وَاِنْ عَاقَبْتُمْ فَعَاقِبُوا بِمِثْلِ مَا عُوقِبْتُمْ بِه۪ۜ وَلَئِنْ صَبَرْتُمْ لَهُوَ خَيْرٌ لِلصَّابِر۪ينَ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | وَإِنْ | ve eğer |
|
2 | عَاقَبْتُمْ | ceza verecekseniz |
|
3 | فَعَاقِبُوا | ceza verin |
|
4 | بِمِثْلِ | aynısını |
|
5 | مَا |
|
|
6 | عُوقِبْتُمْ | size verilen cezanın |
|
7 | بِهِ | onunla |
|
8 | وَلَئِنْ | ama |
|
9 | صَبَرْتُمْ | sabdederseniz |
|
10 | لَهُوَ | andolsun ki o |
|
11 | خَيْرٌ | daha iyidir |
|
12 | لِلصَّابِرِينَ | sabredenler için |
|
صَبْر darda tutmaktır. Nefsi, aklın ve şeriatin gerektirdiği şekilde ya da onların nefsi (nefsin) kendisinden koruması gerektiği durumlarda alıkoymak, tutmak ve men etmektir.
Sabır genel anlamlı bir lafızdır. Kullanıldığı yerlerin farklılıklarından dolayı bazen isimlendirmelerinde de farklılıklar olmuştur. Eğer nefsin hapsedilip alıkonmasının sebebi bir musibet ise bu sadece صَبْر olarak adlandırılmıştır.Eğer savaşla ilgili sabır göstermek kastedilirse شَجاعَة şecaat, yiğitlik olarak adlandırılır. Şayet kederlenip göğsü daraltan ve can sıkan bir kazayla ve felaketle alakalı sabır ise bu رَحْب الصَّدْر şeklinde ifade edilir. Veyahut konuşmaktan kendini tutma / alıkoyma kastı varsa كِتْمان bu da olarak isimlendirilir. Fakat Yüce Allah bunların tümünü sabır kelimesiyle ifade etmiş ve Bakara, 2/177 ve Hacc, 22/35 ayetlerinde buna dikkat çekmiştir. صَبُور sabra muktedir olan, gücü yeten demektir. Bu sabırda bir tekellüf ve çaba olduğunda o zaman صَبَّار formu kullanılır.(Müfredat) Kuran’ı Kerim’de türevleriyle birlikte 103 ayette geçmiştir. (Mucemul Müfehres) Türkçede kullanılan şekilleri sabır, sabırlı ve Sabri'dir. (Kuranı Anlayarak Okuma Rehberi)
وَاِنْ عَاقَبْتُمْ فَعَاقِبُوا بِمِثْلِ مَا عُوقِبْتُمْ بِه۪ۜ
وَ atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyhin hükümde ortak olduğunu belirtir. İkisi arasında tertip olduğunu göstermez. Vav ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştirebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
اِنْ iki muzari fiili cezm eden şart harfidir. عَاقَبْتُمْ ’ün dahil olduğu fiil cümlesi şart cümlesidir.
عَاقَبْتُمْ sükun üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir تُمْ fail olarak mahallen merfûdur.
فَ şartın cevabının başına gelen rabıta harfidir.
عَاقِبُوا kelimesi ن ’un hazfıyla mebni emir fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olarak mahallen merfûdur. بِمِثْلِ car mecruru عَاقِبُوا fiiline müteallıktır.
Müşterek ism-i mevsûl مَا , muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. İsm-i mevsûlun sılası عُوقِبْتُمْ بِه۪ ’dir. Îrabdan mahalli yoktur.
عُوقِبْتُمْ sükun üzere mebni meçhul mazi fiildir. Muttasıl zamir تُمْ naib-i fail olarak mahallen merfûdur.
بِه۪ car mecruru عُوقِبْتُمْ fiiline müteallıktır.
عَاقَبْتُمْ fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Mufâale babındandır. Sülâsîsi عقب ’dir. Mufâale babı fiile müşareket (ortaklık), bir işi peşpeşe yapmak, teksir (çokluk, bir işi çok yapmak) gibi anlamlar katar.
