ثُمَّ اِذَا كَشَفَ الضُّرَّ عَنْكُمْ اِذَا فَر۪يقٌ مِنْكُمْ بِرَبِّهِمْ يُشْرِكُونَۙ
ثُمَّ اِذَا كَشَفَ الضُّرَّ عَنْكُمْ اِذَا فَر۪يقٌ مِنْكُمْ بِرَبِّهِمْ يُشْرِكُونَۙ
ثُمَّ hem zaman açısından hem de rütbe (bir mertebeden bir mertebeye geçiştir.) açısından terahi ifade eder. (Âşûr)
ثُمَّ : Matuf ve matufun aleyh arasında hem sıra olduğunu hem de fiillerin meydana gelişi arasında uzun bir sürenin bulunduğunu gösterir. Süre bakımından فَ harfinin zıttıdır. ثُمَّ ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştiremez. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
اِذَا şart manası taşıyan, cezmetmeyen zaman zarfıdır. Cümleye muzâf olur. Vuku bulma ihtimali kuvvetli veya kesin olan durumlar için gelir.
كَشَفَ ile başlayan fiil cümlesi muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
كَشَفَ fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ’dir.
الضُّرَّ mef’ûlun bih olup lafzen mansubdur. عَنْكُمْ car mecruru كَشَفَ fiiline müteallıktır.
اِذَا mufacee harfidir. اِذَا, isim cümlesinin önüne geldiğinde “birdenbire, ansızın” manasında mufacee harfi olur.
فَر۪يقٌ مِنْكُمْ بِرَبِّهِمْ cümlesi şartın cevabıdır. فَر۪يقٌ mübteda olup lafzen merfûdur. مِنْهُمْ car mecruru فَر۪يقٌ kelimesinin mahzuf sıfatına müteallıktır.
بِرَبِّهِمْ car mecruru يُشْرِكُونَ fiiline müteallıktır. Muttasıl zamir هِمْ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
يُشْرِكُونَ fiili, فَر۪يقٌ kelimesinin haberi olarak mahallen merfûdur.
يُشْرِكُونَ fiili نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.ثُمَّ اِذَا كَشَفَ الضُّرَّ عَنْكُمْ اِذَا فَر۪يقٌ مِنْكُمْ بِرَبِّهِمْ يُشْرِكُونَۙ
ثُمَّ atıf harfi, اِذَا şart manası taşıyan zaman zarfıdır. Şart cümlesi muzâfun ileyh konumundaki كَشَفَ الضُّرَّ عَنْكُمْ cümlesidir. Müspet mazi fiil sıygasında gelerek hudûs, temekkün ve istikrar ifade etmiştir.
Nahivcilere göre şart fiili olarak kullanılan mazi fiil gelecek zaman ifade eder. (Fâdıl Sâlih Sâmerrâî, Beyânî Tefsîr Yolu, c. 2, s. 106)
Şartın cevabı mufacee harfi اِذَا ’nın dahil olduğu sübut ifade eden isim cümlesidir. فَر۪يقٌ mübteda, يُشْرِكُونَۙ haberdir.
Müsnedün ileyhin tenkiri tahkir içindir.
Cümlede müsnedin muzari fiil olarak gelmesi hükmü takviye, hudûs ve teceddüt ifade eder. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.
Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
بِرَبِّهِمْ, siyaktaki önemine binaen amili olan يُشْرِكُونَۙ ’ye takdim edilmiştir. Veciz ifade kastıyla gelen بِرَبِّهِمْ izafetinde هِمْ zamirinin Rabb ismine muzâf olmasında, Rabblerinin onlar üzerindeki ihsan ve faziletleri konusundaki rububiyetini hatırlatmak manası vardır.
Buradaki ثُمَّ (sonra) kelimesi, zararın dokunma süresinin uzun olduğuna ve uzun bir süreden sonra zararın kalktığına delalet için değil, ona terettüp eden şirk mertebesinin dalaletin en uzak mertebesi olduğuna işaret içindir.
Eğer bu hitap bütün insanlara ise bu fırka, kâfir olan fırka demektir. Eğer hitap yalnız kâfirlere ise “içinizden bir güruh” ifadesi beyan içindir. Yani siz kâfirler fırkası, demek olur. Ancak hitap, kâfirler için olduğu takdirde onlardan bir kısmı ibret alıp küfründen vazgeçmiş de olabilir. (Ebüssuûd)
“Nihayet O, sizden bu keder ve musibeti açıp giderdiği zaman ise içinizden bir kısmı, bakarsınız ki Rabblerine eş koşuyorlar.” buyurmuştur. Böylece Allah Teâlâ, sıkıntıları giderilip durumları düzeltildiğinde onların gruplara ayrıldıklarını; bir kısmının, şiddet ve sıkıntı esnasında iken sadece Allah'a sığınma halini şimdi de sürdürdüğünü, bir kısmının ise değişip Allah'a başkalarını şerik koştuğunu beyan buyurmuştur ki bu bir cehalet ve dalalettir. Çünkü onların aslî fıtratları ve tabiî yaratılışları, başlarına bir bela, bir sıkıntı, bir afet ve korkunç bir şey geldiğinde, sadece tek olan Allah'a sığınacaklarına ve sadece tek olan Allah'tan yardım istemeleri gerektiğine şehadet edince bu sıkıntı ve belalar kalktığında da onların aynı inanç üzere kalması gerekir. (Fahreddin er-Râzî)
مِنْ ’in bazı manasına olması da caizdir, o zaman bazılarına itibar edilmiş olur, Mesela, “Onları karaya çıkardığı zaman içlerinden kimisi doğru yoldadır.” (Lokman Suresi, 32) ayetinde olduğu gibi. (Beyzâvî)
Önceki ayetteki ثُمَّ اِذَا مَسَّكُمُ الضُّرُّ ibaresiyle bu ayetteki ثُمَّ اِذَا كَشَفَ الضُّرَّ عَنْكُمْ ibaresi arasında mukabele vardır.
Birinci اِذَا şart edatı, ikincisi ise mufacee harfidir. İkisi arasında tam cinas ve reddü'l-acüz ale's-sadr vardır.