وَاعْبُدْ رَبَّكَ حَتّٰى يَأْتِيَكَ الْيَق۪ينُ
وَاعْبُدْ رَبَّكَ حَتّٰى يَأْتِيَكَ الْيَق۪ينُ
Fiil cümlesidir. وَ atıf harfidir. اعْبُدْ sükun üzere mebni emir fiildir. Faili müstetir olup takdiri أنت ’dir.
رَبَّكَ mef ‘ûlun bih olup fetha ile mansubdur. Muttasıl zamir كَ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
حَتّٰى gaye bildiren masdar ve cer harfidir. Muzariyi gizli اَنْ ’le nasb ederek manasını masdara çeviren harftir.
اَنْ harfi 6 yerde gizli olarak gelebilir: 1) Harf-i cer olan (حَتّٰٓى)’dan sonra, 2) Atıf olan اَوْ’den sonra, 3) Lam-ı cuhûddan sonra, 4) Lam-ı ta’lilden (sebep bildiren لِ) sonra, 5) Vav-ı maiyye (وَ)’den sonra, 6) Sebep fe (فَ)’sinden sonra. Burada harf-i cerden sonra geldiği için gizlenmiştir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
اَنْ ve masdar-ı müevvel, cer mahallinde اعْبُدْ fiiline müteallıktır.
يَأْتِيَكَ mansub muzari fiildir. Muttasıl zamir كَ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. الْيَق۪ينُ fail olup lafzen merfûdur.
وَاعْبُدْ رَبَّكَ حَتّٰى يَأْتِيَكَ الْيَق۪ينُ
Surenin son ayeti, وَكُنْ مِنَ السَّاجِد۪ينَۙ cümlesine وَ ’la atfedilmiştir. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Cümleler arasında inşâî olmak bakımından da mutabakat vardır.
Emir üslubunda talebî inşai isnad olan cümlede az sözle çok anlam ifade eden رَبَّكَ izafeti Hz. Peygamberin şeref ve itibarının yüksekliğini gösterir.
Burada hitabın yalnız Resulullah'a (sav) tevcihi, Rabb kelimesinin Resulullah'ın (sav) yerini tutan zamire izafesi, Allah Teâlâ'nın Resulullah hakkında ziyadesiyle lütufkâr olduğunu belirtmek içindir. (Ebüssuûd)
Gaye bildiren harf-i cer حَتّٰى ’nın gizli أنْ ’le masdar yaptığı يَأْتِيَكَ الْيَق۪ينُ cümlesi, müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Masdar-ı müevvel, mecrur mahalde olup اعْبُدْ fiiline müteallıktır.
Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu için Rabb isminde tecrîd sanatı vardır.
الْيَق۪ينُ ’nun يَأْتِيَكَ fiiline isnadı, mecaz-ı aklîdir.
Gelmek fiilinin ölüme isnad edilmesi, ölümün, canlının peşinde olduğunu, onu bulmak istediğini bildirmek içindir. Yani hayatta olduğun müddetçe ibadete devam et; bir an bile ona halel getirme. (Ebüssuûd)
حَتّٰى يَأْتِيَكَ الْيَق۪ينُ [Ölüm sana gelinceye kadar] (ölüm) değişmez/kesin bir olgu olduğu için يَق۪ينُ diye isimlendirilmiştir. Kur'an’da ölümü îma etmek üzere sıkça kullanılan bir deyimdir. (Kur'an’daki Deyimler ve Zemahşeri’nin Keşşâf’ı)
İbadet; tesbih, hamd ve secde etmeyi kapsadığı için ayet, umumun hususa atfı babındadır.
وَاعْبُدْ رَبَّكَ [Rabbine ibadet et.] ibaresinde Allah’ın Rabb sıfatının seçilmiş olması surenin bağlamına uyumu açısından son derece dikkate şayandır. Bu seçim mürâât-ı nazîr sanatıdır.
Bu surenin son ayetleri hüsn-i intihâ ve berâat-i istihlâl sanatlarının mükemmel örneğidir.
Hicr Suresi, vahiy ve peygamberlik karşısında toplumların öteden beri nasıl bir tepki ortaya koyduklarını ve Cenab-ı Hakk’ın peygamberlerini nasıl başarıya ulaştırdığını bildiren ve الر şeklinde başlayan beş surenin (Yûnus, Hûd, Yusuf, Ra’d ve İbrahim Sureleri) bir özeti gibidir. Sonuç kısmı da bütün bu surelerin nihaî hedefini belirleyen bir emirden ibarettir. (TDV İslam Ansiklopedisi)
Suredeki ayetlerin fasılalarındaki نْ - وَ ve نْ - ي ile oluşan ses uyumu lafzî güzelliklerden seci sanatının harika bir örneğidir.
Kur'an surelerinin bitişi de girişi gibi belîğdir. Sureler o kadar güzel bir şekilde sona ermiştir ki muhatap artık başka bir şey duymak istemez. Sureler; dua, vasiyet, farzlar, tahmîd ve tehlîl, öğüt, vaat ve vaîd gibi surede işlenen konuya uygun bir sözle sona erer. (Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Bedî’ İlmi)
Cenab-ı Hak, “Sana ‘yakîn’ gelinceye kadar da Rabbine ibadet et.” buyurmuştur. İbn Abbas (ra), Cenab-ı Allah'ın buradaki yakîn ile ölümü kastettiğini, ölümün, kesin birşey olduğu için yakîn adını aldığını söylemiştir. Buna göre şayet, “Herkes, öldüğü zaman üzerinden ibadet etme mesuliyetinin artık düştüğünü bildiğine göre adetlere böyle sınır çizmenin hikmeti nedir?” denirse biz deriz ki: “Bundan murad şu manadır: Hayatın boyunca Rabbine ibadet et, hayatının hiçbir safhasında bu ibadetten uzak ve berî olma.” (Fahreddin er-Râzî)