Müşareket (işteşlik-ortaklık): Bir işin iki kişi veya iki grup arasında yapıldığını anlatır. Fail ve meful aynı işi yapmıştır. Ayrıca fail işi başlatan ve galip gelendir (sonuçlandırandır). Bazen de müşareket olmayıp tek taraflı olur. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
وَلَئِنْ صَبَرْتُمْ لَهُوَ خَيْرٌ لِلصَّابِر۪ينَ
وَ atıf harfidir. لَ harfi, mahzuf kasemin cevabının başına gelen muvattiedir. اِنْ iki muzari fiili cezm eden şart harfidir. صَبَرْتُمْ ’ün dahil olduğu fiil cümlesi şart cümlesidir.
صَبَرْتُمْ sükun üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir تُمْ fail olarak mahallen merfûdur.
لَ harfi, mahzuf kasemin cevabının başına gelen muvattiedir. Munfasıl zamir هُوَ mübteda olarak mahallen merfûdur. خَيْرٌ haber olup lafzen merfûdur.
لِلصَّابِر۪ينَ car mecruru خَيْرٌ ’a mütealliktir. اَلصَّابِر۪ينَ ’nin cer alameti ى 'dir. Cemi müzekker kelimeler harfle îrablanırlar. اَلصَّابِر۪ينَ kelimesi sülâsî mücerred olan صبر fiilinin ism-i failidir.
İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
خَيْرٌ kelimesi ism-i tafdil kalıbındandır.
İsm-i tafdil; bir vasfın, bir hususun bir varlıkta diğer bir varlıktan daha fazla olduğunu ifade eder. İsm-i tafdil اَفْضَلُ veznindendir. İsm-i tafdilin sıfat-ı müşebbeheden farkı; renk, şekil, uzuv noksanlığı ifade etmemesidir. Müennesi فُعْلَى veznindedir.
İsm-i tafdilden önce gelen isme “mufaddal”, sonra gelen isme “mufaddalun aleyh” denir. Mufaddal ve mufaddalun aleyhi bazen açıkça cümlede göremeyebiliriz. Bu durumda mufaddal ve mufaddalun aleyh cümlenin gelişinden anlaşılır.
خَيْرٌ ve شَرٌّ kelimeleri Kur'an-ı Kerim’de umumiyetle ism-i tafdil manasında gelmiştir. Bunların asılları اَخْيَرُ ve اَشْرَرُ veznindedir. Çok kullanıldıklarından dolayı Arap dilbilgisinde bu şekilde gelmektedir. İsm-i tafdilin geliş şekilleri:
1. ال ’sız مِنْ ’li gelir. مِنْ hazf edilebilir. Karşılaştırma içindir. “Daha” manası verir. Müfred müzekker olmalıdır.
2. ال ’lı gelir. “En” manası verir. Kıyaslama (üstünlük) ifade eder. Mutabakat
olmalıdır (yani bir önceki kelimeye uymalıdır).
3. Marifeye muzâf olur. “En” manası verir. Kıyaslama (üstünlük) ifade eder. Mutabakat olabilir (yani bir önceki kelimeye uymalıdır) veya müfred müzekker olabilir.
4. Nekreye muzâf olur. “En” manası verir. Kıyaslama (üstünlük) ifade eder. Müfred müzekker olmalıdır.
(Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
وَاِنْ عَاقَبْتُمْ فَعَاقِبُوا بِمِثْلِ مَا عُوقِبْتُمْ بِه۪ۜ
وَ istînâfiyedir. Cümle, şart üslubunda talebî inşâî isnaddır. Şart cümlesi olan عَاقَبْتُمْ müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Nahivcilere göre şart fiili olarak kullanılan mazi fiil gelecek zaman ifade eder. (Fâdıl Sâlih Sâmerrâî, Beyânî Tefsîr Yolu, c. 2, s. 106)
فَ karinesiyle gelen cevap cümlesi olan … فَعَاقِبُوا بِمِثْلِ , emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.
