Nahl Sûresi 124. Ayet

اِنَّمَا جُعِلَ السَّبْتُ عَلَى الَّذ۪ينَ اخْتَلَفُوا ف۪يهِۜ وَاِنَّ رَبَّكَ لَيَحْكُمُ بَيْنَهُمْ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ ف۪يمَا كَانُوا ف۪يهِ يَخْتَلِفُونَ  ...

Cumartesi gününe saygı, ancak onda görüş ayrılığına düşenlere farz kılındı. Şüphesiz Rabbin, ayrılığa düşmekte oldukları şeyler konusunda kıyamet günü aralarında hüküm verecektir.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 إِنَّمَا şüphesiz
2 جُعِلَ (farz) kılındı ج ع ل
3 السَّبْتُ cumartesi günü س ب ت
4 عَلَى üzerinde
5 الَّذِينَ kimseler
6 اخْتَلَفُوا ayrılığa düşen(ler) خ ل ف
7 فِيهِ onun
8 وَإِنَّ ve şüphesiz
9 رَبَّكَ Rabbin ر ب ب
10 لَيَحْكُمُ elbette hükmünü verecektir ح ك م
11 بَيْنَهُمْ aralarında ب ي ن
12 يَوْمَ günü ي و م
13 الْقِيَامَةِ kıyamet ق و م
14 فِيمَا şey hakkında
15 كَانُوا ك و ن
16 فِيهِ onda
17 يَخْتَلِفُونَ ayrılığa düştükleri خ ل ف
 
Eski tefsirlerde genellikle yahudilerin, hakkında görüş ayrılığına düştükleri şeyin “sebt günü” (cumartesi yasağı) olduğu belirtilmiştir; fakat İbn Âşûr’un da belirttiği gibi (XIV, 322-323) bunu bir önceki âyette geçen İbrâhim ve “İbrâhim’in dini” olarak anlamak daha isabetlidir. Buna göre âyeti şöyle açıklamak uygun olacaktır: Sebt günü ile ilgili yasaklar, bazı taşkınlıkları ve dikbaşlılıkları sebebiyle sadece Mûsâ kavmine özel bir ceza olarak Allah tarafından konulmuştur, İbrâhim ve onun diniyle ilgisi yoktur. Âyetten anlaşıldığına göre Mekkeliler’in temasta bulunduğu bazı yahudi grupları, diğer birçok konuda olduğu gibi Hz. İbrâhim’in kişiliği ve dini konusunda da görüş ayrılığına düşmüşlerdi (bk. Âl-i İmrân3/65-68).  Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 452 
 
Allah Teâlâ’nın Yahudilere ve Hıristiyanlara da Cuma gününü ibadet günü yaptığı halde , onların bu günde anlaşmazlığa düşmelerini Resul-i Ekrem şöyle açıklamıştır:” Biz dünyaya en son gelen , ama kıyamet gününde en başa geçecek olan kimseleriz. Çünkü diğer milletlere kitapları bizden önce verildi, bize daha sonra verildi. Allah onlara Cuma gününü farz kılmışken onlar anlaşmazlığa düşüp başka günlere saygı gösterdiler; Allah da Cuma gününe saygı göstermeyi bize nasip etti. Artık bu konuda halk bize uymuştur.  Yahudilerin ve badet ve tatil günü yarın (cumartesi), Hıristiyanların ibâdet ve tatil günü de bir sonraki gündür. “
(Buhâri, Cum’a 1,12; Müslim, Cum’a 19-23)
 

اِنَّمَا جُعِلَ السَّبْتُ عَلَى الَّذ۪ينَ اخْتَلَفُوا ف۪يهِۜ 

 

اِنَّمَا  kâffe ve mekfufedir. Kâffe; men eden, alıkoyan anlamında olup buradaki ma-i kâffeden kasıt ise  اِنَّ  harfinden sonra gelen ve onun amel etmesine mani olan  مَا  demektir.

جُعِلَ  fetha üzere mebni, meçhul mazi fiildir.  السَّبْتُ  naib-i  fail olup lafzen merfûdur.  

الَّذ۪ينَ  cemi müzekker has ism-i mevsûl,  عَلَى  harf-i ceriyle birlikte  جُعِلَ  fiiline müteallıktır. İsm-i mevsûlun sılası  اخْتَلَفُوا ف۪يهِ ’dir. Îrabtan mahalli yoktur.  اخْتَلَفُوا  damme ile mebni mazi fiil olup zamir olan çoğul  و ’ı fail olarak mahallen merfûdur. 

اخْتَلَفُوا  fiili, sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil iftiâl babındadır. Sülâsîsi  خلف ’dir.

İftiâl babı fiile mutavaat (dönüşlülük), ittihaz (edinmek, bir şeyi kendisi için yapmak), müşareket (ortaklık), izhar (göstermek), ihtiyar (seçmek), talep ve çaba göstermek manaları katar. İfteale kalıbı hem soyut hem somut anlamlı fiiller için kullanılır.

 

وَاِنَّ رَبَّكَ لَيَحْكُمُ بَيْنَهُمْ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ ف۪يمَا كَانُوا ف۪يهِ يَخْتَلِفُونَ

 

İsim cümlesidir.  اِنَّ  tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir, ismini nasb haberini ref eder.

رَبَّكَ  kelimesi  اِنَّ ’in ismi  olarak fetha ile mansubdur, muttasıl zamir  كَ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 

لَ  harfi  اِنَّ ’nin haberinin başına gelen lam-ı muzahlakadır.  يَحْكُمُ  merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ’dir.

