وَاٰتَيْنَاهُ فِي الدُّنْيَا حَسَنَةًۜ وَاِنَّهُ فِي الْاٰخِرَةِ لَمِنَ الصَّالِح۪ينَۜ
وَاٰتَيْنَاهُ فِي الدُّنْيَا حَسَنَةًۜ
Fiil cümlesidir. و atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyhin hükümde ortak olduğunu belirtir. İkisi arasında tertip olduğunu göstermez. Vav ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştirebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
اٰتَيْنَاهُ sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamir نَا fail olarak mahallen merfûdur. Muttasıl zamir هُ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.
فِي الدُّنْيَا car mecruru حَسَنَةً ’in mahzuf haline müteallıktır. الدُّنْيَا cer alameti elif üzere mukadder kesra iledir. حَسَنَةً ikinci mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.
اٰتَيْنَاهُ sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’al babındandır. Sülâsîsi أتي ’dir.
İf’al babı fiile tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazan da fiilin mücerret manasını ifade eder.
وَاِنَّهُ فِي الْاٰخِرَةِ لَمِنَ الصَّالِح۪ينَۜ
İsim cümlesidir. وَ atıf harfidir. اِنَّ tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder. هُ muttasıl zamiri اِنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubdur.
فِي الْاٰخِرَةِ car mecruru الصَّالِح۪ينَ ’ye müteallıktır.
لَ harfi اِنَّ ’nin haberinin başına gelen lam-ı muzahlakadır. مِنَ الصَّالِح۪ينَ car mecruru اِنَّ ’nin mahzuf haberine müteallıktır. الصَّالِح۪ينَ kelimesi sülâsî mücerred olan صلح fiilinin ism-i failidir.
İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimedir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
وَاٰتَيْنَاهُ فِي الدُّنْيَا حَسَنَةًۜ وَاِنَّهُ فِي الْاٰخِرَةِ لَمِنَ الصَّالِح۪ينَۜ
Bu güzellik, bütün insanlar arasında Hz. İbrahim'in övgüyle anılmasıdır. Hatta bütün semavî dinlerin mensupları onu önder olarak kabul etmektedir. (Ebüssuûd)
Önceki ayetteki …اِجْتَبٰيهُ cümlesine matuf olan ilk cümle müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
وَ ’la makabline atfedilen وَاِنَّهُ فِي الْاٰخِرَةِ لَمِنَ الصَّالِح۪ينَۜ cümlesinin atıf sebebi tezattır.
اِنَّ ve lam-ı muzahlaka ile tekid edilmiştir. Faide-i haber inkârî kelam olan isim cümlesinde takdim-tehir ve îcâz-ı hazif sanatı vardır.
Mukaddem car mecrur فِي الْاٰخِرَةِ ve lam-ı muzahlakanın dahil olduğu لَمِنَ الصَّالِح۪ينَۜ ifadeleri mahzuf habere müteallıktır.
Yalnızca bir isim cümlesi bile devam ve sübut ifade ettiğinden bu ve benzeri cümleler, اِنَّ , isim cümlesi ve lam-ı muzahlaka sebebiyle üç katlı tekid ifade eden çok muhkem cümlelerdir.
İsim cümleleri sübut ifade eder. İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
Ayette isim cümlesi fiil cümlesine atfedilmiştir. İsim cümlesinin anlamında sabitlik ve devamlılık, fiil cümlesinin anlamında ise yenilenme ve tekrarlanma vardır. Şayet hem devamlılık hem fiilin tekrarı ve yenilenmesi kastediliyorsa isim cümlesi fiil cümlesine atfedilebilir. Bunun aksi de mümkündür. Mesela, fiil cümlesinden fiilin zaman zaman yenilendiğini, isim cümlesinden ise başlayıp halen devam ettiği kastediliyorsa aralarında atıf yapılabilir (Sevinç Resul, Arapçada Cümle Yapısı, 2010 s. 190-191)
وَاٰتَيْنَاهُ فِي الدُّنْيَا حَسَنَةً cümlesiyle, وَاِنَّهُ فِي الْاٰخِرَةِ لَمِنَ الصَّالِح۪ينَۜ cümlesi arasında mukabele sanatı vardır.
الدُّنْيَا - الْاٰخِرَةِ arasında tıbâk-ı îcab, حَسَنَةًۜ - الصَّالِح۪ينَۜ kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.
İbrahim’in (as) özelliklerinin sayıldığı bu ayetlerde cem' ma’at-taksim sanatı vardır. İbrahim (as) cem’, sayılan özellikler taksimdir.
وَاٰتَيْنَاهُ فِي الدُّنْيَا حَسَنَةًۜ [Dünyada ona güzel bir şey verdik] cümlesinde iltifat sanatı vardır. Hz. İbrahim’in şanının yüceliğine ve fazla itina gösterildiğine işaret için üçüncü şahıstan birinci şahsa dönülmüştür. (Safvetü't Tefasir, Âşûr)