Nahl Sûresi 34. Ayet

فَاَصَابَهُمْ سَيِّـَٔاتُ مَا عَمِلُوا وَحَاقَ بِهِمْ مَا كَانُوا بِه۪ يَسْتَهْزِؤُ۫نَ۟  ...

Bu sebeple işledikleri kötülüklerin cezası onlara ulaştı ve alay ettikleri şey kendilerini kuşattı.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 فَأَصَابَهُمْ nihayet onlara ulaştı ص و ب
2 سَيِّئَاتُ kötülükleri س و ا
3 مَا
4 عَمِلُوا yaptıklarının ع م ل
5 وَحَاقَ ve kuşattı ح ي ق
6 بِهِمْ onları
7 مَا şey
8 كَانُوا ك و ن
9 بِهِ onunla
10 يَسْتَهْزِئُونَ alay ettikleri ه ز ا
 
Müşrikler, inanmak için ihtiyaç duyulan bütün deliller ortaya konmasına rağmen Allah’ın birliğini ve âhiret hayatını inkârda direndikleri, “Şayet gerçekten doğru söylüyorsanız, bu tehdit hani ne zaman gerçekleşecek!” (Yâsîn 36/48) gibi alaycı sözlerle âhiret inancını ciddiye almadıkları, Peygamber’i yalancılıkla suçlayıp ona karşı savaş açtıkları, Allah’ın hükümlerini tanımadıkları ve sonunda da kalkıp, “Allah isteseydi bütün bunları yapmazdık, atalarımız da yapmazdı!” diyerek Allah’ı suçlamaya kalkıştıkları (Zemahşerî, II, 327-328), böylece güya irade özgürlüğünü inkâr ederek bir tür sorumsuzluğu savundukları için, “sonunda bütün bu yaptıklarının kötülüğü yine kendilerine dokundu ve alaya aldıkları şey onları çepeçevre kuşattı”; inkâr ve isyanlarının mahkûmu oldular, kötü âkıbetlerini yapıp ettikleri yüzünden yine kendileri hazırladılar. Halbuki Hz. Peygamber, putperestlerin tuttukları yolun kendilerini böyle bir âkıbete götürdüğünü onlara zamanında açık açık bildirmişti; onun görevi de insanlara doğru ve yanlış, iyi ve kötü hakkındaki ilâhî kaynaklı bilgileri eksiksiz duyurup onları sorumlulukları konusunda aydınlatmaktan ibaretti.
 

هزأ Heze’e : هُزْءٌ kelimesi hafif yollu dokundurma ve alaya almak, latife etmektir. İstihza إسْتِهْزاءٌ ise alaya almayı, şaka yapmayı istemek demektir. Bazen bizzat alaya almak manasında da kullanılır. (Müfredat) Kuran’ı Kerim’de türevleriyle birlikte 34 ayette geçmiştir. (Mucemul Müfehres) Türkçede kullanılan şekilleri istihza ve müstehzidir. (Kuranı Anlayarak Okuma Rehberi)

 

فَاَصَابَهُمْ سَيِّـَٔاتُ مَا عَمِلُوا 

 

Fiil cümlesidir.  فَ  atıf harfidir.  اَصَابَهُمْ  fetha üzere mebni mazi fiildir.

Muttasıl zamir  هُمُ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur.  سَيِّـَٔاتُ , fail olup lafzen merfûdur. Cemi müennes salim kelimeler hareke ile îrablanır.

Müşterek ism-i mevsûl  مَا , muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. İsm-i mevsûlun sılası  عَمِلُوا ‘dur. Îrabtan mahalli yoktur.

عَمِلُوا  damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur.

اَصَابَهُمْ  fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’âl babındandır. Sülâsîsi  صوب ’dir.

İf’al babı fi ile  tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazan da fiilin mücerret manasını ifade eder.


وَحَاقَ بِهِمْ مَا كَانُوا بِه۪ يَسْتَهْزِؤُ۫نَ۟

 

وَ  atıf harfidir.  حَاقَ  fetha üzere mebni mazi fiildir.  بِهِمْ  car mecruru  حَاقَ  fiiline müteallıktır.

Müşterek ism-i mevsûl  مَا , fail olarak mahallen merfûdur. İsm-i mevsûlün sılası  كَانُوا بِهٖ يَسْتَهْزِؤُ۫نَ ’dir. Îrabtan mahalli yoktur.

