Nahl Sûresi 24. Ayet

وَاِذَا ق۪يلَ لَهُمْ مَاذَٓا اَنْزَلَ رَبُّكُمْۙ قَالُٓوا اَسَاط۪يرُ الْاَوَّل۪ينَۙ  ...

Onlara “Rabbiniz ne indirdi?” denildiği zaman, “Öncekilerin masalları” dediler.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَإِذَا ve ne zaman ki
2 قِيلَ dendi ق و ل
3 لَهُمْ onlara
4 مَاذَا ne
5 أَنْزَلَ indirdi ن ز ل
6 رَبُّكُمْ Rabbiniz ر ب ب
7 قَالُوا derler ق و ل
8 أَسَاطِيرُ masalları س ط ر
9 الْأَوَّلِينَ evvelkilerin ا و ل
 
“Masallar” diye çevirdiğimiz esâtîr kelimesinin tekili olan ustûre, “eskilerin, kafalarına göre yazdıkları, düzüp koştukları şeyler” demektir. Anlatıldığına göre putperest Araplar’dan bazıları Peygamber’in huzuruna gidenlerin önlerine geçer, “Senin ondan duyacakların eskilerin masalları!” diyerek (Taberî, XIV, 94-95; Râzî, XX, 18) onları geri çevirmeye çalışırlardı. İşte bu şekilde insanların gerçeği öğrenip kabul etmesini engelleyerek kamuoyunu yanıltanlar, kendi günahlarının yanında, yanılttıkları kimselerin günahlarından da yüklenmiş olacak ve kıyamet gününde bunun da cezasını çekeceklerdir. Kuşkusuz bu, sadece o dönemin inkârcıları için değil, benzer davranışları sergileyen bütün hakikat düşmanları için geçerli bir uyarıdır. Nitekim Hz. Peygamber de iyi bir şeye önderlik edenlerin, daha sonra onu yapanların sevabı kadar sevap kazanacakları gibi kötülüğe ön ayak olanların da kendi günahlarıyla birlikte saptırdıkları insanların günahı kadar günah yüklenmiş olacaklarını haber vermiştir (Müslim, “İlim”, 15; “Zekât”, 69; Nesâî, “Zekât”, 64; Müsned, IV, 357, 359, 360, 361. 25. âyetin meâlinde, baştaki “li” edatının “âkıbet lâmı” olduğu yönündeki görüş [Râzî, XX, 18; Şevkânî, III, 178] esas alınmıştır).

Kaynak :Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 398
 

وَاِذَا ق۪يلَ لَهُمْ مَاذَٓا اَنْزَلَ رَبُّكُمْۙ قَالُٓوا اَسَاط۪يرُ الْاَوَّل۪ينَۙ

 

وَ  istînâfiyyedir.  اِذَا  şart manası taşıyan, cezmetmeyen zaman zarfıdır. Cümleye muzâf olur. Vuku bulma ihtimali kuvvetli veya kesin olan durumlar için gelir.

إِذَا : Cümleye muzâf olan zarflardandır. Kendisinden sonra gelen muzâfun ileyh cümlesi aynı zamanda şart cümlesidir. 

إِذَا : dan sonraki şart cümlesinin, fiili, mazi veya muzari manalı olur. Cevabı ise umumiyetle muzari olur, mazi de olsa muzari manası verilir: 

a)  إِذَا  fiil cümlesinden önce gelirse, zarf (zaman ismi); isim cümlesinden önce gelirse (mufâcee=sürpriz) harfi olur.

b)  إِذَا  nın cevap cümlesi, iki muzari fiili cezm edenlerin cevap cümleleri gibi mazi, muzari, emir, istikbâl, isim cümlesi... şeklinde gelir. Cevabın başına  ف ‘nın gelip gelmeme durumu, iki muzari fiili cezm edenlerle aynıdır.

c)  Sükun üzere mebnîdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

ق۪يلَ  ile başlayan fiil cümlesi muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

ق۪يلَ  fetha üzere mebni, meçhul mazi fiildir. Naib-i fail,  مَاذَٓا اَنْزَلَ  cümlesi olarak mahallen merfûdur.