بَيْنَهُمْ  mekân zarfı,  يَحْكُمُ  fiiline müteallıktır. Muttasıl zamir  هُمْ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 

يَوْمَ  zaman zarfı,  يَحْكُمُ  fiiline müteallıktır.  الْقِيٰمَةِ  muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.

يَوْمَ  hem cümleye hem de tek kelimeye (müfrede) muzâf olan zarflardandır. Cümleye muzâf olduğunda, muzâfun ileyh cümlesinin başında  اَنْ  bulunmaz. Bu duruma pratikte çok rastlanılmaktadır. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

مَا  müşterek ism-i mevsûlü  فِي  harf-i ceriyle birlikte  يَحْكُمُ  fiiline müteallıktır. İsm-i mevsûlün sılası  كَانُوا ’nun dahil olduğu isim cümlesidir. 

كَانُوا  nakıs fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde, ismini ref haberini nasb eder.

كَانُوا ’nun ismi cemi müzekker olan  و  muttasıl zamir olarak mahallen merfûdur.

فٖيهِ  car mecruru  يَخْتَلِفُونَ  fiiline müteallıktır.  يَخْتَلِفُونَ  fiili  كَانُوا ’nun haberi olarak mahallen mansubdur.

يَخْتَلِفُونَ  fiili,  نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur.  يَخْتَلِفُونَ  fiili sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İftiâl babındadır. Sülâsîsi  خلف ’dır.

İftiâl bâbı fiile mutavaat (dönüşlülük), ittihaz (edinmek, bir şeyi kendisi için yapmak), müşareket (ortaklık), izhar (göstermek), ihtiyar (seçmek), talep ve çaba göstermek manaları katar. İfteale kalıbı hem soyut hem somut anlamlı fiiller için kullanılır.

 

اِنَّمَا جُعِلَ السَّبْتُ عَلَى الَّذ۪ينَ اخْتَلَفُوا ف۪يهِۜ 

 

Fasılla gelmiş istînaf cümlesidir. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber inkârî kelamdır. Cümle  اِنَّمَا  kasr edatı ile tekid edilmiştir. Kasr üslubuyla tekid, iki tekid demektir.

Mecrur mahaldeki has ism-i mevsûl başındaki harf-i cerle birlikte  جُعِلَ  fiiline müteallıktır. Sılası olan  اخْتَلَفُوا ف۪يهِۜ , mazi fiil sıygasında gelerek sebata, temekkün ve istikrara işaret etmiştir. (Vakafat, s. 107)

جُعِلَ  fiili meçhul bina edilmiştir. Meçhul bina edilen fiillerde mef’ûle dikkat çekme kastı vardır. Çünkü malum bina edildiğinde mef’ûl olan kelime meçhul binada naib-i fail olur. 

Kasr, faille car mecrur arasındadır.  السَّبْتُ  maksûr/sıfat,  عَلَى الَّذ۪ينَ maksûrun aleyh/ mevsuftur. Kasr-ı sıfat ale’l-mevsuftur. Yani cumartesi yasağı onlara mahsustur.

اخْتَلَفُوا  kelimesinde irsâd sanatı vardır.

Cumartesi gününe tazim, o gün çalışmayıp ibadetle meşgul olmak ve avlanmamak, bu konuda anlaşmazlığa düşenlere farz kılınmıştı.

Bu kelam, bu konudaki genel olumsuz emri (avlanmamayı) tahkik ve izah edip Hz. İbrahim'e uyma emrinin o genel emirle bağdaşmaması vehmini ortadan kaldırmaktadır. (Ebüssuûd)


وَاِنَّ رَبَّكَ لَيَحْكُمُ بَيْنَهُمْ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ ف۪يمَا كَانُوا ف۪يهِ يَخْتَلِفُونَ

 

وَ ’la istînâfa atfedilen cümle,  اِنَّ  ve lam-ı muzahlaka ile tekid edilmiştir. Faide-i haber inkârî kelam olan isim cümlesidir.

Yalnızca bir isim cümlesi bile devam ve sübut ifade ettiğinden bu ve benzeri cümleler,  اِنَّ ,  isim cümlesi ve lam-ı muzahlaka sebebiyle üç katlı tekid ifade eden çok muhkem cümlelerdir.

Peygamber Efendimize ait olan zamirin Rabb ismine izafesi efendimize tazim ve destek içindir.

لَيَحْكُمُ بَيْنَهُمْ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ  cümlesi  اِنَّ ’nin haberidir. Müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Cümlede müsnedin muzari fiil olarak gelmesi hükmü takviye, hudûs ve teceddüt ifade eder. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.

Mecrur mahalde   لَيَحْكُمُ  fiiline müteallık müşterek ism-i mevsûl  مَا ’nın sılası  كَانُوا ف۪يهِ يَخْتَلِفُونَ , nakıs fiil  كاَن ’nin dahil olduğu isim cümlesidir. Faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Car mecrur  ف۪يهِ , amili olan  يَخْتَلِفُونَ ’ye siyaktaki önemine binaen takdim edilmiştir.

اخْتَلَفُوا - يَخْتَلِفُونَ  kelimelerinde iştikak cinası, ayette farklı konumdaki  مَا ’lar arasında tam cinas ve bu gruplardaki kelimeler arasında reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatı vardır.

اخْتَلَفُوا - يَحْكُمُ  kelimeleri arasında tıbâk-ı hafî sanatı vardır.