mücerret manasını ifade eder.
وَلَقَدْ اٰتَيْنَاكَ سَبْعاً مِنَ الْمَثَان۪ي وَالْقُرْاٰنَ الْعَظ۪يمَ
وَ istînâfiyyedir. لَ mahzuf kasemin cevabının başına gelen harftir. قَدْ ve لَ ile tekid edilmiş cevap cümlesi …وَلَقَدْ اٰتَيْنَاكَ سَبْعاً, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber inkârî kelamdır. Cümle mazi fiil sıygasında gelerek hudûs, temekkün ve istikrar ifade etmiştir.
Kasem fiilinin hazfi îcâz-ı hazif sanatıdır. Mahzufla birlikte cümle kasem üslubunda gayr-ı talebî inşâî isnaddır.
الْعَظ۪يمَ kelimesi, سَبْعاً ’a matuf olan الْقُرْاٰنَ için sıfattır. Dolayısıyla cümlede ıtnâb sanatı vardır.
Sıfat, tabi olduğu kelimenin sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için kullanılan bir açıklama biçimidir. Sıfatın kullanılmasının, matbusunun daha iyi tanınması, övülmesi, yerilmesi, pekiştirilmesi, acındırılması, kapalılığının giderilmesi, tahsis edilmesi gibi maksatları vardır. Itnâb, bazen de sıfatlar vasıtasıyla yapılmaktadır. (Ar. Gör. Ömer Kara, Belâgat İlminde İki İfade Biçimi: Itnâb-Îcâz (I) Kur'an Metninin Anlaşılmasındaki Rolü Üzerine Bir Deneme)
86. ayetteki gaib zamirden bu ayette azamet zamirine iltifat edilmiştir.
سَبْعاً مِنَ الْمَثَان۪ي (Tekrarlanan yedi ayet) ile الْقُرْاٰنَ الْعَظ۪يمَ (Kur'an-ı Kerim) arasında umumun hususa atfı vardır. (Safvetu't Tefasir)
وَلَقَدْ اٰتَيْنَاكَ سَبْعاً مِنَ الْمَثَان۪ي (Sana yedi ayeti verdik) yedi ayet Fatiha’dır. Yedi sure olduğu da söylenmiştir ki onlar uzun surelerdir, yedincisi de Enfâl ile Tevbe’dir, çünkü o ikisi bir sure hükmündedir. Bunun içindir ki aralarına besmele yazılmamıştır. Tevbe Suresi, Yûnus yahut yedi hamimler olduğu da söylenmiştir. Yedi sahife yani Kur'an’ın yedi bölümü de denilmiştir.
الْمَثَان۪ي [Tekrarlanan] kelimesi de yediyi açıklamaktadır. الْمَثَان۪ي , tesniyeden, yahut senadan gelir. Çünkü bütün bunların okunuşu ve lafızları tekrar edilir, yahut kıssaları ve öğütleri demektir. Allah’a büyük sıfatları ve güzel isimleriyle layık olduğu şekilde sena edilir. الْمَثَان۪ي ’den Kur'an’ın veyahut Allah’ın bütün kitaplarının murad edilmesi de caizdir. O zaman مِنَ ba’z manasını ifade eder.
[Ve Kur'an-ı Azimi verdik] eğer yediden ayetler ve sureler murad edilirse, küll (bütün) parçaya ya da genel özele atfedilmiş olur. Eğer ondan yedi bölüm murad edilirse iki sıfattan biri diğerine atfedilmiş olur. (Beyzâvî)