لَهُمْ  car mecruru  ق۪يلَ  fiiline müteallıktır.

Mekulü’l-kavli,  مَاذَٓا اَنْزَلَ ‘dir.  مَا  istifhâm harfi mübteda olup mahallen merfûdur.

ذَٓا  ism-i mevsûl mübtedanın haberi olup mahallen merfûdur. İsm-i mevsûlün sılası  اَنْزَلَ ‘dir. Îrabtan mahalli yoktur.

اَنْزَلَ  fetha üzere mebni mazi fiildir.  رَبُّكُمْ  fail olup lafzen merfûdur. Muttasıl zamir  كُمْ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

فَ  karinesi olmadan gelen  قَالُٓوا اَسَاط۪يرُ الْاَوَّل۪ينَ  cümlesi şartın cevabıdır.

قَالُٓوا  damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur. Mekulü’l-kavli,  اَسَاط۪يرُ الْاَوَّل۪ينَ  ‘dir. قَالُٓوا  fiilinin mef’ûlün bihi olarak mahallen mansubdur. 

اَسَاط۪يرُ  mahzuf mübtedanın haberidir. Takdiri;  المنزل  (İndirilen şey) şeklindedir. 

الْاَوَّل۪ينَ  muzâfun ileyh olup cer alameti  ي ‘dir. Cemi müzekker salim kelimeler harf ile îrablanır.

اَنْزَلَ  fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’âl babındandır. Sülâsîsi  نزل ’dir.

İf’âl babı  ف  ile  tadiye (geçişlilik), kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak), mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazen de fiilin mücerret manasını ifade eder.

 

وَاِذَا ق۪يلَ لَهُمْ مَاذَٓا اَنْزَلَ رَبُّكُمْۙ قَالُٓوا اَسَاط۪يرُ الْاَوَّل۪ينَۙ

 

وَ  istînâfiyyedir. Ayet şart üslubunda gelmiş faide-i haber ibtidaî kelamdır. Şart manası taşıyan zaman zarfı  اِذَا ’nın muzâf olduğu  ق۪يلَ لَهُمْ  şart cümlesi, müspet mazi fiil sıygasında meçhul bina edilerek mef’ûle dikkat çekilmiştir. Mekulü’l-kavli olan  مَاذَٓا اَنْزَلَ رَبُّكُمْ  cümlesi, istifham üslubunda talebî inşâî isnaddır.

Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde Rabb isminin zikredilmesinde tecrîd sanatı vardır.

Şartın cevabı  فَ  karînesi olmadan gelen ve  اِذَا ’nın müteallakı olan  قَالُٓوا اَسَاط۪يرُ الْاَوَّل۪ينَ  cümlesi, mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Şart ve cevap fiilleri mazi sıygada gelerek hudûs, sebat, temekkün ve istikrar ifade etmiştir.

Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Vakafat, S.107)

Mekulü’l kavl olan  اَسَاط۪يرُ الْاَوَّل۪ينَ  cümlesinde îcâz-ı hazif sanatı vardır.  اَسَاط۪يرُ  takdiri المنزل  [İndirilen şey] olan mahzuf mübtedanın haberidir. Mahzufla birlikte cümle sübut ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Müsned veciz ifade için izafetle gelmiştir. 

رَبُّكُمْۙ  izafeti muzâfun ileyhi tahkir içindir.

Bu, alay ve istihza üslûbunda söylenmiş bir sözdür. Alimler, bu soruyu soranın kim olduğu hususunda ihtilâf etmişlerdir. (Fahreddin er-Râzî)

ق۪يلَ  ve  قَالُٓوا  kelimeleri arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.

قَالُٓوا  kelimesinde müennesin müzekkere katılması yoluyla tağlîb sanatı vardır. 

“Ey iman edenler!” şeklindeki hitapların çoğunda kadınların erkeklere katılması yoluyla tağlîb vardır. (Prof. Dr. Ali Bulut, Belâgat)