كَانُوا  isim cümlesinin önüne geldiğinde, ismini ref haberini nasb eder.  كَانُوا  damme üzere mebni nakıs fiildir.

كَانُوا ’nun ismi, cemi müzekker olan  و  muttasıl zamirdir, mahallen merfûdur,  بِهٖ  car mecruru  يَسْتَهْزِؤُ۫نَ  fiiline müteallıktır. 

يَسْتَهْزِؤُ۫نَ  fiili  كَانُوا ’nun haberi olarak mahallen mansubdur.

يَسْتَهْزِؤُ۫نَ  fiili,  نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur.

يَسْتَهْزِؤُ۫نَ  fiili, sülâsî mücerrede üç harf ilave edilerek südâsi mezid yapılan fiillerdendir. Fiil istif’âl babındandır. Sülâsî fiili  هزأ ’dir.

Bu bab fiile talep, tehavvül, vicdan, mutavaat, ittihaz ve itikat gibi anlamlar katar.

 

فَاَصَابَهُمْ سَيِّـَٔاتُ مَا عَمِلُوا 

 

Cümle,  فَ  ile önceki ayetteki …مَا ظَلَمَهُمُ اللّٰهُ  cümlesine atfedilmiştir. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Muzâfun ileyh konumundaki masdar harfi  مَا ’nın sılası olan  عَمِلُوا , müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Mazi fiil sıygasında gelerek hudûs, sebat, temekkün ve istikrar ifade etmiştir. (Vakafat, S.107)

Müsnedün ileyhin izafet formunda gelmesi veciz ifade içindir.

اَصَابَ  fiilinin, سَيِّـَٔاتُ ‘ya isnad edilesi mecâz-ı aklîdir.  أصابَهم جَزاؤُها (Cezaları onlara isabet etti) gibi bir muzâf takdir edilir. Çünkü yaptıkları kötülükler buna sebep olmuştur. (Âşûr)


  وَحَاقَ بِهِمْ مَا كَانُوا بِه۪ يَسْتَهْزِؤُ۫نَ۟

 

Cümle, … اَصَابَهُمْ سَيِّـَٔاتُ  cümlesine  وَ ’la atfedilmiştir. Mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Müşterek ism-i mevsûl  مَا  ise  حَاقَ  fiilinin faili olarak merfû mahaldedir. Sılası  كَان ’nin dahil olduğu isim cümlesidir. Faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Cümlenin müsnedinin muzari fiil formunda gelmesi hükmü takviye, hudûs, istimrar ve teceddüt ifade eder. Ayrıca muzari fiil tecessüm özelliğiyle muhatabın dikkatini uyararak konuyu anlamasında yardımcı olur. Car mecrur  بِه۪  önemine binaen amili olan  يَسْتَهْزِؤُ۫نَ ’ye takdim edilmiştir.

Müstakbel, vukûunun kesinliğini ifade için maziyle ifade edilebilir. Böylece gelecekte vuku bulacak olan şey, sanki vuku bulmuş gibidir. Ahirette olacak haller bu işin kesinlikle vuku bulacağına delalet etmek üzere mâzî fille anlatılmıştır. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

Ayette geçmiş zaman kipinin  حَاقَ , gelecek zaman kipi  يَح۪يقُ  yerine kullanılması bu durumun gerçekleşeceğini bildirmek ve tehdidi mübalağalı bir şekilde anlatmak içindir. (Beyzâvî, III, 223, Hud/8)

مَا كَانُوا بِه۪ يَسْتَهْزِؤُ۫نَ۟  ifadesi  جزاء سيئات اعمالهم  (Yaptıkları şeyin kötülükleri) demektir, muzâf hazf edilmiştir ya da cezaya kötülük ismi verilmiştir.

Ayette geçen  حَاقَ  kelimesi sadece kötülükte kullanılır. (Beyzâvî)

مَا ‘ların ilki masdar harfi muzâfun ileyh olarak cer mahallinde, ikincisi ise ism-i mevsûl ve fail olarak ref mahallindedir. Aralarında tam cinas ve reddü’l-acüz ales-sadr sanatları vardır.

حاقَ  aslında ‘kuşattı’ demektir. Ancak sonradan kötülükle kuşatılmak manasında kullanılmıştır. (Âşûr)