مَا ism-i mevsûlu mecrur mahalde olup بِمِثْلِ ’nin muzâfun ileyhidir. Sılası عُوقِبْتُمْ بِه۪ۜ , müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
عُوقِبْتُمْ fiili meçhul bina edilmiştir. Meçhul bina edilen fiillerde mefule dikkat çekme kastı vardır. Çünkü malum bina edildiğinde mef’ûl olan kelime meçhul binada naib-i fail olur.
Cümledeki üç fiil de mazi sıygada gelerek sebat, temekkün ve istikrar ifade etmiştir. Hepsinin aynı kökten olması da dikkat çekicidir.
Eğer cezalandıracaksanız…. şeklindeki şart cevap cümlesinde müşâkele sanatı vardır.
Müşâkele, “bir ifadede iki kelimenin biçim yönünden birbirine benzemesi” manasında kullanılır. Bir diğer ifadeyle “aynı kelimenin farklı anlamda tekrarı” demek olan bu tanımın, biçimsel bir benzeşme söz konusu olup kelimenin gerçek anlamı dışında kullanıldığında muşâkele olduğu düşünülecek olursa kapsamı da genişlemiş olacaktır. Zira muşâkelenin kaynaklardan derlenen klasik tanımlamasını “bir lafzın başka bir lafzın beraberinde bulunması ve ona yakınlığı (musâhabet) alakası nedeniyle gerçek anlamı dışında kullanılması” şeklinde yapmak mümkündür. (Hasan Uçar, Kur'an-ı Kerim’deki Anlamsal Bedî‘ Sanatları Doktora Tezi, Âşûr)
Şart ve cevap cümleleri arasında müzâvece sanatı vardır.
وَلَئِنْ صَبَرْتُمْ لَهُوَ خَيْرٌ لِلصَّابِر۪ينَ
Şart cümlesine matuf, kasem üslubunda gayrı talebî inşâ cümlesidir. Atıf sebebi her iki cümlenin de inşâî isnad olmasıdır.
وَ atıf, لَ mahzuf kasem fiiline işaret eden lam-ı muvattie, إنْ şart harfidir. Şart cümlesi olan صَبَرْتُمْ , müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
لَهُوَ خَيْرٌ لِلصَّابِر۪ينَ , kasemin cevabıdır. Cümleye dahil olan لَ , kasemin cevabının başına gelen harftir. Tekid ifade eder. Cevap cümlesi, sübut ve istikrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır.
Şart cümlesinin cevabı, kasemin cevabının delaletiyle hazf edilmiştir. Mahzuf cevapla birlikte cümle, şart üslubunda faide-i haber inkârî kelamdır.
Kasem fiilinin ve şartın cevabının hazfi, îcâz-ı hazif sanatıdır.
صَبَرْتُمْ kelimesinde irsâd vardır.
عَاقَبْتُمْ - عَاقِبُوا - عُوقِبْتُمْ ve صَبَرْتُمْ - اَلصَّابِر۪ينَ kelimeleri arasında iştikak cinası ve reddü'l-acüz ale's-sadr vardır.
Ayetteki emir, sınırı aşmama şartıyla misillemenin, mübah olduğuna delalet ediyorsa da “Eğer ceza verecekseniz” cümlesi tarizi kapalı olarak affı teşvik etmektedir. Bu cümlede ise tekid olarak bu husus sarahaten zikredilmiştir. (Ebüssuûd)
“Ama sabrederseniz, elbette o, sabredenler için daha hayırlıdır.” Burada geçen, لَهُوَ zamiri, صَبَرْتُمْ kelimesinin mastarına râcidir. اَلصَّابِر۪ينَ kavlinden murad, buna muhatap olan kimselerdir.
Yani, “Eğer sabrederseniz, gerçekten sabretmeniz sizin için daha hayırlıdır.” Burada yüce Allah, اَلصَّابِر۪ينَ kavlini, Allah'tan bir sena ve övgü olsun için ismi zahir olarak getirmiştir. Çünkü bu kimseler şiddet ve sıkıntılara dayanabilen, sabır gösteren kimselerdir. (Nesefî, Medâriku’t Tenzîl ve Hakâîku’t Te’vîl)